“Diriliş” ve “Uyanış”

Abone Ol

Türklerin tarihinde hep büyük ihanetler olmuş. Bu devletlerle ilgili binlerce cilt eser yazılmış. Gerek Türkiye kütüphanelerinde Gerekse Çin, Rusya, İran, Mısır, Berlin, Paris, Londra kütüphaneleri bu eserlerle dolu.

Türk tarihi ile ilgili ilk sinema eserleri çekimlerine 1951 yılında başlanmış. 1951’de yapılan “Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan” ile başlamış. Sonraki yıllarda dar bütçelerle birçok sinema filmi yapılmış.

Cüneyt Arkın’ın başrol oynadığı tarihi filmler 1967’de başlamış. Hakanlar Çarpışıyor (1977) ,Korkusuz Cengâver (1976) Alpago Alparslan'ın Fedaisi (1967) Hacı Murat (1967),Kanije Kalesi (1982), Osmanlı Kartalı (1969), Kılıç Aslan (1975) Malkoçoğlu, Battalgazi…

Türk tarihi ile ilgili yakın dönemde yapılan ciddi sinema eserleri arasında, İstanbul’un Fethi 1453, Eve Dönüş-Sarıkamış 1915, Çanakkale yolun sonu, Gelibolu gibi sınırlı sayıda sinema eseri yapılmış. Bu filmlerde genelde kahramanlık öyküleri ve ihanetler ön plana çıkmıştır.

Diriliş-Ertuğrul

Dünya çapında en çok izlenen ve ses getiren yapım ise "Diriliş Ertuğrul" oldu.

2014 yılı Aralık ayında TRT'nin yayınlamaya başladığı "Diriliş Ertuğrul" dizisi 44 bölüm devam etti. Diriliş Ertuğrul’un yayınlanan 44 bölümü 85 ülkede yüz milyonlarca insanı ekran başına bağlamış.

Diriliş Ertuğrul’un en çok izlendiği ülkeler; Pakistan, Hindistan, Azerbaycan, Yemen, Keşmir, Tunus, Güney Afrika, Endonezya, Somali,  Brezilya, Arnavutluk ve Almanya,  ABD vb. birçok ülkede dizinin yayınlandığı saatlerde sokaklar boşalmış.  Herkes televizyon başında toplanmış. Dünyada en çok izleyiciyi ekrana toplayan dizilerden biri olmuş.

İbrahim Eren’in 2013 yılında TRT Genel  Müdürlük Yardımcılığı görevine gelmesinden sonra başlayan Türk tarihine ışık tutan diziler, 2017 yılında TRT Genel Müdürü olmasından sonra da devam etmektedir.

TRT 2014’te Diriliş Ertuğrul ile Anadolu’da Haçlı saldırılarına direnen Oğuz Boylarının yaşadığı ihanetleri "Diriliş Ertuğrul "dizisiyle ekrana getirirken bir taraftan da Anadolu Türk yurduna doğudan Moğol, batıdan “Haçlı seferleri"ni  ve ihanetleri ekrana taşımış.

2017’de ise II. Abdulhamit Han’ın hayatını ve Osmanlı Devleti’nin son yıllarını konu edinen Payitaht: Abdülhamid dizisi yayınlanmaya başladı ve halen devam ediyor.

Bu yılda  "Uyanış Büyük Selçuklu" dizisiyle aynı başarıyı sürdürmektedir.

 Ay-yıldız’ın İzinde

2014-2016 yılları arasında bizde “ Ekovitrin Medya Grubu- UHA Haber Ajansı olarak TRT Avaz’da "Ayyıldız'ın İzinde" isimli haftalık bir program yaptık. Üç yılda 52 özel bölüm hazırladık. Çalışmalarımızda birçok bilinmeyen,  ya da az bilinen olaya  ışık tuttuk.

Gururla söylüyorum. “ Ayyıldız’ın İzinde” programının birçok bölümünde Türk tarihinin bilinmeyen yönlerine ışık tuttuk. TRT Avaz’ın en beğenilen   programlarından biri olan” Ayyıldız’ın İzinde” özellikle,  Tataristan, Makedonya, Arnavutluk, Romanya, Macaristan, Batı  Trakya ,Pakistan, Tunus  bölümleri rekor izleyici sayısına ulaştı...  Şu anda  YouTube üzerinde  bir milyonun üzerinde de izlenme sayısını aşmış bölümler bulunuyor.  

Uyanış Büyük Selçuklu

Gelelim TRT’nin 2020 yılında başlattığı  “Uyanış Büyük Selçuklu” dizisine;

Dizideki olaylar; 1037 yılında Kurulan Büyük Selçuklu Devleti’nin bir dönemine ışık tutuyor.  Malazgirt meydan Savaşı'nın Muzaffer komutanı Sultan Alpaslan’ın oğlu Melik Şah dönemde yaşanan ihanetlere karşı verilen büyük mücadeleleri ekrana yansıtıyor. Özellikle Selçuklu Sarayında makam mevki verilen Hasan Sabbah’ın bağlı olduğu Bâtınilerin devleti ele geçirme hırsı ile Bizans İmparatorluğuna bağlı tekfurlar ve haçlı şövalyeleriyle yaptığı ittifaklar, eylemler ve ihanetlerin konusu işleniyor.

