Ekovitrin Dergisi Haziran 2023

Yaşanmışlıklardan Doğan 15 Türkçe Şarkının Yazılış Hikayesi

Abone Ol

Yaşar Kurt - Hadi Baba Gene Yap Bir baba ile oğlu trenle seyahat yapacaklardır. Çocuk bildiğin klasik çocuk, gördüğü her şeyi isteyen, alınmadı mı ağlayan çocuk yani. Neyse çocuk tren garındaki satıcıların birinde bir şapka görür ve babasından ister. Babası da biliyor çocuğunu tabi ki, şimdi ağlayacak susturamayacak tüm trene rezil olacaklar diye alır şapkayı. Binerler trene. Bizim şımarık yine rahat durmaz tabi, kafasında şapka ile camdan çıkarır başını. Babası da tabi uyarır durur “evladım şapkan uçacak gir içeri” diye. Çocuk dinlemez yine babasını ve babası çocuğa bir ders vermek için, birden şapkasını alır arkasına saklar. Çocuk tabi şok. “Baba baba şapkam gitti” Babası da durur mu yapıştırmış cevabı “Eee ben sana dedim dinleseydim sözümü” demiş ve devam etmiş “Eğer bir daha benim sözümden çıkmazsan sana şapkanı geri getiririm. Söz ver bana ve gözünü kapat” Babasına söz veren çocuğumuz gözünü kapamış ve babası usulca şapkayı çocuğun kafasına koymuştur. Çocuk gözünü açtığında sevinçten gözleri parlar ve bir heyecanla alır şapkayı camdan dışarıya atar ve der ki babasına “Hadi baba gene yap”

Neşet Ertaş – Zahidem Halk arasında “Zahidem” adıyla ün yapan türkünün şairi Aşık Arap Mustafa, 1901 yılında Çiçekdağı’na bağlı Orta Hacı Ahmetli köyünde dünyaya gelmiştir. Babasını annesini çok küçük yaşlarda yitirdi. İlk önce bir akrabasının himayesinde, daha sonraları da onun bunun yanında büyüdü. Arap Mustafa’nın babası düğünlerde, toplantılarda “Koca Oyunu” adı verilen oyunda “Arap” rolünü üstlenirdi. Bu nedenle Mustafa’ya da “Arap” lakabı takılmıştır. Kimsesiz kalan Arap Mustafa 10 yaşına gelince Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Hacı Bürozadeler’den Mehmet’e çiftçi durdu. Zaman içinde çalışkan, babayiğit, giyimine özen gösteren yakışıklı bir delikanlı olan Arap Mustafa, Ağasının yeni yetişen Zahide’ye gönlünü kaptırdı. Fakir ve kimsesiz olduğundan bu sırrını bir türlü açığa vuramadı. 20’sinde askere giden Mustafa’nın aklı, deliler gibi sevdiği Zahide’de kalmıştı. Köydeki dostlarına mektuplar göndererek Zahide’den haber almaya çalışan Arap Mustafa, Zahide’nin başka biriyle evlendirildiğini ve düğününün de bir hafta sonra olacağını duyunca üzüntüsünü aşağıda içli mısralara dökmüştür. Türküyü Neşet Ertaş plağa okuyup tanıtmıştır. Arapoğlu Mustafa’nın kendisine Mecnun gibi aşık olduğundan etkilenen Zahide, Mustafa için şiirler söylemiştir.

Fuat Edip Baksı - Bir Bahar Akşamı Rastladım Size Fuat Edip, 19-20 yaşlarında iken rüyasında çok güzel bir kız görür. O gördüğü kıza gönlünü kaptırır. Yıllarca o kızı bulma hayaliyle yanıp tutuşur. Hiç kimseyi gözü görmez olur. Yılların hızlı bir şekilde akmasıyla birlikte ailesi de ona baskı kurar ve zorla evlendirilir. Fuat Edip, çaresiz bir şekilde, rüyasında gördüğü kızı yüreğinden silemediği halde istemeye istemeye bir kızla evlendirilir. Bir bahar akşamı Fuat Edip'in yolu, Acıbadem'deki Çamlıca Kız Lisesi'nin önünden geçer. Okul zili çalmış ve öğrenciler evlerine gitmek üzere dağılıyorlardır. Tam bu sırada Fuat Edip'in gözüne bir kız ilişir. Bu kız, yıllar önce rüyasında gördüğü kızdır. Şair, adeta donakalır, kendinden geçer. Onun bu halini fark eden öğrenci de mahcubiyetten boynunu eğer. Fuat Edip, artık yaşlanmış haliyle kıza bakar kalır. Fakat artık her şey bitmiştir. Adeta beyninden vurulmuş bir halde yoluna devam ederken şu mısraları mırıldar: Bir bahar akşamı rastladım size Sevinçli bir telaş içindeydiniz Derinden bakınca gözlerinize Neden başınızı öne eğdiniz İçimde uyanan eski bir arzu Dedi ki yıllardır aradığın bu Şimdi soruyorum büküp boynumu ah Daha önceleri neredeydiniz

