Ons altında yükselişlerde daha dikkatli olunması gerekiyor. Mümkünse yakın takipte kalıp piyasalardaki algı dağılmaya başladığında ons altında belli dirençlerden satış pozisyonlarının uygun olabileceğini düşünebiliriz.
Kıymetli metal ons altın için 2018 yılının pek parlak geçtiğini ne yazık ki söyleyemiyorum. Global piyasalarda risk algısının en yüksek olduğu zamanlarda bile ons altın en fazla 1365$ seviyesine kadar tırmanmayı başarabilmişti ancak sonrasında bu seviyeyi aşamadığı için inişi hızlı oldu.
Yıl içerisinde neler oldu diye düşündüğümüzde, Fed faiz artırmaya devam etti, ABD ekonomisine yönelik güçlü veriler açıklandı diyerek ABD Doları açısından pozitif algıları sıralayabilirim. Ancak bu gelişmeler bile ons altının aşağı yönlü hareketini derinleştirmesine olanak sağlamadı. Nedeni gayet basit: ABD Başkanı D. Trump olarak söyleyebilirim.
Trump göreve geldiğinden bu yana dış ülkelerle olan ilişkilerinde hep bir sorun yaşadı. Meksika, Kuzey Kore ile başladığımız liste Çin, Türkiye, İran diye devam edebilir. Şimdilik, NAFTA anlaşmasıyla Meksika ile aralarındaki buzlar erirken, bu konuya NAFTA’nın yenilenmesi adına Kanada ile anlaştığını da Eylül ayı sonu itibariyle duyurmuştu. Kuzey Kore lideri ile de yıl içerisinde buluşarak iki ülke arasındaki sorunları çözmüş oldu. Türkiye ile yakın zamanda ABD’li rahip Brunson nedeniyle iki ülke arasında zorlu bir süreç geçti ancak 12 Ekim Cuma günü Brunson tahliye edilerek aynı gün içerisinde ülkesine geri döndü ve ABD ile Türkiye arasında Brunson endişesinin sona ermesini sağladılar.
Ne yazık ki olaylar bununla bitmiş değil. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip Çin ile ABD arasında ticaret savaşı sürüyor. Trump, mart ayında ticaret savaşları iyidir tezini öne sürerek, temmuz ayında Çin’den ithal edilen ürünlere yönelik ek gümrük vergisi uygulamasına başladı. ABD’nin bu kararına Çin sessiz kalmayarak misillemeleriyle karşılık verdiği için piyasalarda ticaret savaşı endişeleri her geçen gün daha da artmış oldu. Son günlerde belki bu endişeler eskisi kadar fiyatlarda hissedilmese bile yine de bir baskının olduğunu söyleyebilirim. Açıkçası kasım ayında da ABD ve Çin arasındaki bu tedirginliğin sürmesini hatta zaman zaman açıklamalar nedeniyle risk algısında yükselme eğilimini bile bekleyebiliriz.
Gelelim İran ambargosuna. Bilindiği üzere 6 Ağustos tarihinde ABD İran’ın dolar alımları ve değerli maden ticaretine yaptırımlara başlaması ile uygulamanın ilk safhası başlamış oldu. 4 Kasım tarihinden itibaren de İran’dan petrol ihracatını kesecek yaptırımların ikinci safhası başlıyor olacak. Kasım ayında olduğumuz bugünlerde İran’a yapılan bu ambargonun fiyatlamalar üzerinde olumsuz bir algı yaratmasını bekleyebiliriz. Özellikle petrol yatırımcılarının bu tarihlerde dikkatli olmasında fayda var. Çin, bu yaptırıma uymayacağını ve İran’dan petrol alabileceğini belirtirken, Japonya ve Güney Kore’nin şimdiden kesintiye gitmeye başladığı da konuşuluyor. İran’dan petrol alanlar arasında Hindistan’da bulunuyor. Dolayısıyla, kasım ayı içerisinde İran’a yapılan bu yaptırımların diğer ülkeler üzerinde nasıl bir etki yaratacağı ve nasıl bir yankı oluşturacağı merak konularından biri olacaktır.
