Temmuz’a göre 11,11 puan artan yüzde 58,94’lük Ağustos enflasyonun karşısında yüzde 25’lik bir politika faizi vardı. Şimdi TCMB’nin faizi yüzde 30. Enflasyon baskılanmış mıdır? Dedim ya, küçük bir nüans farkıyla Eylül’ü atlatıp Ekim, Kasım ve Aralık için ya nasip diyeceğiz! Ancak konut, gıda, ulaştırma, lokanta, oteller ve özellikle eğitim harcamalarındaki aşağı yukarı dalgalanmalar karşısında enflasyonun temposunu bozmayacağı kanaatleri daha yüksek. Enerji, gıda, içecek, tütün, altın hariç “C Endeksi”nin aylık yüzde 8,89, çekirdek enflasyonun yıllık yüzde 64,85’e yükseldiği Ağustos’a bakarsak Eylül’de TÜFE yeni bir topuk selamı verebilir. Ağustosta üretici fiyatları (Yİ-ÜFE) yüzde 49,41 ile TÜFE’nin altında kalmasına bakmayın, yıllık Tarım ÜFE Ağustos’ta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 76,35 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 97,21 artmışsa TÜFE olarak yılsonuna kadar hedef enflasyonun üzerinde seyredeceğimizi söyleyebiliriz.
ENFLASYONDA % 62’Yİ GEÇMEZSEK BAŞARILIYIZ
Türkiye seçimlerden sonra kurulan yeni hükümetle Ortodoks politikaları yani geleneksel ekonomi yöntemini seçti. Böylece yükselen enflasyon faiz artırılarak düşürülecek ve fiyat istikrarı para politikalarıyla sağlanacak. Genel çerçevede talep enflasyonu, talebe giden yollar kapatılarak mesela faizler yükseltilerek engellenebiliyor. Fakat Türkiye’de hem talep hem de üretim enflasyonu var. TÜFE ve ÜFE bizde kafa kafaya gidiyor. Ortodoks politikalarla faizler arttırılınca tüketici harcamaları düşecek belki ama kredi ve borçlanma maliyetleri artacak. Bu defa da üretim pahalanacak. Üretimin pahalanması yine dönecek tüketicinin pahalı ürün satın almasına dönüşecek. Peki faizin maliyeti kimden çıkacak? Tablo ortada… 4 aydır faizler artıyor… Haziran’da yüzde 15… Temmuz’da yüzde 17,50… Ağustos’ta yüzde 25 ve Eylül’de yüzde 30… 4 aydır enflasyon artıyor… Haziran’da yüzde 38,21… Temmuz’da yüzde 47,83… Ağustos’ta yüzde 58,94 ve Eylül’de henüz belli olmadı ama… En az yüzde 60… Faiz sebep, enflasyon sonuç… Olay bu! Allah’tan bizde stagflasyon yok! Hafize Gaye Erkan başkanlığındaki TCMB, faiz artışlarına dozu artırarak devam ediyor. Yapacak bir şey yok! Eylül PPK toplantısında politika faizi 500 baz puan arttı ve yüzde 30’a çıktı. Son 4 PPK toplantısında yapılan toplam artış 21,5 puana ulaştı. Mevcut enflasyona göre faizde daha yarı yoldayız. Yani bu pilav epeyi su kaldıracağa benziyor. Zaten uygulanan politikalar paralelinde dezenflasyonun kısa sürede tesisi için, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırmanın yüksek montanlı olması gerekiyor. Zira, yurtiçinde talep güçlü mü, evet! Hizmet fiyatlarındaki katılık sürüyor mu, hem de nasıl! Petrol fiyatları artacak mı? Brent 92 dolara geldi bile… Hemen yakın vadede petrolün 100 doları aşağı düşünüldüğünde bir de enerjiden enflasyon yiyeceğiz, unutulmasın! Ekim ile birlikte önümüzde kalan 3 ayda yılsonu için hedeflenen yüzde 62’lik oranı geçmezsek bu yıl için enflasyon savaşını kazanmış sayılacağız, demek istiyorum!
SADECE FAİZ Mİ ARTIRILACAK?
