2015 yılında enflasyon hedefiyle gerçekleşen enflasyon arasında büyük sapmalar olması 2016 yılı için hedeflenen enflasyon rakamının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda soru işaretleri oluşturuyor. Küresel ekonomide daralmanın devam etmesi bekleniyor. MB’nin 2016 yılında politika araçlarını kullanırken enflasyon ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi dikkatle incelemesi gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 22 Aralık 2015’te gerçekleştirdiği para politikası kurulu (PPK) toplantısı ve sonrasında Başkan Erdem Başçı, bankanın 2016 yılında uygulayacağı politikaları ve nasıl yön vereceğine dair önemli açıklamalarda bulundu. Kurul, 2015 yılının son toplantısında politika faizini yüzde 7.50 seviyesinde sabit tutmuştu. Beklenti ise 50 baz puan artış yönündeydi. Ayrıca, TCMB bir haftalık vadeli repo faiz oranını yüzde 7.50, faiz koridorunun alt bandı olan gecelik borç verme faizini de yüzde 7.25 ve koridorun üst bandı olan gecelik borç verme faizini ise yüzde 10.75 seviyesinde tutulmuştu. Merkez Bankası en son 2014 yılının başında faizleri artırdı. 29 Ocak 2014 günü PPK yüzde 4.50 olan 1 haftalık repo faizini yüzde 10’a gecelik borç verme faizini yüzde 12’ye, borçlanma faizini ise yüzde 3.50’den yüzde 8’e yükseltmişti. Merkez Bankası bu sert faiz artırım hamlesinden bu yana ise faiz indirimi yönünde para politikası uygulama yolunda oldu. Açıklanan orta ve uzun vadeli planda 2016 yılı için enflasyon oranının yüzde 5 olmasının arzu edildiği, ancak yüzde 6.5 oranında bir projeksiyon belirlendiği vurgulandı. Buradaki yüzde 1.5’lik artışın asgari ücretten kaynaklandığı belirtildi. Bununla birlikte cari işlemler dengesinde iyileşmenin devam edeceği, alınan tedbirlerin Türkiye ekonomisinin dayanıklılığını artıracağı vurgulandı. Rusya ile yaşanan gelişmelerden dolayı sebze ve meyve fiyatlarında yaşanabilecek düşüşlerle bunun enflasyona aşağı yönlü etkisi ol açacağı dile getirildi. Ayrıca enerji fiyatlarındaki gelişmelerin enflasyonu olumlu yönde etkilemeye devam ettiği, fakat döviz kuru hareketlerinin çekirdek enflasyondaki iyileşmeyi geciktirmekte olduğu vurgulandı. Kurul küresel piyasalardaki belirsizliğin enflasyon beklentileri üzerinde etkileri ile enerji ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklıkları göz önüne alarak gerekli görülen süre boyunca likidite politikasındaki sıkı duruşlarına devam edeceklerini belirtti. Başçı’nın açıklamalarından anlaşılacağı üzere 2016 yılında para politikalarının en önemli belirleyicilerinden birinin yine enflasyon gelişmeleri olacağı açıkça görülmektedir. TCMB, FED’in faiz artırım kararı sonrası geçtiğimiz 22 Aralık’ta para politikalarında sadeleştirmeye gideceği beklentilerine karşılık yeni bir hamlede bulunmayıp faizleri sabit tutarken 22 Aralık toplantısında küresel para politikasındaki normalleşmenin başlaması ile birlikte oynaklıklarda gözlenen düşüşün kalıcılı olması durumunda Ocak ayındaki toplantıdan itibaren sadeleştirme adımlarının atılabileceğini açıkladı. Bir sonraki gün ekonomistlere yapılan sunumda ise VIX ile MOVE endekslerindeki oynaklıkların takip edildiği, bu oynaklıklarda gözlenen düşüşün kalıcı olmasının beklendiği dile getirildi. VIX ve MOVE endekslerine baktığımızda 22 Aralık’tan bu yana düşüş yerine yükseliş yaşandığı görülüyor. Bu bakımdan Merkez Bankası’nın faizlerde bir değişiklik yapması ihtimalinin düşük olduğunu düşünüyoruz. Başkan Erdem Başçı, 2016 yılında izleyecekleri para ve kur politikasının yol haritasını belirlerken FED’i takip edeceklerinin sinyallerini vermişti. Ayrıca Başçı, Avrupa Merkez Bankası’ndan gelebilecek belirsizliklere karşı hazır olduklarını dile getirmişti. Genel olarak Merkez Bankası’nın 2016 yılında izleyeceği yolun FED’in atacağı adımlara göre belirleneceği izlenimi olduğunu söyleyebiliriz. FED’in faiz artırımına devam etmesi durumunda faiz politikasında ne tür değişiklikler yapabileceği bekleniyor. FED’in faiz artırımları 2016 yılında sürecek olursa Merkez Bankası yüksek faiz oranı politikasını uygulamaya sokabilir mi bu önemli bir soru olarak karşımızda duruyor.
Enflasyon fiyat istikrarındaki en önemli yöntem
Merkez bankalarının yegane amacı olan fiyat istikrarı için kullanılan en önemli yöntem ise enflasyon hedeflemesidir. Ancak Türkiye’de 2015 yılında enflasyon hedefiyle gerçekleşen enflasyon arasında büyük sapmalar olması 2016 yılı için hedeflenen enflasyon rakamının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda soru işaretleri olduğunu görebiliyoruz. Sıkı para politikası duruşunun ve alınan makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle yıllık kredi büyüme hızının makul düzeyde seyretmekte olduğu belirtilmişti. Dış ticaret hadlerindeki olumlu gelişmeler ve tüketici kredilerinin ılımlı seyrinin cari dengede iyileşmeyi desteklemekte olduğunu görebiliyoruz.
Euro bölgesi ülkelerinin talebindeki artışın olumlu etkisiyle büyüme kompozisyonunun net ihracat lehine gerçekleştiği ve açıklanan yapısal reformların uygulamaya geçirilmesi halinde büyüme potansiyelinde önemli ölçüde artış yaşanabileceğinin Merkez Bankası’nın üzerine vurgu yaptığı önemli açıklamalardan birisi olduğunu söyleyebiliriz. Küresel ekonomide 2015 yılına bir daralma yaşandı ve bu durumun 2016 yılında devam etmesi bekleniyor. FED faiz artırımına kademeli olarak devam etmesi durumunda Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerden para çıkışı olma ihtimali yüksektir. Bu çıkışı engellemek için MB’nin uyguladığı araçların ekonomik büyümeyi de dikkate almaları gerekmektedir. Merkez Bankası’nın 2016 yılında politika araçlarını kullanırken enflasyon ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi dikkatle incelemesi gerekmektedir.