ABD Doları açısından önemli bir diğer gelişme 6 Kasım günü ABD’de yapılacak ara seçimler olacak. Kongrenin iki kanadı olan Temsilciler Meclisi ve ABD Senatosunda seçimler yapılacak. Bu durum Trump açısından bir tehdit olarak görülebilir. Eğer, Demokratlar ABD Senatosu’nun 2/3’sini oluşturursa bu durumda Trump açısından olumsuz olabilir. Hatta Trump’ın azlinin istenme durumu gündeme gelebilir. Bu gelişmelerde açıkçası ABD Doları üzerinde negatif algılanabileceği gibi piyasalardaki risk algısının yükselmesine ve güvenli liman algısının oluşmasını tetikleyebilir.
Kasım ayı içerisinde bir diğer önemli olmasa da izlenecek gelişme: 08 Kasım Fed toplantısı olarak karşımıza çıkıyor. Aslında, Fed’in kasım toplantısı eylül ayına göre daha hafif geçecektir. Bir faiz artırımı beklenmediği gibi Fed Başkanı Powell’ın da konuşma yapması beklenmiyor. Ancak, 2 gün sürecek toplantının ardından karar metni önemli olacaktır. Özellikle son günlerde Fed’i eleştirmekten kendini alamayan Trump’ın, Fed’in gündeminde olup olmayacağı merak konusu. Belki piyasalar bu durumu izlemek isteyebilirler. Ancak Fed kaynaklı piyasalarda yeni bir hareketin oluşmasını beklemediğimi de söyleyebilirim.
Toparlayacak olursam, yukarıda saydıklarım piyasalardaki risk algısını tetikleyen unsurlar. Risklerin arttığı bir ortam kıymetli metal açısından oldukça pozitif algılanır ve güvenli liman algısı çalışır. Ancak şunu belirtmek isterim. Bu tarz hareketler ons altın üzerinde pek sağlıklı değildir. Kalıcı bir hareket yaratmayacağı gibi etkisi zamanla dağılabilir ve örneğin ons altın agresif bir şekilde kazançlarını artırsa bile aynı şekilde geri verecektir. Dolayısıyla ons altında böyle yükselişlerde daha dikkatli olunması gerektiğini ve mümkünse yakın takipte kalıp piyasalardaki algı dağılmaya başladığında ons altında belli dirençlerden satış pozisyonlarının uygun olabileceğini düşünebiliriz. Bu argümanımı, 2018 yılında altına olan talebinde zayıf olmasına dayanarak söylüyorum. Altın, kendisini ancak risklerle besleyebilecek durumda ama daha kalıcı ve sağlıklı gelişmeler şimdilik piyasalarda bulunmuyor. Örneğini de bu yıl 1365$ seviyesine kadar yükselip hareketini daha da devam ettirememesinden anlamış bulunuyoruz. Teknik açıdan ele aldığımda, Ons altın bir süredir 1180-1209$ aralığında yatay seyrini sürdürüyordu. Yatay seyrin yukarı yönde kırılmasıyla yeniden 1230$ seviyesinin üzerine doğru tepkisini izledik. Yavaş yavaş ortalamalarının üzerine yükselen ons altın için kritik seviyelerdeyiz. Özellikle, 1200$ seviyesinin üzerine yerleşmekte ısrarcı olursa bu durumda ons altın için 1233$ / 1252$ / 1265$ seviyelerini direnç olarak izleyebilirsiniz. Ancak yazımın üst kısmında da belirttiğim gibi ons altında yukarı yönde bir beklentim olsa bile bunun kalıcı olduğunu düşünmüyorum. Dolayısıyla belli zamanlarda direnç noktalarında oluşabilecek yorgunluklar ons altın açısından satış fırsatı yaratabilir. Alımlar içinse 1180$ / 1160$ bölgelerinin kritik olduğunu ve 2018 yılı içerisinde en düşük görülen seviyeler olduğu için altının bu seviyelere doğru geri çekilmesi ve kalıcı alan oluşturamaması durumunda değerlendirilmesini öngörmekteyim.