Yanılsamayı illüzyon olarak ileri sürenlerin yanında reel bir nesnenin duyular üzerindeki izlenimlerinin yanlış değerlendirilmesi de yanılsama olarak tarif buluyor. Dolayısıyla yanılsama, politikada, ekonomide, sanatta, reklamda, propaganda hatta birçok alanda çok sıkça kullanılan baş materyal olarak karşımıza çıkıyor.
Kopyayı Aslına Tercih Ediyoruz
20. yüzyılın önemli düşünürlerinden filozof ve yazar Fransız Guy Debord, “Gösteri Toplumu” isimli kitabının ön sözüne 1800’lü yıllarda yaşamış Alman filozof ve ilahiyatçı Ludwig Andreas Feuerbach’ın çarpıcı şu sözlerini almış: “…Çağımızın tasviri nesneye, kopyayı aslına, temsili gerçekliğe, dış görünüşü öze tercih ettiğinden kuşku yoktur. Çağımız için değerli olan tek şey yanılsama, değerli olmayan tek şey ise hakikattir. Dahası, hakikat azaldıkça ve yanılsama çoğaldıkça çağımızın gözünde değerli olanın kıymeti artar, öyle ki bu çağ açısından yanılsamanın had safhası, değerli olanın da had safhasıdır…” Guy Debord kitabının ön sözünde devamla, “…Modern üretim koşullarının hâkim olduğu toplumların tüm hayatı devasa bir gösteri birikimi olarak görünür. Dolaysızca yaşanmış olan her şey yerini bir temsile bırakarak uzaklaşmıştır…” diyor.
Zekat, Sistematik Vergiden Daha Kapsamlı
Modern dünyadan kaçmak elbette mümkün değil, ancak bu durum yaşamak zorunda olduğumuz hayatın yanılsamalarını kabul etmek zorunda olduğumuzu göstermez. Şayet imkânımız varsa yanılsamaları ortaya çıkarıp insanlara doğru olanı gösterebilmek bugün için bir erdem olmalı. Malumunuz erdemin yolu dürüstlükten geçiyor. Fıtraten sahip olduğumuz vicdanî dürüstlüğü korumak her devirde olduğu gibi çağımızda büyük ehemmiyet arz ediyor. Önemli olan bu hasleti karakterlere yansıtabilmek ve yanılsamaların önüne geçebilmek. Bu konuda İngiltere’den bir örnek vereyim. Bugün devletlerin önemli gelir kalemlerinden biri olan sistematik gelir vergisinin mucidi İngilizler’dir. Haa, şunu antiparantez hatırlatayım… İslâm Dini’nin 5 temel esasından olan “zekat” ise İngilizlerin gelir vergisinden çok daha önce hayatımıza girmiş, daha şümullü, yani günümüzün Türkçe’siyle daha kapsamlı, daha sosyal, daha etkin ve daha vicdanîdir.
İngilizler’den Bile Ders Almıyoruz
İngilizlerin vergisine dönersek; sistemdeki ahlâki boyutun ne kadar mühim olduğu, vicdanî olmayan vergi sisteminin yürüyemeyeceği, yürüse de büyük aksaklıklarla karşılaşacağı gözleniyor. Nitekim Türkiye’de de verginin önemine binâen, “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” denilerek sistem maneviyatla desteklenmeye çalışılmıştır. Ebuzziya Tevfik 21 Temmuz 1911 tarihli Mecmua-i Ebuzziya’da konuyu aslında çok güzel ve yerinde bir tespitle bize aktarıyor. Kıymetli Üstadım Bekir Turgut Ağabeyim de makaleyi Osmanlıca’dan çevirmiş ve bizlere iletmiş… Makalede anlatılan olay 1806 yıllarında İngiltere’de geçiyor... O devirde de vergi beyan usulüne göre alındığından bütçe açıkları kapatılamıyor, “istikraz” yani borçlanma ile bütçe denkliği sağlanıyor. O yıl bütçe açıklarının azaltılmasına yönelik farklı bir yola başvuruluyor… Vergi vermede kazanç vergisi sahiplerinin vicdanî kanaatlerine başvuruluyor. İngiliz hükümeti geliri artan veya azalanların beyanlarını gerçek kazanç üzerinden vermeleri için vergi kanununa “vicdan vergisi” adıyla bir fıkra ekliyor.