Oğuz Yılmaz – Misket Ankara'nın sayılı efelerinden Osman, genç, yakışıklı, geniş omuzlu,burma bıyıklı... Huriye'nin gönlü bu Osman Efe'de. Osman Efe, evin önünden geçiyor; Huriye atlıyor bahçeye, tırmanıyor misket ağacına. İkisinin de yüreğinden ılık bir şeyler akıyor. Osman Efe, Huriye'yi adıyla çağırmıyor hiç, ''misket'' diyor Huriye'ye. Yörenin ünlü ağalarından Kır Ağa, bir gün Huriye'yi su doldururken görüyor çeşme başında. Aradan bir hafta geçmeden Kır Ağa, Huriye'yi istetiyor. Babası, ''Kır Ağa, yiğit insandır, malı mülkü yerindedir'' diyerek Huriye'yi vermek ister. Annesi, Huriye'nin ağzını arar, fakat Huriye ''ölsem Kır Ağa'ya varmam'' cevabını verir. Huriye, akşamı zor eder. Bahçeye çıkıp, Osman Efe'nin yolunu gözler. Uzaktan atını görünce, tırmanıp çıkar elma ağacına. Durumu bildirir Osman Efe'ye. Osman Efe, çılgına döner. Kır Ağa'ya haber gönderir, ''Kendini sever, sayarım. Yiğit kişi bellerim. Yolumdan çekilsin. Sonu iyi olmaz'' der. Haberi Osman Efe'den Kır Ağa'ya götürenler, bire bin katarak anlatırlar ''Osman diyor ki, Kır Ağa kim oluyor da benim yavuklumu alacak. Leşini sararım'' diye... Kır Ağa, ''Demek dünkü çocuk bize meydan okuyor. Kendine güveniyorsa karşıma çıksın'' diye Osman Efe'ye haber gönderir. Tabii haberi götürenler Osman Efe'ye de bire bin katarak anlatıyorlar. Osman Efe Kır Ağa'ya, Kır Ağa Osman Efe'ye kinlenir. Sonunda kıran kırana kavga etmeye, sağ kalanın Huriye'yi yani Misket'i almasına karar veriyorlar. Belirlenen gün ve yerde karşılaşıyorlar. Bıçaklar çekiliyor. Huriye ise durumu merakla bekliyor. Çıkmış elma ağacı üstüne, yoları gözlüyor. Bir yandan da Osman Efe için dua ediyor. Osman Efe ise Kır Ağa karşısında aslanlar gibi dövüşüyor. Kır Ağa birden duruyor. ''Benimle böylesine boy ölçüşen yiğide, ben kıyamam. Koç olacak kuzuya bıçak çekemem. Vur bıçağını bağrıma. Misket senin olsun'' diyor. Osman Efe önce şaşırıyor, sonra oda bıçağını yere atıyor ve koşup ellerine sarılıyor Kır Ağa'nın. Kadın-kız da yollara dökülmüş uzaktan görünen kalabalığı bekliyor. Misket ise çıktığı elma ağacında duramıyor heyecandan. Daldan dala geçip, gelenleri seçmeye çalışıyor. Derken kalabalık yaklaşır, önde Kır Ağa, arkasında kalabalık. Gözleri Osman'ın arıyor, göremiyor. Birden başı dönüyor, gözleri kararıyor, tepe üstü ağaçtan aşağı düşerek cansız yere yığılıyor. Çok geçmeden kalabalık elma ağacına ulaşınca, bir feryattır kopuyor. Osman Efe, sığmıyor oralara. Kadınlar kızlar perişan. Misket kızın yani Huriye'nin hikayesi dilden dile dolaşıp türkü oluyor.

