ABD ile rahip konusu gündemde kalmaya devam ediyor. İdlib’den bir göç dalgası riski var. TL’nin değer kaybı az da olsa enflasyona etki ettiğinden artık bir enflasyon sorunumuz da var. Bankaların döviz ve TL faizlerindeki yükseliş sürüyor. Şimdilik; deniz halen dalgalı, maceraya gerek yok diyebiliyoruz.
2016 Kasım’ında ABD başkanlığını devralan Trump’ın iş dünyasını destekleyen politikaları benimseyeceği beklentisi küresel piyasalarda 2017’nin olumlu geçmesine yol açtı. Bu sayede Dünya borsalarının piyasa değeri 87 trilyon dolara yükseldi. 2009 yılında 666 seviyesinden başlayan yükselişini sürdüren ABD’nin en önemli borsa endeksi S&P500, 2017 yılını yüzde 20 yükselişle 2681.5 seviyesinden kapatırken Türkiye’de ise 2016 yılını yüzde 9 artışla 78.138 puandan kapatan BIST 100 Endeksi, 2017 yılını yüzde 47.6 artışla 115.333 puanla rekor seviyeden tamamladı. 2018 yılı piyasalar için ilginç başladı, ilginç devam ediyor. 2017’nin ardılı olarak Ocak ayında ABD piyasaları rekorlar kırarken gelişmekte olan ülke borsaları da yıla bomba bir giriş yaptılar. BIST 100’de 29 Ocak 2018’de 121,531 ile yeni tarihi zirvesini yapıp döndü. Ama ne dönüş! Önce Ocak sonunda Yellen’in son toplantısı ile ABD borsalarıyla beraber global borsalar 2 aylık çalkantıya düştü. 2017 yılını 3 faiz artışıyla tamamlayan FED’in 2018 artış tahmini 4’e çıkmıştı. Ardından Trump “Yeniden Büyük Amerika” hayaliyle ticaret savaşlarını başlattı. Avrupa Merkez Bankası da Varlık alım programını kademeli olarak azaltıp yıl sonunda sıfırlayacağını açıkladı. Hem paranın çekilmesi hem de ticaretin zorlaşması dünya ekonomisini ve global sermayeyi ürküttü. Para ABD’ye dönüşe geçti. Geçtiğimiz ay Apple ve Amazon 1 trilyon dolar piyasa değerini aşarken ABD borsaları yeni tarihi rekorlarına ulaştı. Ancak gelişmekte olan ülke borsaları başta Türkiye olmak üzere kayıplara düştü. 2016 yılının Ocak ayında ralliye başlayan MSCI Gelişmekte Olan Piyasalar Endeksi, 2018 yılının aynı ayına gelindiğinde yani yaklaşık 2 yıllık periyodda yüzde 35’lik değer kazanırken sonrasındaki 8 aylık süreçte yüzde 20 değer kaybetti.
Ağustos ortasından itibaren bir tepki hareketi gelse de teorik olarak ayı piyasasına girildiği bir gerçek. TCMB, 13 Eylül’de yaptığı toplantıda politika faizi olan bir hafta vadeli faiz oranını yüzde 17.75’ten yüzde 24.0’e yükseltti. Bu artış 2002 yılından bu yana Merkez Bankası’nın bir defada yapmış olduğu en büyük artış olarak tarihe geçti. Türkiye için mesele bir tane değil ki… Trump’ın Türkiye’ye özel olarak çelik vergisini iki katına çıkarması ve iki bakana yaptırım uygulaması yüzünden rahip konusu gündemde kalmaya devam ediyor. Kasım ayı başında İran’a ABD baskısıyla tüm dünyanın yaptırımları başlayacak ve ancak Türkiye bundan taviz istiyor. Suriye’de vekalet savaşları devam ediyorken İdlib’den bir göç dalgası riski var. TL’nin değer kaybı az da olsa enflasyona etki ettiğinden artık bir enflasyon sorunumuz da var. Bankaların döviz ve TL faizlerindeki yükseliş sürüyor. Şimdilik; deniz halen dalgalı, maceraya gerek yok diyebiliyoruz