En Az J.C. Kadar Vicdanlı Olmalıyız
Buna göre; bir önceki sene 1000 İngiliz lirası kazanç sağladığını bildiren bir kişiden 12 lira vergi alınacaksa, defterdarda kayıtlı 1000 liranın üzerinde gerçekleşen kazancın vicdanî olarak hesap edilerek ona göre verginin ödenmesi isteniyor. Ya da kişilerin kazancı düşmüşse ona göre vergi alınıyor. Vicdan vergisinin resmileşmesinin üzerinden bir zaman geçiyor. Bir gün İngiliz Maliye Bakanı’na vatandaştan bir mektup geliyor. Zarfın içinde üç adet 5 İngiliz lira var. Mektupta şu ifadeler yer alıyor: “Saygıdeğer Bakan, ilişikte üç banknot, vergi defterinde kayıtlı yıllık kazancımın üstünde elde ettiğim bu seneki kazancımın vergisi olduğundan tarafınıza gönderilmiştir. İmza: J.C.” Aslında J.C. adlı bu kişi toplumdaki yanılsamalara karşı duran ve insanları doğruluğa çağıran erdemli ve dürüst bir kişi. 12 lira vergi vermesi gerekirken vicdanî bir yaklaşımla Maliye Bakanı’na 15 lira para gönderiyor.
Vergi Sorununda Kısır Döngüye Gidiş
Vergisini ödemeyenlere ne demeli! Kanunen vergi borcu doğduğu halde bu borcunu ödemeyen mükellefler, vergisini dürüst olarak ödeyen mükellef karşısında, haksız ve yasa dışı bir fayda sağlamış oluyor. Bu durum ülkedeki vergi yükü dağılımını etkiliyor ve dürüst mükelleflerin tepkisine yol açıyor. Ayrıca vergi kaçırmanın yüksek olduğu ülkelerde artan kamusal ihtiyaçları karşılamak amacıyla vatandaş daha yüksek oranda vergilendiriliyor. Bu durum dürüst mükellefler için ilâve vergi yükü anlamına gelirken vergide bir kısır döngü içine giriliyor. Vergi kaçırma ile mücadele konusu vergi toplanmaya başlandığından beri var olagelmiş. Vergi kaçırmada denetim oranı, ceza oranı, demografik, sosyolojik, ahlâki faktörler ile vergi idaresinin etkinliği gibi unsurların etkili olduğu gözleniyor. Mamafih, bireylerin günlük hayatlarına ait bir takım haz ve mutlulukları elde etmeye yönelik çabaları, ahlâki bir konu olarak ortaya çıkıyor. Buradan hareketle idealist, dindar ve ahlâklı kişilerde vergi kaçırmanın etik algısı negatif olarak tezahür ediyor. Bu insanlar vergi kaçırmıyor ve vergi kaçırmayı vicdanlarında bir yük olarak hissediyor. Dindarlık düzeyi yüksek olanların, kendi içinde içselleştirdiği dinî değerlerden hareketle doğru ile yanlışı objektif olarak ayırt etmesi örneğin vergiye ilişkin ödev ve sorumluluklarını taşıması, vergi kaçırma gibi zararlı ve din tarafından yasaklanan yanlışlardan da kaçınması doğal oluyor.
Vergi Kaçırmak, Vergiden Kaçınmak
Şimdi gelelim “Vergi Kaçırmak”a ve “Vergiden Kaçınmak”a… “Vergi kaçırmak” ile kişiyi hapisten veya ceza ödemekten kurtaracak “vergiden kaçınmak” arasında fark var mıdır? Bana sorarsanız yoktur? Vergi kaçırma, vergi mevzuatına aykırıdır ve bir suçtur. Mükellefler, çeşitli hileli yöntemler kullanarak vergi borçlarını kısmen veya tamamen ödemekten kaçarlar. “Vergiden kaçınma” ise maalesef vergi mevzuatına aykırı değil. Mükellefler, vergi kanunlarında yer alan boşlukları kullanarak vergi yüklerini azaltmaya çalışırlar ve vergiden kaçınırlar. İki farkı basitçe açıklayalım… “Vergi kaçırma”da sahte belge düzenleme, kayıt dışı ekonomi, yasa dışı indirimler gibi yasa dışı yöntemler kullanılır. “Vergiden kaçınma”da ise kanuni boşluklar aranır. Dolayısıyla “vergi kaçırma”da başta Vergi Usul Kanunu (VUK) olmak üzere çeşitli mevzuatlarda düzenlenen para cezası ve hapis cezası gibi müeyyideler uygulanır. “Vergiden kaçınma”da ise yasal bir işlem olduğu için herhangi bir cezai müeyyide uygulanmaz.
Kazancın Vergisi Nasıl Kaçırılır
Vergi kaçırma, vergi mükelleflerin, vergi mevzuatına aykırı olarak, vergi borçlarını kısmen veya tamamen yerine getirmemelerini ifade eder. Vergi kaçırma, çeşitli yöntemlerle gerçekleştirilebilir: Yasa dışı indirimler: Mükellefler gerçekte olmayan yahut belgelendirilmeyen indirimleri vergi beyannamelerinde gösterebilirler. Kayıt dışı ekonomi: Kişiler bu yöntemde, kazanç ve gelirlerin kayıt altına almaz ve kazançlarını vergi beyannamelerinde göstermezler. Sahte belge düzenleme: Mükellefler faturalar, gider pusulaları gibi belgelerin sahtelerini düzenleyerek vergi matrahlarını olduklarından daha düşük gösterirler. Gelir ve giderlerin gizlenmesi: Kişiler gerçek kazanç ve giderlerini vergi beyannamelerinde eksik veya yanlış göstererek vergi kaçırabilirler. Vergi cennetlerine para transferi: Kişiler vergiden vermekten kaçmak için kazançlarını vergi cenneti olarak bilinen ülkelere aktarabilirler. Vergi kaçırma suçu hem devletin vergi gelirlerini azaltması hem de adil bir vergi sisteminin işleyişini bozması nedeniyle çok ciddi bir sorundur. Bu nedenle, vergi kaçakçılığı gibi önemli bir suçun önüne geçilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve halkın bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Vergi Vermede Ayarlar Bozuldu
Maalesef bizde de ahlâki olmayan; kazancı az göstermek, “Vergi kaçırmak değil, vergiden kaçındırmak” şeklinde yanlış bir yanılsama olarak topluma sunuluyor. Aslında farklı görünse de sonuç olarak ikisi de aynı hedefe koşuyor. Tâbiri caizse “Devlete Kazık Atmak”… Verginin sosyal tabana yayılamamasını anlıyoruz. Peki vergi kaçırırken veya vergiden kaçınırken vicdanlar ne kadar rahat? İşte bunun cevabını vicdanlarımızda bulamıyoruz! İşin doğrusu ise millî şairimiz Mehmet Akif’in ifadesiyle; “Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır… Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır…” Bu fazîlet hissi ortadan kalkmışsa kime ne söyleyebilirsiniz! Herkes birbirini söğüşlemek için her fırsat kolluyorsa, ne yapılabilir? Verginin en çok konuşulduğu bu günlerde yıllar önce kaleme aldığım konuyu yeniden gündeme taşımaktan en az J.C. kadar bahtiyarım. Çünkü bir gazeteci olarak bihakkın görevimi yapmanın mutluluğunu yaşıyorum.
Gündemin en ilgi çekici gelişmelerini okuyucusuna aktaran Ekovitrin dergisine, yayın bayileri, zincir mağazalar, D&R mağazaları, Türk Telekom e-dergi platformu ve Dünya Store’dan temin edebilirsiniz...
Ekovitrin Medya Grubu'nun yayın portalı www.ekovitrin.com, Türkiye başta olmak üzere dünyada yaşanan son dakika gelişmelerini anında okuyucusuna ulaştırıyor.
İş ve ekonomi dünyası başta olmak üzere, finans, borsa, ekonomi, sağlık, sanat ve spor dünyasından gelişmeleri takip etmek için takipte kalın.
Aşağıdaki linklerden uygulamamızı indirebilirsiniz.