ATİAD’ı 1993 yılında 12 Türk kökenli iş adamıyla birlikte kurduk. Arkadaşlarımın destekleme sözüyle ilk kurucu başkanlığı görevini kabul ettim. Hem Alman tarafından hem de Türk hükümetinden, özellikle de dönemin Almanya Büyükelçisi Sayın Onur Öymen’den ciddi destekler gördük. Almanya'da ağır koşullarda çalışan işçiler tanınıyordu ama işverenler olarak çok fazla bilinmiyorduk. Avrupa'da Türk girişimcilerin henüz adları bile duyulmamıştı. Kurulduktan çok kısa bir zaman sonra, ATİAD, çok büyük başarılara imza attı. Hem Alman resmi makamları ve ekonomik çevresi tarafından, hem de Türkiye'de cumhurbaşkanı ve hükümetleri nezdinde muhatap alınan bir dernek haline geldi. ATİAD olarak, dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal’ı ölümünden iki ay kadar önce Ankara'da ziyaret ettik. Yine aynı zamanda dönemin başbakanı Süleyman Demirel ve bakanlarımızla da görüşmelerde bulunduk. Almanya ve Türkiye arasında ekonomik ve sosyal köprülerin kurulmasında öncülük ettik. Avrupa ile ilişkilerimizin sorunlu olduğu o dönemde; Türkiye’nin Avrupa ile ilişkileri için çok faydalı çalışmalar yaptık.
BİR AVUÇ İŞADAMI AVRUPA PARLAMENTOSUNA DAMGASINI VURDU
1995 yılında Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye'nin gümrük birliği üyeliği tartışılıyordu. Biz, Avrupa Birliği içerisindeki 500 civarında parlamentere ve AB politikacılarına Brüksel'de, parlamento binasında yemek verdik. Bu, yaptığımız en ciddi lobi faaliyetiydi. Konusunda uzman konuşmacılar Türkiye'nin gümrük birliği üyeliğini destekleyen konuşmalar yaptı. Bu büyük ve komplike organizasyonun gerçekleştirilmesi için; ATİAD üyesi olan her iş adamı faaliyette bulunduğu sektörle ilgili bize katkılar sağladı. Bu etkinlikle, bir avuç iş adamı Avrupa Parlamentosu’na damgasını vurmuş oldu. Yine bu konu için 10 civarı Avrupa Parlamentosu milletvekilini, Alman ve Türk basını ve iki ülkenin önemli sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle Türkiye'de bir araya getirdik. ATİAD üyesi ve turizm sektöründe faaliyette bulunan arkadaşlarımla birlikte kendi otellerimizde misafir ettik. Üç gün boyunca Türkiye, Avrupa ve Avrupa Birliği ile ilgili; konferanslar ve paneller düzenledik. Neticede, parlamentodaki oylama öncesinde yapılan müzakerelerde, 10 milletvekilinden 7’si Türkiye’yi savunan önemli konuşmalar yaptı. Bu konuşmalar neticesinde; beklenenin çok üzerinde evet oyuyla Türkiye'nin gümrük birliği üyeliği kabul edildi. O dönemlerde özellikle otomotiv sektörünün karşı çıktığı gümrük birliği sayesinde şimdi Türkiye'de otomotiv sektörü de çok gelişti. Bunu takiben Türkiye'nin Avrupa ile ilişkileri giderek arttı ve ihracatımız dev rakamlara ulaştı. Bu denli büyük işlere imza atmış bir örgütün kuruluşunda yer aldığım için gurur duruyorum. ATİAD kurulduğundan bu yana kurumsallaşmış, sürdürebilirliği sağlanmış Avrupa'nın en büyük yabancı kökenli sivil toplum kuruluşu olarak 20 yıldır çalışmalarını sürdürmektedir. ATİAD'tan Türk kökenli iş adamları ile birlikte, Ankaralı bürokratlar ve özellikle dönemin Dış Ticaret Müsteşarı Ertuğrul Önen a desteğiyle Türk Dış Ticaret Vakfı’nı kurduk. İzmir’de ve İstanbul’da Dünya ve Türk iş adamlarını bir araya getirdik. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın da katılımıyla büyük organizasyonlara imza atarak Türkiye’nin yurtdışı ilişkilerine destek olup; bugün ki DEİK yapılanmasının temellerini atmış olduk. Yine ATİAD' dan bir grup Türk iş adamı ve tanıdığımız Alman iş adamları ile birlikte 10 yıldır kurulamayan Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası'nı (TD-IHK) Köln'de, 2004 yılında kurduk. Yine kurucu başkanlığı görevini üstlendiğim TD-IHK, Almanya ve Türkiye arasında ciddi bir ekonomik ve siyasi köprü konumuna gelmiştir. Türk ve Alman iş adamlarını Türkiye’de ve Almanya’da yaptığımız değişik konferanslarda iki ülkenin Başbakanlarıyla birkaç sefer araya getirdik. Hem ekonomik ve siyasi ilişkilerinin gelişmesine, hem de dostluklarının pekişmesine katkı sağladık.
ARTIK EĞİTİME YÖNELDİK
Şimdi artık Almanya çapında 80 bin, Avrupa’da ise 120 bin Türk kökenli iş adamı oluştu. Yurtdışında yaşayan girişimcilerimiz, Avrupa’da hatırı sayılır yerlere gelip; ekonomik ve siyasi konularda önemli katkılar sağlamaya başlamışlardır. Ancak Avrupa’da yaşayan 5 milyon Türk kökenli vatandaşımızın büyük bir bölümü iyi bir eğitim alamadıkları için hak ettikleri yere gelememektedirler. Gençlerimizin çok iyi eğitim alıp Türk diasporasının siyasette de etkin olmasını sağlamaları gerekmektedir. Ben bu sebeplerle, artık eğitime yönelmenin vaktinin geldiğini düşünüyorum. 2005 yılında, Avrupa’daki Türk kökenli gençlerin eğitim almalarına destek veren TD-Plattform’u kurduk. Bu örgüt, şu anda hükümet düzeyinde bile saygınlık kazanmış Avrupa’nın en büyük Türk kökenli gençlik örgütü olmuştur. Bundan kısa bir zaman önce de Almanya’nın önde gelen Sivil Toplum Örgütleri’nin, iş dünyasının ve Alman hükümetinin desteğini alarak bir eğitim vakfı kurduk. “Stiftung: Bildung! Eğitim!” olarak; gençlerin gelişmesini, eğitim almasını, kariyer yapmasını ve gelecekte çok önemli noktalara gelmesini sağlamak için adeta iki ülkenin Milli Eğitim Bakanlığı gibi çalışmalar yapıyoruz. Benim danışma kurulu başkanlığını yaptğımın ve Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı da Prof. Recep Keskin'in yaptığı ATİAD’ ın da, şimdilerde eğitim konusunda muazzam çalışmaları olmaktadır. Almanya’nın eğitim birimleriyle birlikte yürüttükleri çalışmaların meyvelerini yakın zamanda toplamaya başlayacağımıza inanıyorum. Bu Sivil Toplum Kuruluşlarının hepsi, ATİAD’ la birlikte topyekun sinerji yaratarak eğitime muazzam katkılar sağlamaya devam edeceklerdir. Unutmayalım ki; Alman toplumunda başarılı isimler arasında yer alacak olan gençlerimizle Avrupa’da, güçlü ve iyi yetişmiş elit Türk diasporası oluşacaktır. Ancak iyi yetişen Türk gençliği; hem Almanya’ya, hem Türkiye’ye ciddi katkılar sağlayabilir ve küresel dünyada aktif rol üstlenebilirler.