İşin ilginç tarafı o dönemde yaşanan Hasan Sabbah ve Batini olaylarının 15 Temmuz’da yaşanan FETÖ darbe girişimi ile arasında benzerliklerinin olması…

Sanki tarih tekerrür ediyor...

Bugün şöyle bir son 40-50 yıla baktığımızda da insanın "Şu gök kubbede söylenmedik söz kalmadı" tabirinin ne kadar gerçekleri yansıttığı aşikâr...

Dünün  bugünden, geçmişin gelecekten farkı  yok gibi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş ve yıkılış dönemine baktığımızda;

Bütün bozgunların yenilgilerin ülkenin toprak kayıplarıyla sonuçlanan savaşların arka penceresinde hep ihanetler bulunuyor. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılıp, Misak-i Milli Sınırları içinde Anadolu ve Trakya topraklarında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra da makam mevki, para-pul uğruna birçok entrika ve ihanetler olmuş.

1950’den sonra iktidar hırsı ve entrikalar, darbeler daha da çoğalmış. Bu hırs ve iktidar uğruna Demokrat Parti Genel Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes ile Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu sudan sebeplerle idam edilmiştir.  İdamların ardından sonraki normalleşme sürecine geçildiği yıllarda iktidara gelenler ise bunun hesabını soramamıştır.

(Not: Sadece 1980 darbesini yapan Kenan Evren ve arkadaşları (Milli Güvenlik Konseyi  üyeleri) ile 2010 referandumundan sonra başlayan yargı süreci “12 Eylül Davası olarak “ biliniyor. Dosya Yargıtay’dayken  Evren, 10 Mayıs 2015'te 98 yaşında, Şahinkaya da 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında hayatını kaybetti. Mahkeme iki sanığı ömür boyu mahkûm etti. Ancak, Yargıtay 16. Ceza Dairesi, temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi.)

İktidar oyunları ve   “saf değiştirme”

1970 sonrasına baktığımızda ise; başbakanlığı, bakanlığı,  müsteşarlığı elinden alınanların çoğu mutlaka iktidara karşı olan saflara katılmıştır.

Kime mevki makam verilmiş ise, o makamdan alındıktan sonra bunu hazmedememiş ve isyan bayrağını açmıştır. Bütün beceriksizlerin mevkileri elinden alınınca sonucu hep ihanet ya da siyasi "saf değiştirme" olmuştur.

Devletin sırlarını ifşaya kadar varmıştır.

Tıpkı Uyanış Büyük Selçuklu’da Emir Hasan Sabbah,  Emir TacülMülk ya da Melik Şah'ın  hatunu Terken Hatun’un  yaptıkları  gibi…

1970’den sonra siyasi tarihimizde aynı şeyler yaşanmaya devam ediyor.

Burada 1997 yılında yaşanan olaylara bir parantez açalım.

Güneş Motel Olayı

Bir “evet “ oyuna  karşılık, bir bakanlık koltuğu

1977 yılı sonlarında doğru, Süleyman Demirel 'in kurduğu MC hükûmetini yıkmak için CHP Genel Başkanı  Bülent  Ecevit ile Adalet partisinden istifa eden 12 eski AP'li milletvekili (Tuncay Mataracı, Şerafettin Elçi, Mete Tan, Hilmi İşgüzar, Orhan Alp, Fethi Acar, Mehmet Oğuz Atalay, Cemalettin İnkaya, Ali Rıza Septioğlu, Enver Akova, Ahmet Karaaslan ve Güneş Öngüt) arasındaki pazarlık görüşmelerin ilki 22 Aralık tarihinde Darıca'ya bağlı Bayramoğlu'nda bir otelde yapılıyor. Basının haberi olunca, olayı gizlemek için görüşmeler ve pazarlıklar Florya daki” Güneş Motel'de " devam etmiş. Bu çirkin pazarlık meşhur “ Güneş Moteli Olayı” ile tarihe geçmiştir.

Halk bunu  "Bir evet oyu: bir bakanlık koltuğu" şeklinde hatırlamaktadır.

Gelin bu Güneş Motel olayı nasıl başlamış nasıl bitmiş. Daha yakından bakalım.

1977 yılında 22 Aralık'ta Ecevit 11 bağımsız milletvekiline, kuracağı hükümete destek karşılığında pazarlığa başlar. Adalet Partisinden istifa eden 12 milletvekilinden 10’u bu teklifi bir koltuk uğruna kabul etti. Sadece bir kişi Konya Milletvekili Oğuz Atalay bakanlık teklifini kabul etmedi. CHP'nin gensorusu ile 31 Aralık 1977'de Süleyman Demirel başkanlığındaki 2.MC Hükümeti devrildi. 12'ler içinde olan ve daha sonra tarihe 11'ler olayı olarak geçecek bu gensoru görüşmesine Balıkesir Milletvekili Cemalettin İnkaya, eski partisinden aldığı aşırı baskı nedeniyle güven oylamasına katılmadı. Böylece 12'ler grubu gensoru görüşmeleri sırasında 11'e düştü ve öyle anılmaya başlandı. Ardından Ecevit hükümeti güvenoyu aldı.  11'lerden Oğuz Atalay dışındaki 10 milletvekili yeni kurulan hükümette bakan oldu.

