Yaşanmışlıklardan Doğan 15 Türkçe Şarkının Yazılış Hikayesi
Abone Ol
Yaşar Kurt - Hadi Baba Gene Yap
Bir baba ile oğlu trenle seyahat yapacaklardır. Çocuk bildiğin klasik çocuk, gördüğü her şeyi isteyen, alınmadı mı ağlayan çocuk yani. Neyse çocuk tren garındaki satıcıların birinde bir şapka görür ve babasından ister. Babası da biliyor çocuğunu tabi ki, şimdi ağlayacak susturamayacak tüm trene rezil olacaklar diye alır şapkayı. Binerler trene. Bizim şımarık yine rahat durmaz tabi, kafasında şapka ile camdan çıkarır başını. Babası da tabi uyarır durur “evladım şapkan uçacak gir içeri” diye. Çocuk dinlemez yine babasını ve babası çocuğa bir ders vermek için, birden şapkasını alır arkasına saklar. Çocuk tabi şok. “Baba baba şapkam gitti” Babası da durur mu yapıştırmış cevabı “Eee ben sana dedim dinleseydim sözümü” demiş ve devam etmiş “Eğer bir daha benim sözümden çıkmazsan sana şapkanı geri getiririm. Söz ver bana ve gözünü kapat” Babasına söz veren çocuğumuz gözünü kapamış ve babası usulca şapkayı çocuğun kafasına koymuştur. Çocuk gözünü açtığında sevinçten gözleri parlar ve bir heyecanla alır şapkayı camdan dışarıya atar ve der ki babasına “Hadi baba gene yap”
Neşet Ertaş – Zahidem
Halk arasında “Zahidem” adıyla ün yapan türkünün şairi Aşık Arap Mustafa, 1901 yılında Çiçekdağı’na bağlı Orta Hacı Ahmetli köyünde dünyaya gelmiştir. Babasını annesini çok küçük yaşlarda yitirdi. İlk önce bir akrabasının himayesinde, daha sonraları da onun bunun yanında büyüdü.
Arap Mustafa’nın babası düğünlerde, toplantılarda “Koca Oyunu” adı verilen oyunda “Arap” rolünü üstlenirdi. Bu nedenle Mustafa’ya da “Arap” lakabı takılmıştır. Kimsesiz kalan Arap Mustafa 10 yaşına gelince Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Hacı Bürozadeler’den Mehmet’e çiftçi durdu. Zaman içinde çalışkan, babayiğit, giyimine özen gösteren yakışıklı bir delikanlı olan Arap Mustafa, Ağasının yeni yetişen Zahide’ye gönlünü kaptırdı. Fakir ve kimsesiz olduğundan bu sırrını bir türlü açığa vuramadı.
20’sinde askere giden Mustafa’nın aklı, deliler gibi sevdiği Zahide’de kalmıştı. Köydeki dostlarına mektuplar göndererek Zahide’den haber almaya çalışan Arap Mustafa, Zahide’nin başka biriyle evlendirildiğini ve düğününün de bir hafta sonra olacağını duyunca üzüntüsünü aşağıda içli mısralara dökmüştür. Türküyü Neşet Ertaş plağa okuyup tanıtmıştır.
Arapoğlu Mustafa’nın kendisine Mecnun gibi aşık olduğundan etkilenen Zahide, Mustafa için şiirler söylemiştir.
Fuat Edip Baksı - Bir Bahar Akşamı Rastladım Size
Fuat Edip, 19-20 yaşlarında iken rüyasında çok güzel bir kız görür. O gördüğü kıza gönlünü kaptırır. Yıllarca o kızı bulma hayaliyle yanıp tutuşur. Hiç kimseyi gözü görmez olur. Yılların hızlı bir şekilde akmasıyla birlikte ailesi de ona baskı kurar ve zorla evlendirilir.
Fuat Edip, çaresiz bir şekilde, rüyasında gördüğü kızı yüreğinden silemediği halde istemeye istemeye bir kızla evlendirilir. Bir bahar akşamı Fuat Edip'in yolu, Acıbadem'deki Çamlıca Kız Lisesi'nin önünden geçer. Okul zili çalmış ve öğrenciler evlerine gitmek üzere dağılıyorlardır. Tam bu sırada Fuat Edip'in gözüne bir kız ilişir. Bu kız, yıllar önce rüyasında gördüğü kızdır. Şair, adeta donakalır, kendinden geçer. Onun bu halini fark eden öğrenci de mahcubiyetten boynunu eğer. Fuat Edip, artık yaşlanmış haliyle kıza bakar kalır. Fakat artık her şey bitmiştir. Adeta beyninden vurulmuş bir halde yoluna devam ederken şu mısraları mırıldar:
Bir bahar akşamı rastladım size
Sevinçli bir telaş içindeydiniz
Derinden bakınca gözlerinize
Neden başınızı öne eğdiniz
İçimde uyanan eski bir arzu
Dedi ki yıllardır aradığın bu
Şimdi soruyorum büküp boynumu ah
Daha önceleri neredeydiniz
Oğuz Yılmaz – Misket
Ankara'nın sayılı efelerinden Osman, genç, yakışıklı, geniş omuzlu,burma bıyıklı... Huriye'nin gönlü bu Osman Efe'de. Osman Efe, evin önünden geçiyor; Huriye atlıyor bahçeye, tırmanıyor misket ağacına. İkisinin de yüreğinden ılık bir şeyler akıyor. Osman Efe, Huriye'yi adıyla çağırmıyor hiç, ''misket'' diyor Huriye'ye.
Yörenin ünlü ağalarından Kır Ağa, bir gün Huriye'yi su doldururken görüyor çeşme başında. Aradan bir hafta geçmeden Kır Ağa, Huriye'yi istetiyor. Babası, ''Kır Ağa, yiğit insandır, malı mülkü yerindedir'' diyerek Huriye'yi vermek ister. Annesi, Huriye'nin ağzını arar, fakat Huriye ''ölsem Kır Ağa'ya varmam'' cevabını verir.
Huriye, akşamı zor eder. Bahçeye çıkıp, Osman Efe'nin yolunu gözler. Uzaktan atını görünce, tırmanıp çıkar elma ağacına. Durumu bildirir Osman Efe'ye. Osman Efe, çılgına döner. Kır Ağa'ya haber gönderir, ''Kendini sever, sayarım. Yiğit kişi bellerim. Yolumdan çekilsin. Sonu iyi olmaz'' der. Haberi Osman Efe'den Kır Ağa'ya götürenler, bire bin katarak anlatırlar ''Osman diyor ki, Kır Ağa kim oluyor da benim yavuklumu alacak. Leşini sararım'' diye...
Kır Ağa, ''Demek dünkü çocuk bize meydan okuyor. Kendine güveniyorsa karşıma çıksın'' diye Osman Efe'ye haber gönderir. Tabii haberi götürenler Osman Efe'ye de bire bin katarak anlatıyorlar. Osman Efe Kır Ağa'ya, Kır Ağa Osman Efe'ye kinlenir. Sonunda kıran kırana kavga etmeye, sağ kalanın Huriye'yi yani Misket'i almasına karar veriyorlar.
Belirlenen gün ve yerde karşılaşıyorlar. Bıçaklar çekiliyor. Huriye ise durumu merakla bekliyor. Çıkmış elma ağacı üstüne, yoları gözlüyor. Bir yandan da Osman Efe için dua ediyor. Osman Efe ise Kır Ağa karşısında aslanlar gibi dövüşüyor. Kır Ağa birden duruyor. ''Benimle böylesine boy ölçüşen yiğide, ben kıyamam. Koç olacak kuzuya bıçak çekemem. Vur bıçağını bağrıma. Misket senin olsun'' diyor. Osman Efe önce şaşırıyor, sonra oda bıçağını yere atıyor ve koşup ellerine sarılıyor Kır Ağa'nın.
Kadın-kız da yollara dökülmüş uzaktan görünen kalabalığı bekliyor. Misket ise çıktığı elma ağacında duramıyor heyecandan. Daldan dala geçip, gelenleri seçmeye çalışıyor. Derken kalabalık yaklaşır, önde Kır Ağa, arkasında kalabalık. Gözleri Osman'ın arıyor, göremiyor. Birden başı dönüyor, gözleri kararıyor, tepe üstü ağaçtan aşağı düşerek cansız yere yığılıyor.
Çok geçmeden kalabalık elma ağacına ulaşınca, bir feryattır kopuyor. Osman Efe, sığmıyor oralara. Kadınlar kızlar perişan. Misket kızın yani Huriye'nin hikayesi dilden dile dolaşıp türkü oluyor.
