Mehmet Koç'un kaleme aldığı yazı şöyle:
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın çalışma hayatımızı yakından ilgilendiren "mesai saatlerinin azaltılması" çalışmaları yeni açıklanan "üreterek değil, tüketime dayalı sıkılaşarak büyüme”gerçeğiyle bile uyuşmamaktadır.
Duyumlara göre mevcut 45 saatlik haftalık çalışma saati iktidarca 40, muhalefetçe 37,5 saat olarak düşünülmektedir.
Sanayimizin yapısı emek- sermaye yoğundur. İSO'nun 24.000 üyesinin %90'dan fazlası KOBİ'dir. İSO ilk 500 (788 bin - 2022), ikinci 500 çalışan sayısı (261 bin - 2022)dir.
Toplam : 1.050 bin . Hepsini teknoloji yoğun üretim kabul etsek bile (ki değil) topu topu yüksek katma değerli ürün ihracatımız %3'ü bir türlü geçmemektedir !
Dolayısıyla 24 milyon çalışanın düşük teknolojili, emek - sermaye yoğun üretimde çalıştığı görülür. (30 milyonun 5 milyonunu da memur saydık.)
Özetle yukarıdaki rakamlar "daha fazla çalışıp, üretmekten başka çaremiz olmadığını" gösteriyor !
Gelişmiş ülkeler sermaye birikimini keşif ve icatlarla, sanayi devrimiyle, yoksul ülkelerin yeraltı zenginliklerine el koyarak, artı - değerlerini sömürerek sağladı. Yakın zamanda da bilim ve teknolojiyi önceliyerek ; emek yoğun sanayiden teknoloji yoğun sanayiye geçtiler. Şimdi de bilgi yoğun sanayilere geçiyorlar. Dolayısıyla kişi başı gelirleri de 40 - 50 bin $'da seyrediyor.
Onların mesai saatlerini azaltmaları, haftalık çalışma gününü de 4'e indirmeleri normal.
Çin sermeye birikimini, Kendi emek gücünü "köle tarzı" kullanarak sağladı. Şimdi bilimsel ve teknik atılımlarla "dünya devi" oluyor.
Bizim ne bilimsel - teknolojik gelişmelere dayalı, ne de emek sömürüsüne dayalı sermaye birikimimiz olmadığına göre, başta petrol, doğal gaz olmak üzere, yeraltı zenginlikleri açısından da fakir olduğumuza göre ; mesai saatlerini kısaltmamız üretim maliyetlerimizin artmasına rekabet gücümüzün daha da düşmesine neden olur.
Ne zaman ki kapsayıcı bir planlama ile 208 Üniversitemiz ve 140 bin öğretim üyemizle ileri üretim teknikleri geliştirir; üretim yapımızı emek yoğundan teknoloji yoğun sanayiye geçirir, emek verimliliğini artırarak yüksek katma değerli ürün ihracatımızı %6'ların üzerine çıkartırız o zaman çalışma saatlerinin azaltılması düşünülebilir.
Zaten 1992'de "Erken Emeklilikle" yara almış olan sanayimiz, bir de geçen yıl çıkan EYT ile hepten yara almıştır. Şimdi de mesai saatlerinin azaltılması çalışmaları ile "popülizm" uğruna başka facialar yaşanabilecektir.
Özellikle emek yoğun çalışan ve en fazla istihdam sağlayan en büyük sektörümüz tekstil; haftalık 50 saatin üstünde çalışan ve bizim gibi denetlenmeyen uzakdoğu rakipleri ile nasıl rekabet edebilecektir?
Bu durum daha fazla iflasları ve yurt dışına kaçışları
artırmayacakmıdır?