2019 yılı için piyasalar ilk iki çeyrekten pek umutlu değiller. Fiyatlamaları baskı altında bırakacak ve küresel borsalarda alım iştahının güçlenmesini zorlaştıracak etkenler olması nedeniyle yılın ilk birkaç ayında dalgalanmalarla karşılaşmak mümkün olabilir diye düşünüyorum.
2019, 2018 yılının kayıplarını bir yandan toparlamaya çalışacak. Diğer yandan küresel büyümeye yönelik endişelerle savaşmasını bekleyebiliriz. 2018 yılında ülke ekonomilerinin genelinde çarklar dört dörtlük çalışmadı. ABD ekonomisi dışında diğer ülkelere bakıldığında çok şahane bir yıl geçirmiş gibi durmuyor. Fed agresif bir şekilde 2018 yılında 4 faiz artışı yaparken, 2019 yılındaki beklentilerini ise üçten ikiye düşürdüler. Hatta Fed’in dikkat ettiği bir diğer nokta, küresel görünümdeki ekonomik risklerdi. Bu doğrultuda, Fed bile bu durumun altını çiziyorken, 2019 yılında küresel piyasaları bekleyen risklerin olduğunu görmemek yanlış olur diye düşünüyorum. ABD ve Çin, İngiltere’de Brexit, Çin ekonomisinden gelen yavaşlama sinyalleri, Türkiye’de enflasyon görünümü ve Türkiye ekonomisine yönelik daralma beklentisi, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar diye sıralamak mümkün. Bu konjonktürde, dolar açısından çok güçlü bir 2019 yılı olmayabilir. Hem ABD Başkanı D. Trump zaten güçlü dolar istemiyor, hem de Fed’in duruşu şimdilik güçlü doları desteklemiyor. Dolardaki bu yumuşama ise en azından Türkiye gibi gelişmekte olan ülke piyasalarını rahatlatacaktır. Bu açıdan şanslı olduğumuzu söylemek isterim. Ancak 2019 yılı için piyasalar ilk iki çeyrekten pek umutlu değiller. Fiyatlamaları baskı altında bırakacak ve küresel borsalarda alım iştahının güçlenmesini zorlaştıracak etkenler olması nedeniyle yılın ilk birkaç ayında dalgalanmalarla karşılaşmak mümkün olabilir diye düşünüyorum. Küresel borsalarda risk iştahı zayıf kalmaya devam ediyor. Piyasalarda ralliyi destekleyebilecek bir havanın oluşması en azından 2Ç döneme kadar biraz daha zor olabilir. Türkiye ekonomisi ise enflasyonla mücadelesini sürdürecektir. TCMB son yaptığı aralık ayı toplantısında enflasyon konusunda dilinde yumuşama olsa bile yine de enflasyon nedeniyle risklerin olduğuna değinmişti. Dolayısıyla 2019 yılı 2Ç döneme kadar enflasyondaki tablo fiyatlamalar açısından önemli olacaktır. TCMB ise bu süreçte eğer kurlarda ciddi oynaklıklar olmazsa, aynı zamanda küresel piyasalarda sert hareketlere maruz kalmazsak açıkçası bir süre daha sıkı duruşunu korumasını ve politika faizini yüzde 24.00 seviyesinde sabit bırakmasını bekleyebiliriz.
BÜYÜME NASIL SEYREDECEK? DÖVİZ KURLARININ SEYRİ NASIL OLACAK?
Türkiye’de büyüme konusunda ne yazık ki çok iyimser açıklamalarda bulunamayacağım. Ekim ayı sanayi üretimi rakamlarının negatif bölgede gelmesi ve piyasaları tatmin etmemesi büyüme konusundaki beklentimizi de olumsuz etkiledi. Ekim ayı sanayi üretimi, 4Ç büyüme rakamının ilk verisi olarak yorumlanır. Açıkçası, sanayide kasım ve aralık aylarında da negatif tablonun sürmesi durumunda Türkiye ekonomisinin son çeyrekte daralarak yılı kapatmasına neden olabilir düşüncesindeyim. Bu da piyasaların beklentisi doğrultusunda olacaktı dolayısıyla çok sürpriz bir durum olmayabilir ve fiyatlamalarda da ciddi hareketler oluşmayabilir en azından kurlar cephesinde.
Döviz kurlarında 2019 yılı için Mart ayında Türkiye’de yapılacak yerel seçimler önemli olabilir. Seçim öncesi kurlarda hareketlilik oluşabilir ancak yeni bir trend için zor gibi duruyor. Kurlar 2018 yılının son aylarında, ağustos ayındaki rekor seviyelerin ardından ciddi bir yol kat etti. Bu bağlamda her ne kadar kurlar üzerinde yukarı yönlü riskler bulunuyor olsa bile yılın ilk aylarında ben çok agresif hareketler beklemediğimi belirtmek isterim. Seçim öncesi hareketliliğin oluşması aslında normal çünkü her hangi bir ülkede seçim zamanında o ülke para biriminde oynaklık artar. Bu doğrultuda, Türkiye’nin seçim döneminde TL varlıklar için böyle bir beklenti içerisine girmemiz çok da şaşırtıcı olmamalı. Yurtiçi piyasalarda her ne kadar tansiyon ciddi anlamda dinmese bile eskisi kadar agresif değil. Bu konuda şanslıyız ve bu yüzden yükselişe geçmek istediğinde tepkiler zayıf kalıyor. Sonuçta, TCMB, hükümet, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile BDDK aktif bir şekilde piyasada rol oynamaya başladığından bu yana kurların tansiyonu dinmeye başladı. Bir de sadece Türkiye ayağına bakmak çok doğru olmayabilir. Dışarıda, doları da izlemek daha sağlıklı olacaktır. Sonuçta, Fed’in faiz artış hızını indirdiği bir ortamda ve ABD Başkanı D. Trump’ın dış ülkelerle arasının pamuk ipliğine bağlı olduğunu da düşünürsek, dolarda çok ciddi bir ralli oluşmayabilir. Bence, 2019 yılı gelişmekte olan ülke piyasalarının yılı olabilir. Bu doğrultuda, TL bu açıdan şanslı ama Türkiye’nin kendi iç dinamikleri nedeniyle TL üzerindeki baskının da sürmesini beklemek yanlış olmaz.
İŞSİZLİK, FAİZ, YÜKSEK ENFLASYON VE YÜKSEK KURLARA KARŞI HANGİ ÖNLEMLER ALINMALI?
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, yeni ekonomi programında Türkiye için alınan önlemleri detaylı bir şekilde anlatmıştı. Sonrasında Türkiye enflasyonla mücadele kapsamında bir kampanyaya başladı. Aynı zamanda, Hazine, Euro ve ABD Doları cinsinden devlet tahvili ihracına başlayacaklarını belirtti. Kısacası Türkiye bir dengelenme sürecinde. Bunlar sadece Hazine’den gelen açıklamalar. Sonuçta TCMB ve BDDK’dan daha önceden yapılan önlemleri de göz önünde bulundurursak, 2018 yılının sonlarına doğru teşvik ve önlemlerin artması 2019 yılında meyvelerini vermeye başlayıp başlamayacağını bize gösterebilir. Önlemler sonuç vermeye başladıkça yeni teşviklerin de gelmesini bekleyebiliriz. Ancak şimdilik mevcut durumda elimizdeki önlemlerle sonucu beklemenin daha doğru olacağını düşünüyorum.