Merkez Bankası geçtiğimiz ay, son dönemde başlayan faiz indirme sürecinin üçüncüsünde yüzde 2.5 puan daha faiz indirdi. Bundan önce Temmuz ayında yüzde 4.25, Eylül ayında 3.25 puan indirmişti. Böylece son 4 ayda 10 puanlık faiz indirimi gerçekleşerek yüzde 24 olan politika faizi yüzde 14’e gerilemiş oldu.
Zaten hali hazırda en önemli hedef politika faizi ile enflasyon arasında farkın minimize edilmesiydi, enflasyondaki yıl sonu beklentisini yüzde 12 olarak düşündüğümüzde makasın bir hayli kapandığını söyleyebiliriz.
Yılın son toplantısı 12 Aralık 2019’da olacak, buradaki beklenti ise politika faizinin yüzde 1 puan daha geriye gelmesi. Eğer bu da gerçekleşir ve yaklaşık olarak söylemek gerekirse TCMB politika faizi ve enflasyon yüzde 12 bandında yılı tamamlayacaktır. Şimdi bu rakamlara bakıldığında manzaranın iyi olduğu söylenebilir. Peki ya fiiliyattaki ekonomik durum? İşsizlik oranlarındaki çok yüksek değerler ve reel sektördeki sorunlar devam ederken bu tablodaki iyileşme fiili duruma ne kadar yansıyacak? Üzerinde uzun uzadıya irdelenmesi gereken temel nokta da burası aslında.
Rusya ve ABD ile Suriye’de gerçekleştirdiğimiz ‘Barış Pınarı’ harekatı ve sonrasındaki ‘’Ateşkes’’ ve ‘’Mutabakat’’ süreci ile 13 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump ile yapacağı görüşme 2020 ekonomi sürecimiz içinde önem arz etmektedir. Tabi ki diğer taraftan 2020’de ABD’de gerçekleşecek olan seçimler öncesi Trump’ın iç politikada kendisini güçlü gösteren adımlar atması da olağan. Zaman zaman sosyal medya aracılığı ile verdiği birbirinden çelişkili olan mesajlar aslında tutarsızlık ekseninde kendisine sürekli mevzi kazanma iştahının artacağını ortaya koymaktadır.
Ekonomi stratejilerini özellikle 2020 için çok geniş perspektiften okumakta muazzam fayda var. Çünkü, Çin ve ABD arasındaki devam eden ticaret savaşlarında gelinen noktanın bütün dünya ülkelerini etkilediğine dair herkes hemfikir. Özellikle 2020 Başkanlık seçimleri öncesinde Demokratların en güçlü adayı konumundaki Elizabeth Warren şimdiden ekonomi sisteminin mevcut haliyle sürdürülemez olduğunu ve temel değişikliklerin yapılması gerektiğinin önemle altını çiziyor.
Türkiye’de de onlarca yıldır söylenen ama bir türlü hayata geçirilemeyen ‘Adil Vergi Sistemi’. Gelir durumuna göre ‘az kazanandan az, çok kazanandan çok’ vergi toplanacak düşünce sistemini tekrar ortaya atıyor. Fikir güzel ama önemli olan uygulanması elbette.
Elizabeth Warren’ın diğer öne çıkardığı unsur ise ‘Amazon, Google ve Facebook’u daha küçük parçalara ayırmanın zamanı geldi’ manifestosunu ortaya koyması. Dünyada satın alma yöntemleri ile gerçekleşen şirket birleşmeleri sonucunda ekosistemin aslında belli firmalara çalışarak küçük firmaları tamamen parçalaması bir anlamda dünya ekonomisi için de en büyük tehdit. Girişimcilerin de hayali işi kurup, iyi sonuçlar elde edip büyük firmalara satmak olunca kısa yoldan büyük para kazanma hayali ile uzun vadede dünya ülkelerinin kendilerini büyütecek projeleri hayata geçirmesine ipotek koymaktadır.
Örneğin Facebook’un potansiyel rakipleri Instagram ve WhatsApp’ı, Amazon’un kendisine benzeyen daha küçük e-ticaret platformu Diapers’ı satın almasını rekabeti engelleyecek girişimler olarak ortaya çıkmaktadır. Bugün Google, Amazon, Facebook ve Apple’ın toplam piyasa değeri 3.2 trilyon dolara ulaşmış durumda. Bu 4 şirket büyük teknoloji alanında tekelleşerek, herhangi bir oluşumun büyümesine kesinlikle imkan tanımamaktadır.
Bir taraftan dünyada jeopolitik ve jeostratejik öneme sahip bölgelerdeki ülkelerin (Türkiye gibi) kaynaklarının önemli kısmı buradaki sorunların/karışıklıkların çözümü için harcanırken, ekonomik refahı yüksek olan ülkelerde de sistemin satın alma yöntemleri ile belli başlı grupların tekeline girmesi potansiyeli olduğu halde dünya kaynaklarının paraya çevrilememesi anlamına geliyor.
Güç öyle bir unsur ki, kimse elinden kaçırmak istemiyor, bu bencil sistematik aslında makro pencereden bakıldığında yemyeşil alanları bakir hale çeviriyor.
Buradaki ülkemiz adına her zaman söylediğimiz kıssa ise; daha fazla betona değil, nesiller boyu katma değer sağlayacak olan alanları yatırımların yapılması. Ne yönüyle olursa olsun üretim şart. Üretime dayanmayan projeler ve ihaleler küçük zümrelerin zenginleşmesi, büyük kitlelerde önce hayal kırıklığı ve fakirliğe, sonra da yetenekli insanların maalesef beyin göçü gerçekleştirmesine sebebiyet veriyor.
Esen kalın…