Leman Sam- Kıyamam Sana Kızından gizli fahişelik yapan bir kadının bir gece kızını sessizce terk edişini anlatırmış bu şarkı. Kızına bıraktığı mektubun sözlerinden alınmış şarkı sözleri. Sözler hikaye ile bire bir örtüşüyor. Şarkı Sözleri Bir gün anlayacaksın neden sessizce gittiğimi Senden vazgeçmek uğruna nasıl bir savaş verdiğimi Mevsim kış olur hani bir yudum güneş bulamazsın Sonsuz uçurumlardaki çiçeklere dokunamazsın Her sabah bir sayfa daha eksilip gidiyor ömrümden Gönlümün yıkıntılarında can çekişiyor umutlarım Ellerimde acı var ellerini tutamam kıyamam kıyamam sana Yollarımda ayaz var yaklaşma yollarıma kıyamam kıyamam sana Karanlık gecelere ortak edemem seni kıyamam kıyamam sana.

Bulutsuzluk Özlemi - Özgürlük Emek İster Kapalı bir kız Bulutsuzluk konserine gider bir gün, konser sonrası kulise girmeyi başarır ve Nejat Yavaşoğulları’na dert yanar. Beni ailem olmak istemediğim biri olmaya zorluyor, kapanmam onların isteği, evden çıkamıyor her an kısıtlanıyorum bu konsere kaçarak geldim ve şu an çok mutluyum der. Bunun üzerine bu şarkıyı yazar Nejat Yavaşoğulları. Şarkı Sözleri Hayata başlarken Şartları sen koymadın ki Sana sanal bir dünya Sundular Gözlerini bağladılar Seni hep korkuttular İnanmanı sağladılar Simdi bir kıyıda durmuş Uzaklara bakmaktasın Heyecanlısın Okyanuslar bilinmez Ürkütebilir seni Uzat elini Hayat her gün yeniden baslar Aç güzelim saçını Savursun rüzgar Aç güzelim saçını Güneş parıldatsın Aç güzelim saçını Yağmur ıslatsın Dökülsün damlalar Tellerinden Biliyorum seni saran o çemberi Biliyorum özgürlük emek ister

Barış Manço - Sarı Çizmeli Mehmet Ağa Gerçek bir hikayesi olup Barış Manço tarafından araştırıldıktan sonra yazılmış bir eserdir. Köy ağası olan Mehmet Ağa köylünün babası gibi yardım sever bir insandır. Şehirde tüm esnaf tarafından tanınır ihtiyaç sahipleri esnaftan alışveriş edip Mehmet Ağa adına yazdırır ayın belli günleri de ağa şehre inip esnafa olan borçlarını öder. Öyle ki yeni evlenenlere toprak veren bir insandır. Mehmet ağa ölürken beş parasız ve fakir bir şekilde ölmüştür.

Ahmet Kaya - Hiçbir Şeyimsin Atilla İlhan orta yaşlarında üniversiteli sarışın hoş bir bayanla tanışır. Sadece telefon ile görüşürler. Konuşmaları sıklaşır. Ve birbirlerini daha fazla tanımaya başlarlar. Bir gün arkadaşı ona telefonda ben senin neyinim diye telefonda sorar. Atilla İlhan, 'Sen benim hiçbir şeyimsin' diye cevap verip bu şiiri yazar ardından bu şiiri Ahmet Kaya yorumlar. Şarkı Sözleri Sen benim hiçbir şeyimsin Yazdıklarımdan çok daha az Hiç kimse misin bilmem ki nesin Lüzumundan fazla beyaz Sen benim hiçbir şeyimsin Varlığın yokluğun anlaşılmaz Galiba eski liman üzerindesin Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak Dudaklarınla cama çizdiğin En fazla sonbahar otellerinde Üniversiteli bir kız uykusu bulmak Yalnızlığı öldüresiye çirkin Sabaha karşı öldüresiye korkak Kulağı çabucak telefon zillerinde Sen benim hiçbir şeyimsin Hiçbir sevişmek yaşamışlığım Henüz boş bir roman sahifesinde Hiç kimse misin bilmem ki nesin Ne çok çığlıkların silemediği Zaten yok bir tren penceresinde Sen benim hiçbir şeyimsin Yabancı bir şarkı gibi yarım Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak Hiç kimse misin bilmem ki nesin Uykumun arasında çağırdığım Çocukluk sesimle ağlayarak

Mor ve Ötesi - 23 Şarkı, solist Harun’un 'şafak' adlı sevgilisine yazılmıştır. 'ş', alfabenin 23.harfidir, şarkının adı da bu yüzden 23tür. Şarkı Sözleri Yüzünden başlasam gitmeye uzaklara, duymasam kimseyi Sonu olmasa ummadık rüyalarda, eksilse yok olsa bile değer Bir gün kendimi bırakıp, sana anlatsam ne olduğunu Neden sözleri yuttuğumu, gerisi zaten gözlerinde Lütfen beni hemen uyandır, ya da hep öyle bak yüzüme Ne kork benden ne uzaktan dinle Lütfen beni uyandırma Sesim kısılsa, korkmasam karanlıktan, en baştan başlasam Anlamsız sözlere artık hiç bulaşmadan, beklesem yanında Bir gün kendimi bırakıp, sana anlatsam ne olduğunu Neden sözleri yuttuğumu, gerisi zaten gözlerinde Lütfen beni hemen uyandır, ya da hep öyle bak yüzüme Ne kork benden, ne anlatmamı iste Lütfen beni uyandırma

Ada Sahilleri Bu türkü Suat Bey ve Şadiye Hanım’ın hikâyesidir. Şadiye zengin bir konağın kızıdır. Suat ise fakir bir gençtir. Kader ikisini bir yaz Ada'da buluşturur ve birbirlerine âşık olurlar. Fakat babası, kızını Suat Bey'e vermek istemez. Kış geldiğinde ise Şadiye ve ailesi Ada'dan ayrılır. Suat ise yaşadığı adada kalır. Ve Ada’nın sahilinde hep Şadiye’nin ona geleceği günü bekler. Bu arada mektuplarla haberleşmeğe devam ederler. Fırtınalı bir akşam Suat Bey bu aşkın ızdırabına dayanamaz ve kendini denizin azgın sularına bırakır. Ertesi sabah, dün fırtına nedeni ile gelemeyen tekneden Suat'a bir mektup gelmiştir. Bu Şadiye’nin mektubudur. Mektupta Şadiye 'Suat, babamı nihayet izdivacımıza ikna ettim, gelip beni ailemden isteyebilirsiniz' yazıyordur. 'Ada Sahillerinde Bekliyorum' türküsünün kulaktan kulağa gelerek bugüne ulaşan ikinci hikâyesi ise; İstanbul’a ve denize âşık sevgililerden hanim kişi bir şekilde bir gün denizde kaybolur. Hikâyenin erkek kahramanı ise kendisini sahillere vurur. Şile’den Prens Adaları’na kadar bütün sahillerde biçare dolanır ve sevdiceğini bekler. Bir ümit bir gün denizden çıkar gelir diye, fakat sevdiği gelmez. Kahrına dayanamayacak hale gelince bu sözleri yazar, bu sözler de kâh dostlar kâh da balıkçılar sayesinde o günleri atlatır ve bugünlere gelir. O meçhul insanın kaybı ne kadar derinse, Türk sanat müziğinin kazancı da o kadar büyük olur. Şarkı Sözleri Ada sahillerinde bekliyorum Her zaman yollarını gözlüyorum Seni senden güzelim istiyorum Beni şad et şadiye başın için Her zaman sen yalancı ben kâni Her zaman orta yerde bir mani Her zaman sen uzakta ben müştak Her tellakide bir hayalin berrak Nerede o mis gibi leylaklar Sararıp solmak üzere yapraklar Bana mesken olunca topraklar Beni yad et güzelim başın için

Bitlis’te Beş Minare Bitlis birinci dünya savaşından önce nüfusu 30.000´dir lakin savaş çıkınca halk göç eder ve nüfus 3000´e düşer. Kurtuluş savaşında baba ile oğlu cepheye gider savaş biter ve baba ile oğul şehre dönerler bir tepede baba heyecandan mıdır yoksa yorgunluktan mıdır bilinmez o tepeden memleketi Bitlis’e bakamaz ve oğluna sorar oğul Bitlis’te ne kaldı.. Oğul 'baba Bitlis’te beş minare kaldı' Baba; başlar türküye Bitlis’te beş minare beri gel oğlan beri gel... Şarkı Sözleri Bitliste beş minare Beri gel oğlan beri gel Yüreğim dolu yare Beri gel oğlan beri gel İsterem yanan gelem Beri gel oğlan beri gel Cebimde yok beş para Beri gel oğlan beri gel Tüfengim dolu saçma Beri gel oğlan beri gel Güzelim benden kaçma Beri gel oğlan beri gel Doksandokuz yaram var Beri gel oğlan beri gel Bir yarada sen açma Beri gel oğlan beri gel

Duman – Bal Duman grubunun solisti Kaan Tangöze ilk albümünün çıkacağı gün sevgilisiyle tartışır. Akşamına ilk konseri vardır Duman grubunun ve sevgilisinin de geleceğini düşünür. Ona yazdığı şarkıları okuyarak kendisi affettireceğini de ilk albümdeki çoğu şarkıyı sevgilisine yazmıştır zaten. Konser başlar, Kaan Ahu'ya yazdığı şarkıları birer birer okumaya başlar. Göremez ama orada olduğunu düşünür hala. Konser biter, Kaan sevgilisini kulise beklerken grubun diğer üyeleri acı haberi Kaan'a söylerler.Ahu konser başlamadan önce intihar etmiştir. Ahu Türkiye eski güzellerindendir. Fakat ailevi problemleri onun psikolojisini bir hayli bozmuştur. Kaan bu olaydan sonra evine kapanır. Onu kimse dışarıya çıkaramaz çok uzun süre. Grubun o zamanki menajeri Murat Akad Kaan'ın koyu bir Fenerbahçeli olduğunu bilir. Ve arkadaşlarıyla birlikte Kaan'ı zorla 2002'deki Fenerbahçe Galatasaray derbisine götürür. İntiharın üzerinden geçen süreler ve içe kapanıklık Kaan'ı değiştirmiştir. O maçı Fenerbahçe 6-0 kazanmıştır. Kaan ise biraz daha gün ışığına çıkmaya başlamıştır. Duman grubunun ikinci albümü onların çıkış yaptığı albümdür tartışmasız. Her şeyi yak şarkısıyla bir hayran kitlesine ulaşan grup Türk Rock müziğinin en iyi grubu olarak gösterilmektedir. İkinci albümdeki tüm şarkılar Kaan Tangöze'ye aittir. Bu albümdeki Kırmış Kalbini, Ah, Manası Yok, Elimdeki Saz Yeter Canıma, Haberin Yok Ölüyorum şarkıları Kaan tarafından Ahu'ya yazılmıştır. Yine bu albümdeki Bal şarkısı aynı şekilde Ahuya hitabendir. Fakat Bal şarkısının diğerlerinden farkı Kaan'ın bu şarkıya hepsinden fazla önem vermesidir. Bu şarkıyı hiçbir konserinde söylemez Duman grubu. Ve bir keresinde de şarkı arasında Bal diye bağıran seyircilere döner Kaan, yüzünde buruk bir ifadeyle iki parmağıyla gökyüzünü işaret eder… Kaan Ahu'yu çok sevmiştir. Ve onun etkisinden hiçbir zaman kurtulamamıştır. Son albümlerinde bile Ahu'ya yazılmış şarkılar vardır. Bir konserde Haberin yok ölüyorum şarkısını ağlayarak söylemiştir Kaan. Şarkı Sözleri Aşkım sen benim canımsın Kanıma karışmış kanın Söyle kimlerden kaçarsın Boşuna durmadan ağlarsın Yavrum sen benim balımsın Tadına alışmış canım Aaah güzel kuşum gir kanıma Ben zaten sarhoşum Nerdesin...sevgilim... Söyle nerdesin bal Artık benlesin bal Söyle nerdesin bal Artık benlesin bal Artık sen benim canımsın Canlı kalan tek yanımsın

Erkin Koray – Çöpçüler İlk bakışta aşk şarkısı gibi duran bu şarkı aslında illegal bir uyuşturucu madde olan esrara yazılmış. Erkin baba izmir - kıbrıs şehitleri caddesi taraflarında esrarı sarmış tam içecekken polisi görüyor karşıda hemen yere atıyor esrarı. Diyor ki 'bu aynasızlar geçsin bir tur atar gelir yerden alırım nasılsa' bir tur atıyor Erkin baba dediği de oluyor polis arabası çoktan gidiyor ama bi bakıyor tam esrarı attığı yeri gece çöpçüleri temizliyor kaldırım kenarlarını arabayla. 'dün gece çok aradım aradım bulamadım' 'kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler' dizelerinden de anlayabiliriz. Doğru yanlış bilinmez ama yalansa da bu söylenti güzel bir yalan. Şarkı Sözleri Aşktan yana şansım yok Ağlıyorum derdim çok Aşkımı kaybetmişim Sordum sordum bulan yok Dün gece çok aradım Aradım bulamadım Kör olası çöpçüler Aşkımı süpürmüşler Sokaklarda ne ararsın Beni kimden sorarsın Ben düştüm aşk ateşine Sende düşme yanarsın

Haluk Levent - Elfida “Elfida” : Bir gerçek dramın şarkısı, bir yaşanmışlığın… Şarkılar gerçek yaşamdaki olayları anlattığında ne kadar etkili oluyor değil mi? Üstelik ölümle-yaşam arasındaki o kısa çizgiyi tasvir ediyorsa bir başka… Sözleri insanın içine işliyor sanki. İşte bu tarife uyan bir şarkının hikayesini sizinle paylaşmak isterim: Haluk Levent-Elfida Elfida: “Feda etmeyi bilmek, gözden çıkarmak anlamında, bazen çekip gitmeyi bilmek, sevdiğini yitirme acısıyla ayakta kalabilmek......” Arapça bir kelime. Haluk Levent'in bu şarkıyı oluşturma hikayesi de çok özel. Kanser hastası 16 çocuğun bakımını üstlenmiş olan Levent, bu çocuklar arasında bulunan 9 yaşındaki Elfida’nın vefatıyla yıkılmıştı. İşte bu şarkıyı küçük Elfida için yazmış. Haluk Levent yazdığı şarkıyı Elfida’ya dinletmeyi çok istemiş. Ama vefatı nedeniyle bunu gerçekleştirememiş. “Esmerdi, narindi, yaşı ufacıktı, ismim ile ismi benzeşiyordu. cerrahpaşa hastanesi ağrı merkezinde arkadaşımın annesini ziyaret ettiğim sırada annesinin ona seslenmesini duyunca bana seslendi sanarak gayri ihtiyari dönüp baktığımda gördüm onu. Tam karşı yatakta yatıyordu, içim cız etti. Aldığım nefesten, alabileceğim nefeslerden utandım. Gözlerim doluverdi kendimi tuttum. Gülümsedim, 'benim de adım seninki gibi' dedim. Gülümsedi, elindeki telefonu gösterdi : 'haluk abim aldı' dedi. 'Bana şarkı yazdı , klibinde beni oynatacak' dedi. 'Ama oynamak istemediğimi söyledim' dedi. 'Biliyorum yapamam' dedi, burkularak...” 'Yaparsın niye yapamayasın ki' dedim, cevap vermedi, sustu. Suskunluğu içimi dağladı. Söylenmemiş ama binlerce kelime içeren bir suskunluktu. 'Gene gel' dedi. 'Haluk abim hep geliyor' dedi. Eve dönerken hep aklımda idi. Sonrasında bir daha hiç gidemedim oraya. Teyzemiz de eve döndü. 1-2 ay sonra teyzemizi kaybettik. Sonra arkadaşımdan öğrendim ki 'Elfida' da 2 ay öncesinden gitmiş yanına, orda buluşacaklar.' İçime akıttığım yaşlarımı tutamadım bu sefer... Her dinlediğimde ağlatan, o kara gözleri hatırlatan...

Fatih Kısaparmak – Kilim Vakti zamanında çobanın birisi, yanında çalıştığı ağanın kızına aşık olur. Kız da çobanı sever ama olmayacak iştir ya bu içlerindeki sel, susar. Çoban cesaretini toplayıp da gider ağa ile konuşur ama mümkün mü böyle bir saadet ağanın gözünden bakınca? Olmamış tabi, çoban bir temiz dayak yedikten sonra babası çağırıp kızını sormuş bu işin aslı nedir diye, söyleyememiş kız durumu babasına korkusundan ama o da seviyor çobanı. Baba, bu işin önünü almak için yakın köylerden birinin yaşlı ama bekar ağası ile sözler kızını. Çeyizler gittiğinde yaşlı adam çeyizdeki dokuma kilimlere bakınca anlar bu yakıcı sevdanın gözle görülür halini. Kimseye aşkını anlatamayan kız, içini dokuduğu kilimlere motif motif dökmüştür. Kızın babasıyla konuşan diğer ağa, bu aşka ikna eder babayı ve aşıklar kavuşurlar. Fatih Kısaparmak da bu hikâyeyi dinleyince kendince sözlerini yazıp da o meşhur şarkının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kaynak: Onedio.com

{ "vars": { "account": "G-3HWH7J6WBF" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }