ABD’nin 45. başkanının sürpriz bir şekilde 276 delegeye ulaşan Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ın seçilmesiyle birlikte piyasalarda dalga boyu yükselmişti. İlk reaksiyonda dolar endeksinde yüzde 2 seviyesinde değer kayıpları görülürken gelişmekte olan ülke piyasalarının dolara karşı değer kayıpları derinleşti. Dolar kuru rekor tazelerken güvenli liman talebinin artmasıyla ons altında yüzde 4’e yakın, Euro ve İsviçre Frangında dolara karşı yüzde 2’nin üzerinde ve Euro/TL paritesinde yüzdede 5’e yakın kazanç görüldü. Trump’ın başkanlık seçimini kazanmasıyla göçmenlik konusunda izleyeceği politikalara dair tedirginliğin yaşandığı Meksika’nın para birimi Peso ise yüzde 14 seviyesinde kayıp yaşadı. ABD vadelilerinde de sert düşüşler yaşandı. ABD vadelileri S&P500, Dow30 ve Nsdq100 endekslerinde kayıplar yüzde 5’e ulaştı.

PEKİ NEDEN PİYASA TRUMP’I İSTEMİYOR?
Irkçı söylemleriyle öne çıkan Trump’ın msüslümanlara yaklaşımı politik risk algısı yaratmasının yanında izlenecek ticaret politikaları da piyasaları tedirgin eden gelişmeler olarak sayılabilir. İslamofobik söylemleriyle öne çıkan Trump’ın seçilmesiyle birlikte ABD ile politik ilişiklilerin sekteye uğrayacağı algısı TL varlıklarında tedirginliğe neden olan bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Ancak yılı tamamlamaya hazırlandığımız bu süreçte ABD Merkez Bankası’nın (FED) politikalarının dolar kuru fiyatlamalarında öne çıktığını da görüyoruz. Bu gelişme sadece gelişmekte olan ülkeleri ilgilendirmiyor. Başkanlık koltuğuna oturması ABD ekonomisini de olumsuz etkileyecek gibi görünüyor. Özellikle gümrük vergisini yükseltmek isteyen Trump, Çin mallarına yüzde 45 gümrük vergisi uygulamak istiyor. Ayrıca Meksika sınırına duvar örmek isteyen ve kaçak göçmenleri sınır dışı etmek istemesinin yanı sıra Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması’nda izlenecek yol da ekonomiler için tedirginlik yaratıyor. Trump Kanada, ABD ve Meksika’nın taraf olduğu bu anlaşmadan ABD’nin ayrılmasını istiyor. Elbette bu gelişme ABD ekonomisinin yanında Meksika ekonomisi için de tedirginlik yaratan bir gelişme. Trump’ın izlemek istediği ticaret politikalarının Çin ve Meksika’dan ithalat yapan Amerikan üreticileri zora sokacak gibi görünüyor.