 İçlerinde en ilginç sima Ali Rıza Septioğlu idi. Meteorolojiden sorumlu Bakan oldu.

Bir gün Ecevit ile aralarında bir telefon konuşması herkesin fıkra gibi anlattığı bir olay olarak mizah tarihimize geçti:

Ecevit Kırşehir'e gidecektir.

 Ali Rıza Septioğlu'nu arar.

 Çok nazik ve yumuşak ses tonu ile

" Sayın bakanım bugünkü Kırşehir’ e gideceğim. Acaba Kırşehir'de hava durumu nasıl" diye sorar.

Ali Rıza Septioğlu “Bir dakika Sayın Başbakanım” der.

 Telefonu masaya bırakıp pencereden havaya bakar.

 Ecevit de onun durumu meteoroloji uzmanlarına soracağını sanır ve bekler.

Pencereden bakan Septioğlu. Telefonun ahizesini kulağına götürür ve "Sayın Başbakanım şimdi pencereden baktım hava az bulutlu" der.

Bu 11’ler  içinde  ilginç olan başka bir isim ise Tuncay Mataracı’dır..

Tuncay Mataracı 11'ler gurubunun içinde idi. “Evet oyu” karşılığı olarak  2.ci Ecevit Hükümetinde Gümrük Bakanı’ydı.

12 Eylül 1980 darbesinin ardından Yüce Divan’a sevk edildi.

Tuncay Mataracı, 25 ayrı rüşvet olayından 43 yıl hapis cezası aldı. Cezası sonra 36 yıla indirildi. 10 yıl hapis yattı. Tuncay Mataracı  17 Aralık 2020 tarihinde  85 yaşında Covid-19 dan öldü. Cenazesi ise devlet erkanı tarafından kaldırıldı.(Buradan dizi yapımcılarına  tavsiyem: Güneş Moteli olayını tarihi seyrini bozmadan bir dizi halinde ekrana yansıtılırsa eminim her bölümü çok popüler olur.)

12 Eylül’den sonra iktidar oyunları

1980’li yıllarda Turgut Özal döneminde Özal'ın elinde tuttuğu bazı isimler yolsuzluklarla ihanetlerle gündeme geldi. Özal bazılarını azletti, bazılarını Yüce Divan’a verdiler. Yargılandılar, cezalandırıldılar.  Özal'ın 1993 yılında Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine yaptığı anlamlı gezi sonrası, Ankara’da şaibeli ölümünün ardından devlet mekanizmasında iktidar oyunları tarihe geçti. Ama en önemlisi 28 Şubat ve sonrası yaşananlardı. Süleyman Demirel devlet geleneğini bir tarafa bırakarak en çok oyu alan parti liderine değil Doğru Yol partisinden Yalım Erez’e Hükümet kurması için başbakanlık görevini tevdi etmesiydi. Ama Yalım Erez güvenoyu alacak bir hükümet kuramadan görevi iade etti.

Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı olması için büyük çaba gösteren ve etkili olan Başbakan Bülent Ecevit olmuştur.  Ancak bir süre sonra Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Anayasa kitapçığını Ecevit’in yüzüne fırlatması da ilginç olaylardan biridir. Ayrıca bir esnafın Başbakanlık binası önünde Bülent Ecevit in ayaklarının dibine yazar kasa fırlatması yakın tarihimizin unutulmaz olayları olarak tarihin sayfalarına yazıldı.

Şimdi soru şu?

Türkler gibi, dünyada köklü devletler kuran, dünya tarihinde önemli yeri olan milletlerin ( Çin, Japonya,  Fransa, İtalya, Rusya, İran gibi ) ülkelerin tarihlerinde devleti zaafa uğratacak devleti yıkacak büyük ihanetler var mıdır? İhanetler ve isyanlar yüzyıllarca sürmüş müdür?  Köklü devlet geleneği olan milletler yüzlerce binlerce haini yıllarca beslemiş midir?

Ne dersiniz?

Önemli not:

Türkler tarihte Türkiye Cumhuriyeti 1923 de kurulmadan önce 16 bağımsız devlet kurmuş, 17. Devlet Türkiye Cumhuriyetidir.

 ( Bazı tarihi kaynaklar ise 36 Türk devletinin de adını sayıyor) Geçmiş tarihte bu devletlerin birçoğu büyük ihanetlerle yıkılmıştır. Bugün ise Türk soyundan 7 devlet hüküm sürmektedir. Macaristan da kendilerini Türksoy’undan kabul ettiği için devlet sayısını 8'e çıkıyor.

(Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, KKTC , Macaristan)

{ "vars": { "account": "G-3HWH7J6WBF" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }