Fransa seçimlerinde katılımın % 55 oranında olması sol adayların lehine işledi. Bu aşamada seçilen 541 milletvekili ve önce seçilen 36 milletvekili içinde sosyalist blok 321 kişilik bir çoğunlukla ekseriyet için gerekli 288 sayısını rahatça geçti. Bu sayıya ayrıca Yeşiller Partisi'nin kazandığı 20 milletvekili de eklenince Cumhurbaşkanı Hollande'ın yasama ve yürütmeye rahatça hakim olduğu görülmekte. Sarkozy'nin UMP'si 221 milletvekili çıkararak beklenenden iyi bir sonuç almış oldu. Le Pen'in Front Nationale'i ise en az iki milletvekili ile 25 yıl sonra yeniden parlamentoda temsil edilecek. Her ne kadar Marine LePen 130 oy farkıyla sosyalist adaya karşı seçimi kaybettiyse de, 22 yaşındaki hukuk talebesi torun Marion Marchal-Le Pen rakiplerini geçerek milletvekili oldu. Öyle gözüküyor ki, Almanya Fransa ile olan geçmiş işbirliğini aynen devam ettirmekte zorlanacak, farklı ekonomi yaklaşımları gerekebilecek.
Yunanistan seçimlerinde ise Yeni Demokrasi (ND) Partisi % 29,7 oranında oy alarak en büyük parti olarak parlamentoya girmeyi başardı. Başa baş bir yarış çıkaran radikal sol (Syriza) oy oranını % 26,9'a çıkardıysa da (6 Mayıs seçimlerinde %16,8) muhalefette kalacağı tahmin edilmekte. Pasok % 0,9 puanlık oy kaybı yaşadı ve % 12,3 oranında oyda kaldı. Bu durumda, her ne kadar ND lideri Samaras, seçimi kazandığında AB anlaşmalarının yeniden ele alınacağı sözünü vermiş olsa da, Yeni Demokrasi ve Pasok'un, AB ile yapılan anlaşmaları kabaca devam ettirecek bir koalisyon hükümeti kurma olasılığı belirmiş oldu. Bu durum bütün Avrupa'yı rahatlattı. Yeni Demokrasi'nin 130 milletvekili ile Pasok'un 33 milletvekili 300 sandalyelik mecliste rahat bir hükümet çoğunluğu sağlayabilecek. Dünya piyasalarında rahat bir nefes alınırken risk algısı azaldı, altın derhal değer kaybetmeye başladı, petrol fiyatı yükseldi ve bazı borsalar canlandı. Avrupa geneli ise oldukça rahat bir nefes aldı. Türkiye açısından da bu seçim sonucu pozitif bir gelişme!
Mısır seçimlerine baktığımızda 'Bahar'ın kolay gelmediği' görülmekte. Türkiye'yi pek çok söylemde Arap Baharı ülkelerine model olarak gösteren çevreler, devletimizin bugünkü aşamaya 150 yıla yakın bir mücadele ve tartışma döneminden sonra gelebildiğini gözardı etmekteler. Kısacası 'Bahar' öyle kolay kolay gelmiyor. Bir yıl kadar önce seçilen ve Müslüman Kardeşler ile Selefi'lerin birlikte % 75 çoğunluğa sahip oldukları Mısır parlamentosunun geçtiğimiz hafta içerisinde Mısır Anayasa Mahkemesi tarafından feshedilmiş olması ve Mübarek rejiminin son
Başbakanı Mareşal Ahmet Şefik'in adaylığına yapılan itirazın reddi, Mısır'da sessiz bir askeri darbe atmosferi yarattı. Seçimlerin birinci aşamasında Müslüman Kardeşler adayı Muhammed Mursi % 24,78 oy, Ahmet Şefik ise % 23,66 oy almışlardı. Yaklaşık 50 milyon seçmenden seküler düşünceye sahip olanlar ile, 10 milyon nüfusa sahip olduğu kabul edilen Hıristiyan kesimin Ahmet Şefik için oy kullanacakları varsayılmakta. Parlamento seçimlerinde rahatça % 40 civarında oy alan Müslüman Kardeşler adayının pek karizmatik olmaması ise pek çok oy kaybına sebep olmakta. Bu durumda Mısır iki üç adaydan birini seçmek zorunda kalacak. Bir tarafta 80 yıllık bir organizasyona sahip, bugün daha yumuşak bir İslami rejim taraftarı olan, Müslüman Kardeşler'in adayı Muhammed Mursi; diğer tarafta Tahrir olaylarında şiddet kullandığı için eski rejimin günahlarını taşıyan ve arkasını asker gücüne dayamış olan Ahmet Şefik.