Deri sektörümüz oldukça dertli. Özellikle deriden üretilen kaban, ceket gibi deri konfeksiyon, deri ayakkabı, saraciye, aksesuar, çanta, cüzdan ve kemer ihracatçıları aylardır sıkıntılı. Geleceklerinden endişe duyuyor.. Deri Kimyasalları Sanayisi de dahil olmak üzere tüm sektör gönüllerince, istikrarlı bir şekilde alım satım yapamıyorlar.. Hep birlikte doların serbest bırakılmasını arzuluyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının “dalgalı” kur politikası üzerindeki baskılarını kaldırmasını bekliyorlar.
Konumuz ile ilgili görüştüğüm Türkiye Odalar Borsalar Birliği Deri Sektörü Başkanı Hakkı Matraş, İstanbul Ticaret Odası Deri Komitesi Başkanı Cihat Merdan üyelerden ve Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği Başkanı Ender Yazıcıoğlu ve İstanbul Deri ve Deri Mamülleri İhracatçıları Birliği İDMİB Başkanı Lemi Tolunay ile sektörün yıldızları ile yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim deri ve deri mamulleri üreticilerinin bunalımda olduklarını gösteriyor. Zira Değerli TL düşük dolar nedeniyle başları dertte..bazen masraflara çalışıyor. . Bazen zarar yazıyorlar. Emtia fiyatlarındaki aşırı artış, hayvan varlığındaki sorunlar, enerji fiyatları, artan asgari ücretin yanında istihdam vergilerinin işçilik üzerindeki ağırlığı, küçük işletmelerin ölçekleri nedeniyle üretim maliyetlerinin yüksek olması, düşük verim, işbirliklerinin azlığı gibi sorunlar maliyetlerini artırıyor.Dünya piyasalarındaki güçlerini zayıflatıyor.
. ‘Bu laflara alıştık.Deri Sektörünün ömrü ağlamakla geçti’ dememeli. Ülkemize 5 milyar dolar civarında katma değer sağlayan deri dünyası, can-ı gönülden dinlenmelidir.
Malumunuz biz ademoğulları tarihimizin ilk günlerinde bu yana deri ile yaşıyoruz. Dahası hayvanları kullanmak için deri ve deri ustalarının hazırladığı üzengi, koşum takımlarından faydalandık.Savaş ve barış günlerinde korunma ve taarruz esnasında her an elimizde, ayağımızda, göğsümüzde, sırtımızda bizimle birlikteydiler. Bugünde üşüyen elimizde eldivenimiz, evrak ve ihtiyaçlarımızı taşıyan çantamız, yolculukta valizimiz, belimizde kemerimiz, cebimizde cüzdanımız, uçaklarımızda, araç ve evimizdeki döşemelik olarak hayatımızın vazgeçilmez parçası olmaya devam ediyorlar. .
Sözün özü, Türklerin 12’inci yüzyıldan bu yana faaliyet gösterdikleri bir sektör olan dericiliğe çok şey borçluyuz. İlgilenmek zorundayız.
Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle Kazlı Çeşme’de başlayan debbağlık maceramız. Sanayiciliğe erişti... Bugün sahip olduğu güçlü altyapı, teknoloji, know-how ve kalifiye işgücü ile birlikte Türk deri sektörü 13 ayrı bölgede İstanbul-Tuzla ve İzmir-Menemen’deki Organize Deri Sanayi Bölgeleri ile Çorlu, Gerede, Bursa, Denizli, Manisa, Uşak, Gaziantep ve Bor’da yaygın olarak faaliyet gösteriyor. Teknolojilerini ihraç ediyorlar.
Mezbaha ve kombinalarda üretilen hamderiyi alıp işleyerek, deri konfeksiyon, deri ayakkabı ve deri saraciye ürünlerinin üretiminde kullanıyorlar..Böylelikle Türkiye deri giyimde 6´ıncı, kürk giyimde ise 4´üncü ayakkabı da ilk 10 nda olmak üzere en büyük tedarikçi olarak önde gelen ülkeler arasında yer alıyor.Yılda 6,5 milyon adet büyükbaş ve 30 milyon adet küçükbaş deri işleyen sektör 5 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahipler.
Deri ve deri mamulleri ihracatı toplam ihracat içerisinde yüzde 2’lik bir pay oluşturuyorlar.. Ancak, ‘bavul ticareti’ diye de tabir edilen yolcu beraberindeki satışları da göz önüne alırsak, bu oran yüzde 8–10 seviyelerine çıkıyor. Çünkü deri sektörü, bavul ticareti yoluyla en fazla ihracat gerçekleştiren sektördür.
