PARALELCİLER HEM DEVLETİ HEM MİLLETİ SOYMUŞ

Abone Ol

100 yıl sonra… 2023’te 100’üncü yılını kutlayacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin çok büyük hedefleri var. Öncelikle dünyanın en büyük ilk 10 ülkesinden biri olmak. Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve Tayyip Erdoğan’la başlatılan çalışmalar Türkiye’yi hep bir adım öne götürmüş. 2000’li yılların başında ekonomik olarak IMF kapısında borç para bekleyen Türkiye; AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı kalkınma hamleleriyle boyunduruklarında kurtuldu. IMF’nin borçları ödendi. IMF’ye “Artık sizden borç almayacağız” resti çekildi. Bu olay 1850’den bu yana Batı’dan sürekli borç alan önce Osmanlı sonra Türkiye Cumhuriyeti için çok önemli bir milattır. Türkiye büyük hedefler koydu. Bir yandan Asya ülkeleriyle bir yandan Afrika ülkeleriyle büyük dostluk bağları ve ekonomik faaliyetler hızlandı. Tabii bu arada 200 yıldır Batı’nın oynadığı “Yahudi-Mason, üst akıl oyunları” tekrar sahneye konuldu. Yeni oyuncular “Fethullah Gülen Terör Örgütü, YPG, PYD” 15 Temmuz darbe girişimi sıra sında Türkiye’nin Suriye sınırındaki askerleri boşaltan üst akıl; buradan IŞİD ve YPG/PYD militanlarını ülkeye sokup iç savaş çıkarma planları yapmış. Asıl hedefleri Türkiye’nin bölünmesi ve Tevrat’ta “Vaat edilmiş kutsal topraklar” olarak bilinen Fırat ve Dicle arasındaki toprakların İsrail’e bağlanması… Türkiye’nin son üç yılını iyi değerlendirirsek; 17-25 Aralık operasyonları FETÖ’nün yargı ve emniyet güçleriyle yapmaya çalıştığı bir darbe girişimiydi. Hedefi Erdoğan’ı indirmek, yolsuzlukla yargılamak ve iktidarı ele geçirme operasyonuydu. Tutmadı. Gezi olayları, halk ayaklanması çıkararak iktidarı düşürmek, ülkeyi ele geçirmekti. O da tutmadı. Halk üç-beş çapulcunun yaptığı eylemlere destek vermedi. Ancak, Gezi olaylarında ortaya çıkan öyle bir gerçek var ki; insanın kanını donduruyor. Adına bakıyorsun Türk ve Müslüman kimlikli. Yazdıklarına bakıyorsun… ”Zülüm 1453’te başladı” diye yazıyor.
Bu alçaklar belli ki hala Bizans hayalleri kuruyor. Oysa Fatih Sultan Mehmet, 1543’te Bizans’ı ve onun entrikalarını yerle yeksan etmiş. Bizans halkına “Özgürce kendi dininizi yaşayabilir, huzurlu bir hayat sürebilirsiniz” demiş. Bir çağ kapanmış, yeni bir çağ açmıştı. Fethin üzerinden 563 yıl geçmiş… İstanbul Türk ve Müslüman… Yüz yıllarca Hilafetin merkezi olmuş, dünya siyaseti İstanbul’dan yönetilmiş.
Dünyanın jeopolitik gerçek merkezi sayılan İstanbul, iki kıta ya yayılmış dünyanın tek şehri. Cumhuriyetin 50. yılında 1973’te, dönemin başbakanı Süleyman Demirel, İstanbul’un iki yakasını Boğaz köprüsüyle birleştirdi. Köprünün adı “15 Temmuz Şehitler Köprüsü” olarak değiştirildi. Sonra Turgut Özal; 3 Temmuz 1988’de Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü hizmete açarak ikinci defa İki kıtayı birbirine bağladı.
Ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü… 26 Ağustos tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın emekleriyle hizmete girdi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlık döneminde Marmaray projesinin temeli Ağustos 2004 tarihinde atıldı. Asya ile Avrupa’yı yer altından birbirine bağlayan Marmaray projesinin açılışı 2013 yılında Recep Tayyip Erdoğan’a nasip oldu. Ve Avrasya Tüneli… Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’a yapmayı hedeflediği Avrasya tüneli iki kıtayı 20 Aralık 2016 tarihinde inşallah Asya ile Avrupa’yı beşinci kez birbirine bağlayacak. Ne mutlu… Allah bunları bize kazandıranlardan, emeği geçen herkesten razı olsun…

15 TEMMUZ’UN ETK İLERİ
Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızmış bir grup terörist subay, hava kuvvetlerinde organize olarak, FETÖ’nün emriyle ülkenin geleceğini ipotek altına alacak CIA-MOSSAD destekli bir proje olan Fethullah Gülen’i Türkiye’nin başına “halife “olarak getirebilmek bir darbe girişimi teşebbüsünde bulundular. Türk halkı 15 Temmuz gecesi tankların önüne yattı, mermilere vücutlarını siper etti. Ve darbe bastırıldı. Sonrasında IŞİD ve YPG/PYD saldırıları arttı. TSK, 24 Ağustos’ta Suriye’de yerleşik Terör örgütlerinin kökünü kurutmak için sınır ötesi operasyona girişti. Cerablus IŞİD’den alındı. YPG ile olan çatışmalar devam ediyor. FETÖ, PKK, PYD/YPG ve diğer terör örgütlerinin bağlantılarını birer birer aydınlanırken öyle detaylar var ki insanı şaşkına çeviriyor. Yaklaşık 40 yıllık bir yeraltı faaliyetinin neticesinde Türkiye’nin TSK başta olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruşlarına, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının tamamında etkin bir konuma gelen bu kriptolu FETÖ üyeleri, yıllarca hem halkı hem devleti sömürmüş...
KOSGEB VE KALKINMA AJANSLARI… KOSGEB’den KOBİ’lere teşvik için verilen milyonlarca lira hibe paralar her şehirdeki sivil FETÖ imanının onayıyla istedikleri örgüte faydalı iş adamlarına verilmiş. Kalkınma ajansları vasıtasıyla milyonlarca lira paralel KOBİ’lere hibe edilmiş.
TURQUALITY… Türkiye’nin 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşması için ihracatı geliştirmek ve dış pazarlar için verilen milyonlarca dolarlık Turquality hibeleri de bu amaçlarla dağıtılmış.
LOBİ FAALİYETLERİ… Türkiye’nin yurt dışında yaptığı lobi faaliyetleri için milyonlarca dolar yine bu örgütün denetiminde ilgili yerlere aktarılmış... En büyük hibeler Türkçe Olimpiyatları gibi etkinliklere bir yolu bulunup verilmiş.
TUSKON… Devlet yardımlarından fazlasıyla istifade eden kurumlardan biri TUSKON…
YURT DIŞI FUAR KATILIM HİBELERİ… İhracatı artırmak için devletin yurt dışındaki fuarlara katılan firmalara sağladığı bağışlar hazinedeki FETÖ’cü elemanlar aracılığı ile FETÖ’cü iş adamlarını nasiplendirmiş.
YURT DIŞI KÜLTÜR FESTİVALLERİ… Dünyanın birçok yerinde kültür ve sanat festivallerine sponsorluk adı altında başbakanlık tanıtma fonundan büyük bağışlar sağlanmış. Bundan üç beş yıl önce Paris’te düzenlenen 2-3 bin kişinin ziyaret ettiği bir etkinliğe İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin etkinlik alanı olmamasına rağmen yaptığı sponsorluk bağışı dudak uçuklatıyor. Yine Lyon’da yapılan bir etkinlikte de devletin imkânlarının cömertçe harcandığı ifade ediliyor.
İŞ GEZİLERİ… Fuar ve pazar araştırma; ekonomik faaliyet adı altında FETÖ’cü kurumların yaptığı yurt dışı gezilerin parası da ‘iş gezisi desteği’ kapsamına alınarak devlete ödetilmiş…

EN BÜYÜK VURGUN DEVLETİN HAZİNE ARAZİLERİNDE
Türkiye’de neredeyse her uçan sinekten bile yağ çıkaran FETÖ, milleti ve devleti öyle bir hale getirmiş ki, nereye baksanız izleri yılarca silinmez. Devlet kurumlarına yerleştirilen memur kılıklı kripto elemanları ile Türkiye’nin 81 ilinde il imamlarıyla organize olarak Hazine’ye ait ne kadar değerli hazine arazilerini tespit edip, bu arazilerin önemli bir bölümünü eğitim, sağlık veya kültür faaliyet alanı diyerek FETÖ’nün vakıf ve derneklerine bir kılıfı bulunarak düşük fiyattan satış ya da uzun vadeli kira yoluyla tahsis edilmiş. Araziler alındıktan sonra ise iş adamlarından alınan “himmet”lerle binalar dikilmiş. Yapılan bu binalar sonra da yine devletin kamu kurum ve kuruluşlarına uzun süreli ve yüksek bedellerle kiraya verilmiş. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, son dönemde FETÖ’nün elinden bin 142 gayrimenkulün alınıp devlete teslim edildiğini açıkladı. Türkiye genelinde FETÖ’ye bağlı kuruluşların 60 binden fazla gayrimenkulü olduğu tespit edilmiş.

HİMMET VERMEYENLERE DEVLETİN SOPASI GÖSTERİLMİŞ
Himmet vermeyen iş adamlarının durumuna gelince, FETÖ’nün sivil kanadı, kahvaltı ya da katmerli toplantı adı altında, düzenlediği toplantılara iş adamlarının davet edildiği, toplantılara mutlaka o bölgenin Emniyet, Adalet, Maliye ve SGK üst düzey mensuplarının da bulundurularak bir nevi himmet toplantısında psikolojik baskılar uygulamış. Himmet ya da kurban bağışı vermeyen iş adamlarının iş yerlerine gönderilen SGK veya Maliye elemanları iş yerlerine sudan sebeplerle ağır cezalar ödemişler. Maliye’ye itiraz edenlere, “Sizin yerinizde olsam şapkayı bırakır giderim” gibi ifadelerle gözdağı verilmiş.

BİLİŞİM SEKTÖRÜNDE SOYGUN
FETÖ’nün en etkin olduğu sektörlerin başında bilişim sektörü geliyor. Emniyet’te etkin olan yapılanma yerel yöneticilere tesir ederek “bilişim şirketleri” vasıtasıyla Cumhurbaşkanı dahil, devletin tüm bürokratlarını dinleyerek devletin hafızasını ele geçirme çabasını yürütürken diğer yandan da TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) vasıtası tüm iş adamlarını dinlemeye almış. Cahit Paksoy ve Erkan Akdemir’in örgüt üyeliği dolayısıyla gözaltına alınması ise gözleri bilişim sektöründeki bu konuma çevirdi. Cahit Paksoy, tutuklanırken Erkan Akdemir ve teknolojiden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Coşkun Şahin serbest bırakıldı. Akdemir ve Şahin’in Türk Telekom’daki görevlerinden istifa ettiğini Türk Telekom CEO’su Rami Aslan kamuoyuna duyurdu. Ardından Rami Aslan'da 31 Ağustos'da Türk Telekom'daki görevinden ayrıldı.

TEDES MAĞDURLARININ SESİNİ KİM DUYACAK?
Ülke kalkınmasına hizmet için Ak Parti’nin 14 yıllık iktidarı döneminde Recep Tayip Erdoğan’ın büyük önem verdiği “duble yollar” ülkemizi batıdan – doğuya – kuzeyden – güneye bir uçtan bir uca kapladı. Uluslararası standartlardaki bu yollar ülkemizin kalkınmadaki en önemli göstergelerinden biri. Vatandaşlar artık daha güvenle seyahat edecek. Ancak bu yolların başı her ilçede neredeyse Deli Dumrul hikayesinde ki gibi..  
Hikaye bu ya Deli Dumrul bir köprünün başını tutmuş, geçen atlılardan 1 akçe, geçmeyenlerden 4 akçe haraç kesiyormuş. Şimdi Türkiye’nin yüz akı bu yollarda vatandaşlar için “SİLAHSIZ SOYGUN” dönemi başlamış. Ak Parti iktidarının milletin hizmetine sunduğu bu yollarda yerel yönetim – emniyet iş birliği ile konulan TEDES kameraları Osmancık – Ordu-Çorlu-Çerkeş ve bir çok yerde nerede ise her 500 metreye bir foto flaş ceza makinası konulmuş. Bu sistemi ise yap – işlet – hasılatı bölüş metoduyla “AVCI BİLİŞİM ŞİRKETLERİ” kurmuş. Bilgisayar başına da primle çalışan elemanları yerleştirerek sistemi “silahsız soyguna” dönüştürmüş. Bir örnek vermek gerekirse mesela Osmancık’ta Ulusoy Tesisleri önü. Yol tabelasında otomobiller için önce 82km hız sınırı, kameraya 100-150 metre kala hızlı limit tabelası 70km düşürülmüş. Ancak bu noktadan 74km hızla ile geçen araçlara 412TL katmerli ceza uygulanıyor. Sebep masa başında ki primli elemanların ya da çevre denetim elemanlarının hız tabelalarıyla oynaması. Duble yolarla şereflenen Yerel yöneticiler ise TEDES uygulamalarına  geçerek Belediye bütçelerine üç beş kuruş kazanma uğruna binlerce sürücünün alın terini Avcı şirketlerin insafına bırakmış… Gecenden 1, geçmeyenden 4 ” hikâyesi gerçeğe dönüşmüş…
Bilişim sektöründeki deneyimlerini emniyet ve Yerel Yöneticilere kaynak sağlamak vasıtasıyla kullanan ve bir çoğunun FETÖ bağlantısı olduğu iddia edilen “Avcı şirketler”le ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki şunları söylüyor 
“Belediyeler kendi ellerindeki bu imkanı daha çok kamunun yapması gereken bu imkanı hasılat paylaşımı şekli ile özel şirketler ile paylaştıkların da ortaya büyük sakınca çıkıyor.  Avcı firmalar geliyor sistemi kuruyor. Avcı firma kör noktalarda veya başka yerlerde, örneğin rampa aşağı yolda hız sınırını 40 yazıyor, 50  yazıyor. Hakikaten orada 40, 50 ile gitmek mümkün değil. Oralarda, kör noktalarda veyahut da avcılık yapacağı yerlerde tezgahını kuruyor. Her kese hile yapmış gibi oluyor.
Öte yandan TEDES  uygulaması yapılan  il ve  ilçeler ise sürücülerin Kara listesinde. Mesela; Samsun, Ordu, Merzifon, Osmancık.  Çorum ve Çankırı, Sakarya, Bursa, Balıkesir vs… diğer iller ve ilçeleri. Bu yörelerden gecen sürücüler tuzaklara ağır bedeller ödedikleri gerekçesiyle artık  o yerleşim birimlerini teğet geçiyor.  Daha önce dinlenme ve gezmek için vakit geçirdikleri bu yerleşim birimlerinden artık simit bile almıyor. TEDES uygulanan yerlerde durmuyorlar. Bu yüzen en çok zararı  zar zor geçinen  yol kenarlarında sürücülere yemek ve hediyelik eşya satışı yaparak iyi ciro yapan esnaf görüyor. Daha önce araç kuyrukları olan dinlenme tesisleri şimdi sinek avlamaya başlamış. Sürücüler “TEDES olan şehirlerde durmak yok. Alışveriş yok. Hata yakıt almak ta yok” diyerek büyük tepki gösteriyor… TEDES soygununa göz yuman Yerel yöneticiler istemeden yerel bütçeye üç beş kuruş kalsın hesapları yaparken “Dimyata Pirinç’e giderken Bulgurdan da oluyorlar…”
Türkiye’nin dört bir tarafında kurulan TEDES sistemini kuran firmaların acilen denetim altına alınması, yollardaki geçici hız tabelalarının kaldırılması ve Karayollarının belirlediği gerçek hız  levhalarının sabit olarak  konulması acili yet arz ediyor. Ayrıca Avcı şirketlerin devre dışı bırakılarak denetimin emniyet trafik şube müdürlüklerine verilmesi sürücülerin güven açısından önem arz ediyor. Tuzaklama sistemiyle kesilen cezalardan avcı şirket paylarının alınan cezaların hak sahiplerine iadesi gerekmekte. Eğer iade edilemiyorsa bu şirketlerden tahsil edilerek devletin maliyesine verilmesi gerekmektedir.
{ "vars": { "account": "G-3HWH7J6WBF" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }