2018 Mart ayında başlayan ABD-Çin ticaret savaşları, 15 Ocak 2020’de FAZ 1 anlaşması ile resmen kesildi. Daha önce de sözlü ve 11 Ekim 2019’da yazılı olarak anlaşmalar yapılmıştı. Hatta ‘1. Aşama' anlaşması denilen yazılı metne Çin Devlet Başkanı Yardımcısı Liu He ve ABD Başkanı Donald Trump imza koyarken Trump; anlaşma kapsamında Çin tarafının ABD’den yılda 40-50 milyar dolarlık tarım ürünü ithal etmeyi, fikri mülkiyet haklarına koruma getirmeyi ve finansal hizmetler ile döviz kuru konusunda ödünler vermeyi kabul ettiğini ifade etmişti. Şurası bir gerçek ki, ABD istediğini kısmen de olsa aldı: 2018'de 420 milyar dolara yükselen iki ülke ticaret açığı, 2019 yılında % 18 azalarak 345 milyar dolara geriledi.
2019 yılında global borsalar tarihinin en iyi yıllarından birini yaşadı. MSCI Dünya Endeksi % 25.2 yükselirken, ABD'de S&P500 % 28.9, Almanya'da DAX % 25.5 yükselmiş, Türkiye’de ise BIST 100 Endeksi de yılı % 25.4 artışla kapatmıştı. Oysa dünya ekonomisi son 10 yılın en yavaş büyüme hızına düşmüştü. ABD ve Çin dışında ciddi anlamda büyüyen ekonomi yok gibiydi.
2020'nin ilk ayında bankalar önderliğindeki BIST 100 Endeksi % 4.1 daha yükselerek TL bazlı yeni rekorlar kırdı. Ancak aynı ay MSCI Gelişmekte Olan Ülke Endeksi % 4.7 düşerken MSCI Dünya Endeksi % 0.7 düştü. ABD S&P 500 Endeksi ise sadece % 0.2 geriledi. Şubatın ilk yarısında ise ABD'de S&P 500, Nasdaq ve Dow Jones endeksleri rekorlarını yenileyerek ilerledi. Gerçi sadece ABD demek yanlış olur. Almanya’da DAX, İsviçre'de SMI ve Kanada'da TSX Endeksi diğer tüm zamanların en yükseğine çıkan borsalar oldular. Böylece "Ocak ayında hafif gerileyen global borsalar Şubat ayıyla beraber gaza basarak eski zirvelerini geçti" diyebiliriz.
ABD, Avrupa ve Çin merkez bankalarının para dağıtmaya devam etmesi ile hem ucuz maliyet hem kolay ulaşılabilir kaynağa kavuşan piyasaların hisseye yönelimi ile yeni rekorların kırılacağı geçen yıldan belliydi. 2020 başında ortaya çıkan ABD-İran krizi, Libya iç savaşı, Suriye’de artan tansiyon ve Çin'de yeni virüs salgını gibi olaylar piyasaları etkilemedi.
2020'ye başlarken Çin'de bir grip türü gündeme geldi. Hastalardan alınan örneklerin incelenmesi sonucunda hastalığa neden olan virüsün SARS (2002) ve MERS (2012) gibi Coronavirus ailesinden olduğu anlaşılmış ve virusa Yeni Coronavirus 2019 (2019-nCoV) adı verildi. Sonradan ismi "Covid-19" oldu. Virüs'ün ortaya çıkış hikayesi ise net değil.
Çin’in verileri gizlemesi nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü DSÖ acil durum ilanını 29 Ocak’ta ancak yapabildi. DSÖ) Genel Direktörü Ghebreyesus, virüse karşı geliştirilecek ilk aşının da 18 ayda tamamlanabileceği bilgisini paylaştı. Bu önemli. Çünkü dünya ticaretinde ciddi payı olan Çin, tedarik zincirini aksatma ve dolayısıyla tüm dünyada yavaşlamaya neden olabilir.
2004 yılında Türkiye’nin Çin’den ithalatı 4.5 milyar dolar iken Çin’in toplam ihracatı içinde payımız % 0.7 idi. Türkiye'nin Çin'den ithalatı 2011'de ilk kez 20 milyar doları aşmış, 2015’de 24.8 milyar dolara ulaşmıştır ki o yıl Çin’in toplam ihracatında Türkiye’nin payı % 1.08 olmuştur. 8 yıl boyunca 20-25 milyar dolar arasında seyreden ithalatımız 2018'de 20.7 milyar dolar iken 2019'da 18.5 milyar dolara gerilemiştir. Tabi, Çin’e karşı büyük açık verdiğimizi söylememize gerek yok. Ancak dünyanın geneli Çin’in büyük yükselişi ile ondan ithalatını artırmıştır.
Türkiye’nin Çin’den ithalatın önemli bir bölümünü yatırım ve ara malları (3/4’ünü), geri kalanını ise tüketim malları oluşturmaktadır ki örneğin 2018 verilerine göre 2 milyar dolar telefon ithal etmişiz.
Çin, kendi nüfusunun % 30’unu karantina altına almış durumda. Diğer şehirlerde de tedbirler üst düzeyde. Çin, kendi içinde tecrite giderken dünya da Çin’i tecrit ediyor. Havayolu ulaşımını çoğu ülke durdurdu.
Moody's “Çin'in büyüme beklentilerine yönelik aşağı yönlü risklerin artması nedeniyle, global olarak ekonomilerde yansıması olacaktır” derken “uzayan virüs salgını tedarik zincirlerini bozabilir, emtia fiyatlarındaki gerilemenin uzaması ciddi ikincil ekonomik etkilere sebep olabilir” dedi.
Salgının küresel tedarik zincirinde sıkıntı yaratmaya başlamasıyla ilgili olarak İlkin Nissan, Japonya Kyushu ve Rusya Petersburg fabrikalarına, Hyundai Kore’deki fabrikalarına Çin’den mal temin edemediği için üretimi durdurma kararı alacağını açıkladı.
Türkiye’de otomobil üretiminde yerlilik oranı % 63ü geçen araç yok. Bu konuda en düşük yerlilik % 30 ile Honda’ya ait. 2021’de Türkiye üretimini durduracağını açıklayan Honda dışında, diğer otomotivcilerin de Uzakdoğu’dan gelen parçalar konusundaki tedarik zincirleri ve stokları önem kazanmış durumda.
Virüsün Çin ekonomisinde yaratacağı daralmanın dünyaya etkisini araştıran ING, Çin ekonomisindeki % 1'lik daralmadan olumlu etkilenecek tek ülkenin % 0.1 artışla Türkiye olacağını hesapladı. Çin'in dünyada en büyük ihracatçı konumunda olduğu bazı alanlarda da Türkiye'nin öne çıkabileceği belirtiliyor. Özellikle tekstil, mobilya, demir-çelik ve meyve-sebze sektörlerinde talebin Türkiye'ye kayabileceği vurgulanıyor. Örneğin tekstil ve ayakkabıda 2 milyar dolarlık bir talebin ülkemize kayması bekleniyor. Bakalım süreç nasıl devam edecek.