Deri ve ürünlerinde kullanılan teknoloji rakip ülkelerin birçoğuna göre ileri durumda. Önemli deri konfeksiyon ülkelerinden Çin, Hindistan ve Pakistan bu anlamda Türkiye’nin oldukça gerisinde yer alıyor.
400 bin tonluk yıllık deri işleme kapasitesi bulunan sektörde, ihracatta tek pazara bağımlılık ve istikrarsız pazar hareketleri nedeniyle kapasite kullanım oranı düşük kalıyor.Dünya Ticaret Örgütünün 2010 yılı rakamlarına göre, 176 milyar dolar kapasiteye sahip dünya deri piyasasından sadece yüzde 2 sinden pay alıyoruz.
Çünkü; Mobilya, otomotiv ve uçak endüstrisi için üretilen deri sanayinde yokuz. Örneğin, golf, binicilik, kayak, buz hokeyi su sporları gibi yüksek gelir grubuna hitap edecek ayakkabı üretimi yapamıyoruz
Türkiye’de deri hammaddesi, deri konfeksiyon üreticilerinin ihtiyaçlarına ve kalite beklentilerine cevap vermede yetersiz olduğundan; sektör, yüzde 70-75 oranında ithalata bağımlı durumda.
Özellikle Çin, Hindistan, Pakistan, Uzakdoğu Asya ,Güney Amerika’nın bu sektörlerdeki avantajlı yapısı sektörlerimizi zorlamakta, ucuz işçilik, hammadde avantajları uluslararası düzeyde rekabet gücümüzü kırmaktadır. Son yıllarda ülkemizde ve dünyada ham deri teminindeki düşüşler, emtia fiyatlarındaki aşırı artış, hayvan varlığındaki sorunlar, enerji fiyatları, artan asgari ücretin yanında istihdam vergilerinin işçilik üzerindeki ağırlığı, küçük işletmelerin ölçekleri nedeniyle üretim maliyetlerinin yüksek olması, düşük verim, işbirliklerinin azlığı gibi sorunlar maliyetleri artıran en temel sebeplerdir.
Tüm bu sorunları aşıp, deriden aldığımız payı i artırabilmemiz için hızla Ar–Ge çalışmaları desteklenmeli, marka ve patent konusunda ürünlerin üretimi için yeni teknolojiler geliştirilerek rekabet gücümüz kuvvetlenmelidir.Bilinçlendirme ve bilgilendirme çalışmaları yapılmalı, ulusal ve uluslararası fuarlara katılımlar arttırılmalı ve değişik ürünlerin imaline zemin hazırlanmalıdır. Özellikle Uzak Doğu dan getirilen ham deri bilinci oluşturulmalı. İthalat sayesinde hayat ucuzlatılırken milletimizin suni deriler vasıtasıyla mantar hastalığı,solunum yetmezliği ve kansorejen özellikleri nedeniyleuzak doğudan getirilen ham derilerin sağlığımızı tehlikeye atacakları bilinmeli bu yönde bilinçlenme sağlanmalıdır.
Ayrıca derinin en önemli rakibi – Süet- yarınlarımıza hükmedecek gibi görünüyor. Özellikle non-woven teknolojisinin gelişmesi ve üretimde PVC yerine PÜ’nün kullanılmasıyla fiziksel özellikleri ve görünüşü doğal deriye çok yakın olan suni deri üretimi başarılmıştır. Bu nitelikteki suni deri, doğal derinin kullanıldığı her alanda rahatlıkla kullanılmaya başlanmıştır.
Yakın dönemde tekstil ve özellikle kimyasal elyaf sektöründe elde edilen ilerlemeler, doğal derinin yerini alabilecek alternatif ürünler geliştirilmesine olanak sağlamıştır. Günümüzde giderek yaygınlık kazanan ve giyimden ayakkabıya, çantadan döşemelik sektörüne kadar geniş bir yelpazede kullanım alanı bulan "ultra microfiber süet" ürünler doğal deriye yakın özellikler taşımasının yanında çevre dostu olması nedeniyle uluslararası pazarlarda yoğun talep bulmaktadır. Bu ürünler ABD, İtalya, Kore, Tayvan ve Japonya’da üretilmektedir
Hasılı kelâm vakit çok geç olmadan, binlerce insanımıza iş, aş olan emek yoğun deri sektöründeki imkanlar ve kazançlar yitirilmeden teknolojiye odaklanalım. Eğitim yoluyla bilgi ve bilinçlendirmeyi hızlandıralım.Katma değeri yüksek üretimin yolunu açalım.Tarım, Hayvancılık, Sanayi ve Ticarette ülke menfaatleri ile yerli imalatçıyı koruyan, rakiplerine karşı güçlendiren, t eknolojiyi gözeten politikalara ve siyasetçilere değer verelim.