Kadının, çalışma hayatına etkin ve insan onuruna yakışır bir şekilde katılımı yalnızca bireysel bir kazanım değildir. Aynı zamanda ailevi ve sosyal dönüşümü de sağlayan önemli bir etkendir. Kadın istihdamı; ülkenin topyekûn kalkınması sürecinde de önemle dikkate alınması gereken bir konudur. Günümüzde, kadınların çalışma hayatına girmesinin önündeki engellerin artık kaldırılması gerekmektedir.
Daha eşitlikçi, iş ve aile yaşamını uzlaştırıcı politikaların yapılması gereklidir. Bu konu hem ülkenin ekonomik refahı hem de sosyal dönüşümünün sağlanması için de hayati öneme sahip bir konudur. Peki ayakkabı sektörüne baktığımızda kadın istihdamındaki durum nedir? Türkiye’nin yıllık ayakkabı üretim kapasitesi 550 milyon çift. Ayakkabı ve ayakkabı yan sanayi sektöründe yaklaşık 15.000 işletmede 350 bine yakın kişiye istihdam sağlanıyor. Bu işletmelerin 6 bin tanesini ayakkabı yan sanayicileri oluşturuyor.
Bu yıl ilk kez dış ticaret açığı vermeye başlayan ayakkabı sektöründe son 7-8 ayda gerçekleşen istihdam kaybının da 80 bini aştığı belirtiliyor. Ve bu kaybın içinde takdir edersiniz ki; kadınlar önemli bir oran oluşturuyor. Kadın girişimciliğine gelirsek; kadınlar gerek ayakkabı sektöründe gerekse tüm sektörlerde işletmelerini kurarken ve faaliyetleri sırasında birçok sorunla karşı karşıya kalıyorlar. Bu da kadınların girişimci olmalarına ve mevcut kadın girişimcilerin de işletmelerini ayakta tutmalarına engel teşkil ediyor veya işlerini zorlaştırıyor.
İstanbul’da ya da büyükşehirlerde yaşayan ve iş kuran kadınların finansmana erişimi ile küçük şehirlerde veya doğu ve güneydoğu bölgelerinde iş kurmak isteyen kadınların finansmana erişimi konusunda halen farklılıklar var. Bu gerek ailevi engeller gerekse eğitim ve bu konularda yeterli bilgilendirmelerin eksikliğinden kaynaklanmakta. Sektörde var olabilmeyi başarmış üç başarılı iş kadınımızın da eğitimin yetersizliği, özellikle de kalifiye eleman bulma mavi yakalı eksikliği açısından dem vurmaları; tıpkı turizm ya da tekstil sektöründe olduğu gibi bu alanda da eksiklik olduğunu vurguladı. Dijitalleşmenin iş yapış biçimlerinde yol açtığı köklü değişim ve hemen ardından gelen Kovid-19 pandemisinin iş gücü piyasası üzerindeki olumsuz etkilerini en çok hisseden sosyal grupların başında kadınlar geliyor.
Kadınların dijitalleşmeye uyumlanmaları için de özel uygulamalar ve eğitimler verilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Konuklarım arasında kadına özel ayrımcılık yapılmaması gerektiğini vurgulayan düşünceler de savunuldu. Hak vermekle birlikte, ülkemizin Kuzey’den Güney’e, Batı’dan Doğu’ya hemen hemen her bölgesini görmüş ve gerek köylerde gerekse iş hayatında var olma çabası veren kadınlarımız ile birebir temas kurmuş bir gazeteci olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; bölgeden bölgeye maalesef kadının yeri, değeri, gücü, imkanları ve gördüğü destek ya da engeller değişiyor. İlkokul dahi okuyamamış halen onca kadın varken, bu kadınlarımız bırakın dijitalleşmenin önemi, belki hayatlarında bilgisayar görmedi.
Dolayısıyla kadınlarımızın bizim gibi hızla gelişmekte olan ülkelerde, eğitimden, finansal kaynaklara, iş gücünden, girişimciliğe, her alanda desteklenmeye ihtiyacı var. Ben her alanda kadınlarımızın temsil edilmesi, iş gücüne katılmaları, hem kendileri hem de ülke ekonomimiz için üretimin içerisinde yer almalarını destekliyorum. Bu anlamda kadın girişimciliğinin geliştirilmesine yönelik olarak finansmana erişimin kolaylaştırılması, iş yaşamında kadının hayatını kolaylaştıracak sosyal imkânların arttırılması ve bölgesel yapılara uygun destek sisteminin kurulması gerektiği sonucuna ulaşılıyor.