Leman Sam- Kıyamam Sana
Kızından gizli fahişelik yapan bir kadının bir gece kızını sessizce terk edişini anlatırmış bu şarkı. Kızına bıraktığı mektubun sözlerinden alınmış şarkı sözleri. Sözler hikaye ile bire bir örtüşüyor.
Şarkı Sözleri
Bir gün anlayacaksın neden sessizce gittiğimi
Senden vazgeçmek uğruna nasıl bir savaş verdiğimi
Mevsim kış olur hani bir yudum güneş bulamazsın
Sonsuz uçurumlardaki çiçeklere dokunamazsın
Her sabah bir sayfa daha eksilip gidiyor ömrümden
Gönlümün yıkıntılarında can çekişiyor umutlarım
Ellerimde acı var ellerini tutamam kıyamam kıyamam sana
Yollarımda ayaz var yaklaşma yollarıma kıyamam kıyamam sana
Karanlık gecelere ortak edemem seni kıyamam kıyamam sana.
Bulutsuzluk Özlemi - Özgürlük Emek İster
Kapalı bir kız Bulutsuzluk konserine gider bir gün, konser sonrası kulise girmeyi başarır ve Nejat Yavaşoğulları’na dert yanar. Beni ailem olmak istemediğim biri olmaya zorluyor, kapanmam onların isteği, evden çıkamıyor her an kısıtlanıyorum bu konsere kaçarak geldim ve şu an çok mutluyum der. Bunun üzerine bu şarkıyı yazar Nejat Yavaşoğulları.
Şarkı Sözleri
Hayata başlarken
Şartları sen koymadın ki
Sana sanal bir dünya
Sundular
Gözlerini bağladılar
Seni hep korkuttular
İnanmanı sağladılar
Simdi bir kıyıda durmuş
Uzaklara bakmaktasın
Heyecanlısın
Okyanuslar bilinmez
Ürkütebilir seni
Uzat elini
Hayat her gün yeniden baslar
Aç güzelim saçını
Savursun rüzgar
Aç güzelim saçını
Güneş parıldatsın
Aç güzelim saçını
Yağmur ıslatsın
Dökülsün damlalar
Tellerinden
Biliyorum seni saran o çemberi
Biliyorum özgürlük emek ister
Barış Manço - Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
Gerçek bir hikayesi olup Barış Manço tarafından araştırıldıktan sonra yazılmış bir eserdir. Köy ağası olan Mehmet Ağa köylünün babası gibi yardım sever bir insandır. Şehirde tüm esnaf tarafından tanınır ihtiyaç sahipleri esnaftan alışveriş edip Mehmet Ağa adına yazdırır ayın belli günleri de ağa şehre inip esnafa olan borçlarını öder. Öyle ki yeni evlenenlere toprak veren bir insandır. Mehmet ağa ölürken beş parasız ve fakir bir şekilde ölmüştür.
Ahmet Kaya - Hiçbir Şeyimsin
Atilla İlhan orta yaşlarında üniversiteli sarışın hoş bir bayanla tanışır. Sadece telefon ile görüşürler. Konuşmaları sıklaşır. Ve birbirlerini daha fazla tanımaya başlarlar. Bir gün arkadaşı ona telefonda ben senin neyinim diye telefonda sorar. Atilla İlhan, 'Sen benim hiçbir şeyimsin' diye cevap verip bu şiiri yazar ardından bu şiiri Ahmet Kaya yorumlar.
Şarkı Sözleri
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz
Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
Dudaklarınla cama çizdiğin
En fazla sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye korkak
Kulağı çabucak telefon zillerinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Ne çok çığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasında çağırdığım
Çocukluk sesimle ağlayarak
Mor ve Ötesi - 23
Şarkı, solist Harun’un 'şafak' adlı sevgilisine yazılmıştır. 'ş', alfabenin 23.harfidir, şarkının adı da bu yüzden 23tür.