Doğrudan yabancı yatırımlar, dış finansman koşullarındaki iyileşme, rezervlerde süregelen artış, turizm gelirlerinin cari işlemler hesabına desteği ve Türk Lirası varlıklara yurt içi ve yurt dışı talebin artmaya başlamasının fiyat istikrarına güçlü katkıda bulunacağı malum. Hatta açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) bile enflasyon ve faiz dengesinde etkin rol oynayacak ama gel gelelim zemin kaygan. Banka mevduat faizleri ve tüketici kredilerindeki faizlerin yüzde 60’larda gezindiğini herkes biliyor. Geç likidite penceresi borç alma / verme faizinin yüzde 34,50’lere dayandığı ve daha da artacağı bir ortamda elbette bankadaki oranlar yükselecek. TCMB’nin sıkılaştırma dozu piyasa şartlarına göre nasıl şekillenecek hep birlikte izliyoruz. Ancak sadece faiz artırmayla bu işin biraz zor yürüyeceği, bu faiz artırımın yanında seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararlarının da sahaya inmesini beklemiyor değiliz. Çünkü TCMB Başkanı Erkan, son Enflasyon Raporu toplantısında para politikası duruşunun sıkılık düzeyinin, bütünsel bir yaklaşımla, politika faizine ek olarak diğer sıkılaştırıcı adımlarla birlikte değerlendirilmesi gerektiği mesajını vermişti.
KERVAN YOLDA DÜZÜLÜR
TCMB’nin politika faiz artışı sadece ülkedeki enflasyonla alâkalı değil. Çünkü başta FED ve ECB olmak üzere küresel merkez bankalarındaki şahin duruşlar Başkan Erkan’ı olumsuz etkiliyor. Yüzde 6 ve 7’lik enflasyonlar için kılı kırk yaran küresel merkez bankalarına bakarak TCMB’nin faiz artışlarını bu seviyede tutması bile ekonomiye “Kervan yolda düzülür” hesabını yaptırıyor. Neticede faizler artırılacak ancak bir de Türkiye’nin büyüme meselesi var. İkinci çeyrekte yüzde 3,8 büyüyen ülke eğer yüzde 5’in altında büyüyecekse sürekli cepten yiyecek. Dolayısıyla sanki TCMB’nin faiz işini biraz ağırdan alacak havası oluşuyor. 26 Ekim’deki PPK toplantısını merak eden var mı bilmiyorum! Gidişat böyle… Ancak işin bir de yatırımcı tarafı var… Yatırımcıyı TCMB’nin faiz artırmasından çok borsa, döviz ve altın gibi yatırım enstrümanlarının trendi ilgilendiriyor. Borsa İstanbul halka arzlarla şaha kalktı. Özellikle bu yıl toplam değeri 45 milyar lirayı geçen arzlar ve borsaya giren 7,7 milyon yeni yatırımcı BIST 100 endeksine rekorlar yaptırıyor. Hangi sektörden olursa olsun, yatırımcı hâlâ yeni halka arzları beklerken, şirketler de boş durmuyor, halka arzlara hazırlanıyor. Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) onay listesi oldukça kabarık.
BORSAYI NE TETİKLİYOR?
TCMB’nin faiz artırımından hafif ayağını çekmesi bile Borsa İstanbul endeksini 10.000 seviyelerine taşıyabilir. Borsanın yükselişinde yükselen enflasyona bağlı parasını korumak isteyen yatırımcının ilgisini görmezden gelemeyiz. Enflasyon yükseldikçe borsaya akın daha fazlalaşıyor. TL’ye gelince… Ülkeye giren döviz kaynaklarına rağmen enflasyon kaynaklı TL’de kayıplar sürecek ancak düşüşler gün be gün minimum olacak. Dolar endeksi DXY 13 Temmuz 2023’te 99 iken son 3 ayda güçlenerek bugünlerde 106’yı aştı. FED’in Eylül’ü sabit geçmesine karşılık faiz artırmada istekli olması doları güçlendiriyor. Tabii ki dolara bağlı Avrupa parası euro da 1,05’lik farkla yukarı gidiyor. Altın fiyatları ise dolardaki güçlenme karşısında eriyor. 1 Eylül’de 1940 dolar olan ons 1840’lı seviyelere çekildi. Bir ay içinde 100 dolarlık kayıp tabii ki dikkat çekici. FED 20 Eylül’de faizi artırsaydı bugün altın fiyatları herhalde 1800 doların altında olacaktı. Şimdi tüm dünya 1 Kasım’da yapılacak FED toplantısına odaklanmış durumda. FED’in bu yılki son faiz toplantısı 13 Aralık’ta. Hayatı anlayabilmek için ekonomi gündeminden uzaklaşmayın derim