EKONOMİLERDE TRUMP TEDİRGİNLİĞİ
Trump’ın seçim vaatlerinde dikkat çeken iki önemli detay ticaret politikaları ve Amerika Merkez Bankası’nın (FED) geleceği oldu. Bilindiği üzere Trump, , ihracatının büyük bölümünü ABD’ye yapan Çin mallarına yüzde 45 gümrük vergisi uygulamak istiyor. ABD’nin Çin ile ithalatı bu yılın Eylül ayında 42 milyar 22 milyon dolar seviyesinde bulunuyor. Çin ve Meksika’nın da gümrük vergisini yükselterek misilleme yapmasından endişe duyan Amerikan iktisatçılar bunun ticareti ve büyümeyi yavaşlatabileceğini düşünüyorlar. Ayrıca Meksika sınırına duvar örmek isteyen ve kaçak göçmenleri sınır dışı etmek isteyen Trump’ın Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması’nda izleyeceği yol da ekonomiler için tedirginlik yaratıyor. Trump, Kanada, ABD ve Meksika’nın taraf olduğu bu anlaşmadan ABD’nin ayrılmasını istiyor. Elbette bu gelişme ABD ekonomisinin yanında Meksika ekonomisi için de tedirginlik yaratan bir gelişme. Diğer taraftan, Meksika sınırına duvar çekilmesinin istihdamı da etkilemesi bekleniyor. Bilindiği üzere ABD’de 11 milyon kaçak göçmen bulunuyor. Trump’ın göçmen politikaları çerçevesinde kaçak işçilerin çalıştırılmasının büyük ölçüde engellenmesi işverenler tarafından Amerikalı ve sigortalı çalışan sayısının artırılmasına yol açacaktır. Ancak iktisatçılar ucuz Amerikalı işçi bulunamayacağından bunun da işsizliği artıracağından ayrıca işverenlerin maliyetini artarak şirket büyümelerinin büyük ölçüde etkilenmesinden şüphe duyuyorlar. Bazı iktisatçılar ise, bu durumun ABD’de istihdamı arttırarak ekonomiye olumlu katkı sağlayacağını düşünüyorlar. Trump’ın istihdamı canlandırmak adına teşvik politikaları uygulamayı planladığını da belirtelim. Diğer taraftan Trump, seçimleri kazanması durumunda ABD’de en yüksek gelir. vergisi oranını yüzde 40’tan yüzde 33’e ve kurumlar vergisini ise yüzde 35’ten yüzde 15’e indireceğini açıklamıştı. Trump’ın uygulamayı planladığı bu vergi reformu kimi iktisatçılara göre iç tüketimi arttırarak enflasyona katkı sağlayacakken kimine göre ise ABD’nin bütçe açığına yılda 1 trilyon dolar olumsuz katkı sağlayacak. ABD’nin Türkiye ile ticari ilişkilerini incelediğimizde, 2015 yılı rakamlarına göre 17,5 milyar dolarlık ticaret hacmi olduğunu görüyoruz. Ekonomi Bakanlığı’nın yayımladığı verilere göre, Türkiye 2015 yılında ABD ihracatında yüzde 9,6 ile 27. sırada yer alırken yüzde 0,3 ile 33. sırada tedarikçi konumunda yer alıyor.

TRUMP FED POLİTİKALARINI ETKİLER Mİ?
Enflasyondaki görünüme bağlı olarak rotasını belirleyen FED’in de politikalarının yeni dönemde nasıl şekilleneceği merak ediliyor. Bilindiği üzere Trump, Fed Başkanı Janet Yellen’ın performansını beğenmediğini ve görev süresi dolduğunda yeniden aday göstermeyeceğini açıklamıştı. 2014 Şubat ayında FED başkanlığına gelen Yellen görev süresinin dolacağı 3 Şubat 2018 tarihine kadar görevde kalmaya devam edecek. Bu süreçte Trump’ın ekonomik politikalarının çalışması ve iç talebin canlanması artan enflasyonla birlikte FED’in de elini rahatlatarak faiz artırışında yol almasını sağlayacak gibi görünüyor. Peki ya düşünüldüğü gibi ABD ekonomisi enflasyon yaratamazsa ne olacak? İşte bu noktada FED’in bağımsızlığının sorgulandığı bir süreç söz konusu olabilir. Faiz artışını destekleyen Trump’ın FED üzerinde baskı oluşturması da söz konusu olabilir. Her ne kadar Yellen görevine devam etse de Trump’ın bu yıl görev süresi dolacak iki üye yerine Cumhuriyetçi üyeler ataması bekleniyor. Bu durumda faiz artışı için FED üzerinde baskı oluşturarak piyasaları tedirgin edecek bir unsur. Ancak Trump’ın Yellen’a zeytin dalı uzatarak daha etkin politika çerçevesi belirlemesi piyasalar için yeni bir umut olabilir.