Şarkı Sözleri
Yüzünden başlasam gitmeye uzaklara, duymasam kimseyi
Sonu olmasa ummadık rüyalarda, eksilse yok olsa bile değer
Bir gün kendimi bırakıp, sana anlatsam ne olduğunu
Neden sözleri yuttuğumu, gerisi zaten gözlerinde
Lütfen beni hemen uyandır, ya da hep öyle bak yüzüme
Ne kork benden ne uzaktan dinle
Lütfen beni uyandırma
Sesim kısılsa, korkmasam karanlıktan, en baştan başlasam
Anlamsız sözlere artık hiç bulaşmadan, beklesem yanında
Bir gün kendimi bırakıp, sana anlatsam ne olduğunu
Neden sözleri yuttuğumu, gerisi zaten gözlerinde
Lütfen beni hemen uyandır, ya da hep öyle bak yüzüme
Ne kork benden, ne anlatmamı iste
Lütfen beni uyandırma
Ada Sahilleri
Bu türkü Suat Bey ve Şadiye Hanım’ın hikâyesidir.
Şadiye zengin bir konağın kızıdır. Suat ise fakir bir gençtir. Kader ikisini bir yaz Ada'da buluşturur ve birbirlerine âşık olurlar. Fakat babası, kızını Suat Bey'e vermek istemez. Kış geldiğinde ise Şadiye ve ailesi Ada'dan ayrılır. Suat ise yaşadığı adada kalır. Ve Ada’nın sahilinde hep Şadiye’nin ona geleceği günü bekler.
Bu arada mektuplarla haberleşmeğe devam ederler. Fırtınalı bir akşam Suat Bey bu aşkın ızdırabına dayanamaz ve kendini denizin azgın sularına bırakır. Ertesi sabah, dün fırtına nedeni ile gelemeyen tekneden Suat'a bir mektup gelmiştir. Bu Şadiye’nin mektubudur. Mektupta Şadiye 'Suat, babamı nihayet izdivacımıza ikna ettim, gelip beni ailemden isteyebilirsiniz' yazıyordur.
'Ada Sahillerinde Bekliyorum' türküsünün kulaktan kulağa gelerek bugüne ulaşan ikinci hikâyesi ise;
İstanbul’a ve denize âşık sevgililerden hanim kişi bir şekilde bir gün denizde kaybolur. Hikâyenin erkek kahramanı ise kendisini sahillere vurur. Şile’den Prens Adaları’na kadar bütün sahillerde biçare dolanır ve sevdiceğini bekler. Bir ümit bir gün denizden çıkar gelir diye, fakat sevdiği gelmez. Kahrına dayanamayacak hale gelince bu sözleri yazar, bu sözler de kâh dostlar kâh da balıkçılar sayesinde o günleri atlatır ve bugünlere gelir. O meçhul insanın kaybı ne kadar derinse, Türk sanat müziğinin kazancı da o kadar büyük olur.
Şarkı Sözleri
Ada sahillerinde bekliyorum
Her zaman yollarını gözlüyorum
Seni senden güzelim istiyorum
Beni şad et şadiye başın için
Her zaman sen yalancı ben kâni
Her zaman orta yerde bir mani
Her zaman sen uzakta ben müştak
Her tellakide bir hayalin berrak
Nerede o mis gibi leylaklar
Sararıp solmak üzere yapraklar
Bana mesken olunca topraklar
Beni yad et güzelim başın için
Bitlis’te Beş Minare
Bitlis birinci dünya savaşından önce nüfusu 30.000´dir lakin savaş çıkınca halk göç eder ve nüfus 3000´e düşer. Kurtuluş savaşında baba ile oğlu cepheye gider savaş biter ve baba ile oğul şehre dönerler bir tepede baba heyecandan mıdır yoksa yorgunluktan mıdır bilinmez o tepeden memleketi Bitlis’e bakamaz ve oğluna sorar oğul Bitlis’te ne kaldı..
Oğul 'baba Bitlis’te beş minare kaldı'
Baba; başlar türküye Bitlis’te beş minare beri gel oğlan beri gel...
Şarkı Sözleri
Bitliste beş minare
Beri gel oğlan beri gel
Yüreğim dolu yare
Beri gel oğlan beri gel
İsterem yanan gelem
Beri gel oğlan beri gel
Cebimde yok beş para
Beri gel oğlan beri gel
Tüfengim dolu saçma
Beri gel oğlan beri gel
Güzelim benden kaçma
Beri gel oğlan beri gel
Doksandokuz yaram var
Beri gel oğlan beri gel
Bir yarada sen açma
Beri gel oğlan beri gel
Duman – Bal
Duman grubunun solisti Kaan Tangöze ilk albümünün çıkacağı gün sevgilisiyle tartışır. Akşamına ilk konseri vardır Duman grubunun ve sevgilisinin de geleceğini düşünür. Ona yazdığı şarkıları okuyarak kendisi affettireceğini de ilk albümdeki çoğu şarkıyı sevgilisine yazmıştır zaten. Konser başlar, Kaan Ahu'ya yazdığı şarkıları birer birer okumaya başlar. Göremez ama orada olduğunu düşünür hala. Konser biter, Kaan sevgilisini kulise beklerken grubun diğer üyeleri acı haberi Kaan'a söylerler.Ahu konser başlamadan önce intihar etmiştir. Ahu Türkiye eski güzellerindendir. Fakat ailevi problemleri onun psikolojisini bir hayli bozmuştur.
Kaan bu olaydan sonra evine kapanır. Onu kimse dışarıya çıkaramaz çok uzun süre. Grubun o zamanki menajeri Murat Akad Kaan'ın koyu bir Fenerbahçeli olduğunu bilir. Ve arkadaşlarıyla birlikte Kaan'ı zorla 2002'deki Fenerbahçe Galatasaray derbisine götürür. İntiharın üzerinden geçen süreler ve içe kapanıklık Kaan'ı değiştirmiştir. O maçı Fenerbahçe 6-0 kazanmıştır. Kaan ise biraz daha gün ışığına çıkmaya başlamıştır. Duman grubunun ikinci albümü onların çıkış yaptığı albümdür tartışmasız. Her şeyi yak şarkısıyla bir hayran kitlesine ulaşan grup Türk Rock müziğinin en iyi grubu olarak gösterilmektedir. İkinci albümdeki tüm şarkılar Kaan Tangöze'ye aittir.
Bu albümdeki Kırmış Kalbini, Ah, Manası Yok, Elimdeki Saz Yeter Canıma, Haberin Yok Ölüyorum şarkıları Kaan tarafından Ahu'ya yazılmıştır. Yine bu albümdeki Bal şarkısı aynı şekilde Ahuya hitabendir. Fakat Bal şarkısının diğerlerinden farkı Kaan'ın bu şarkıya hepsinden fazla önem vermesidir. Bu şarkıyı hiçbir konserinde söylemez Duman grubu. Ve bir keresinde de şarkı arasında Bal diye bağıran seyircilere döner Kaan, yüzünde buruk bir ifadeyle iki parmağıyla gökyüzünü işaret eder… Kaan Ahu'yu çok sevmiştir. Ve onun etkisinden hiçbir zaman kurtulamamıştır. Son albümlerinde bile Ahu'ya yazılmış şarkılar vardır. Bir konserde Haberin yok ölüyorum şarkısını ağlayarak söylemiştir Kaan.
Şarkı Sözleri
Aşkım sen benim canımsın
Kanıma karışmış kanın
Söyle kimlerden kaçarsın
Boşuna durmadan ağlarsın
Yavrum sen benim balımsın
Tadına alışmış canım
Aaah güzel kuşum gir kanıma
Ben zaten sarhoşum
Nerdesin...sevgilim...
Söyle nerdesin bal
Artık benlesin bal
Söyle nerdesin bal
Artık benlesin bal
Artık sen benim canımsın
Canlı kalan tek yanımsın
Erkin Koray – Çöpçüler
İlk bakışta aşk şarkısı gibi duran bu şarkı aslında illegal bir uyuşturucu madde olan esrara yazılmış. Erkin baba izmir - kıbrıs şehitleri caddesi taraflarında esrarı sarmış tam içecekken polisi görüyor karşıda hemen yere atıyor esrarı. Diyor ki 'bu aynasızlar geçsin bir tur atar gelir yerden alırım nasılsa' bir tur atıyor Erkin baba dediği de oluyor polis arabası çoktan gidiyor ama bi bakıyor tam esrarı attığı yeri gece çöpçüleri temizliyor kaldırım kenarlarını arabayla.
'dün gece çok aradım aradım bulamadım'
'kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler' dizelerinden de anlayabiliriz. Doğru yanlış bilinmez ama yalansa da bu söylenti güzel bir yalan.
Şarkı Sözleri
Aşktan yana şansım yok
Ağlıyorum derdim çok
Aşkımı kaybetmişim
Sordum sordum bulan yok
Dün gece çok aradım
Aradım bulamadım
Kör olası çöpçüler
Aşkımı süpürmüşler
Sokaklarda ne ararsın
Beni kimden sorarsın
Ben düştüm aşk ateşine
Sende düşme yanarsın
Haluk Levent - Elfida
“Elfida” : Bir gerçek dramın şarkısı, bir yaşanmışlığın… Şarkılar gerçek yaşamdaki olayları anlattığında ne kadar etkili oluyor değil mi? Üstelik ölümle-yaşam arasındaki o kısa çizgiyi tasvir ediyorsa bir başka… Sözleri insanın içine işliyor sanki. İşte bu tarife uyan bir şarkının hikayesini sizinle paylaşmak isterim: Haluk Levent-Elfida
Elfida: “Feda etmeyi bilmek, gözden çıkarmak anlamında, bazen çekip gitmeyi bilmek, sevdiğini yitirme acısıyla ayakta kalabilmek......” Arapça bir kelime.
Haluk Levent'in bu şarkıyı oluşturma hikayesi de çok özel. Kanser hastası 16 çocuğun bakımını üstlenmiş olan Levent, bu çocuklar arasında bulunan 9 yaşındaki Elfida’nın vefatıyla yıkılmıştı. İşte bu şarkıyı küçük Elfida için yazmış. Haluk Levent yazdığı şarkıyı Elfida’ya dinletmeyi çok istemiş. Ama vefatı nedeniyle bunu gerçekleştirememiş.
“Esmerdi, narindi, yaşı ufacıktı, ismim ile ismi benzeşiyordu. cerrahpaşa hastanesi ağrı merkezinde arkadaşımın annesini ziyaret ettiğim sırada annesinin ona seslenmesini duyunca bana seslendi sanarak gayri ihtiyari dönüp baktığımda gördüm onu. Tam karşı yatakta yatıyordu, içim cız etti. Aldığım nefesten, alabileceğim nefeslerden utandım. Gözlerim doluverdi kendimi tuttum. Gülümsedim, 'benim de adım seninki gibi' dedim. Gülümsedi, elindeki telefonu gösterdi : 'haluk abim aldı' dedi. 'Bana şarkı yazdı , klibinde beni oynatacak' dedi. 'Ama oynamak istemediğimi söyledim' dedi. 'Biliyorum yapamam' dedi, burkularak...”
'Yaparsın niye yapamayasın ki' dedim, cevap vermedi, sustu. Suskunluğu içimi dağladı. Söylenmemiş ama binlerce kelime içeren bir suskunluktu. 'Gene gel' dedi. 'Haluk abim hep geliyor' dedi.
Eve dönerken hep aklımda idi. Sonrasında bir daha hiç gidemedim oraya. Teyzemiz de eve döndü. 1-2 ay sonra teyzemizi kaybettik. Sonra arkadaşımdan öğrendim ki 'Elfida' da 2 ay öncesinden gitmiş yanına, orda buluşacaklar.' İçime akıttığım yaşlarımı tutamadım bu sefer... Her dinlediğimde ağlatan, o kara gözleri hatırlatan...
Fatih Kısaparmak – Kilim
Vakti zamanında çobanın birisi, yanında çalıştığı ağanın kızına aşık olur. Kız da çobanı sever ama olmayacak iştir ya bu içlerindeki sel, susar. Çoban cesaretini toplayıp da gider ağa ile konuşur ama mümkün mü böyle bir saadet ağanın gözünden bakınca? Olmamış tabi, çoban bir temiz dayak yedikten sonra babası çağırıp kızını sormuş bu işin aslı nedir diye, söyleyememiş kız durumu babasına korkusundan ama o da seviyor çobanı.
Baba, bu işin önünü almak için yakın köylerden birinin yaşlı ama bekar ağası ile sözler kızını. Çeyizler gittiğinde yaşlı adam çeyizdeki dokuma kilimlere bakınca anlar bu yakıcı sevdanın gözle görülür halini. Kimseye aşkını anlatamayan kız, içini dokuduğu kilimlere motif motif dökmüştür. Kızın babasıyla konuşan diğer ağa, bu aşka ikna eder babayı ve aşıklar kavuşurlar.
Fatih Kısaparmak da bu hikâyeyi dinleyince kendince sözlerini yazıp da o meşhur şarkının ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Kaynak: Onedio.com
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te ekovitrin sitemize
abone olun.