Cennetin kapılarını cömertler açar
Hz. Ebubekir gibi cömertti Erol Olçok, Şeyh Şamil’in vatanı Kafkaslardan izler taşıyordu yüzünde… Ataları, rüzgârların çok sert estiği bir coğrafyadan geliyordu. O bir Çerkes Beyi’ydi. Erol’u Tayyip Erdoğan’ın sağ kolu, en yakınındaki isim olarak biliyordum. O yüzden onu ulaşılmaz bir adam olarak görürdüm. Ancak onu daha yakından tanımaya başladığımda gönlünü herkese açabilen, yiğit, cömert ve alçak gönüllü biri olduğunu anladım. Evet Erol Olçok variyetli biriydi ama, paraya pula önem vermeyen bir kişiliğe sahipti. Gönül zenginliği, maddi zenginliğinin daima önünde oldu. Çok cömert ve yardımsever bir insandı. Cebinde iki lirası varsa çıkarıp hepsini verirdi. Tıpkı Hz. Ebubekir gibi… Cennetin kapılarını cömertler açar.
Milletimizin kalbine dokunan kampanyalar yaptı
Allah’ın ona doğuştan verdiği yetenekleri vardı. Sanat yönü çok güçlü birisiydi. Projeler üreten ve bunu sahada uygulayan bir yapıya sahipti. Bir çoğumuz proje üretebiliriz, ancak bu projeleri hayata geçirmede başarılı olamayız. Şehit Erol Olçok, proje üretiyor, uyguluyor ve yönetiyordu. Ak Parti’nin adının ve logosunun oluşturulmasında üreten bir beyin olarak Erol Olçok’un imzası var. Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim kampanyalarındaki başarıları Erol’un ne denli büyük bir strateji uzmanı olduğunu gösteriyor. O, Ak Parti için milletimizin kalbine dokunan kampanyalar yaptı.
Ak Parti’nin defalarca iktidarı kazanmasında şüphesiz Erol Olçok ve onun yönettiği Arter Ajans’ın önemli rolü oldu.
Muhafakazar devrimci bir lider
Erol Olçok, Recep Tayyip Erdoğan’ı çok severdi. Onun gönlünde Recep Tayyip Erdoğan’ın çok farklı bir yeri vardı. Zannediyorum Cumhurbaşkanımızın gönlünde de Erol farklı bir yere sahipti. Erol ve Abdullah Tayyip’in cenaze namazında Cumhurbaşkanımızın döktüğü göz yaşları bu gönül bağının en güzel ifadesiydi. Görüşmelerimizde Erol’un, Recep Tayyip Erdoğan’a olan sarsılmaz sadakat, sevgi ve bağlılığını anlardım. Recep Tayyip Erdoğan’ın dışında bir başka siyasi liderle çalışmayı hiç istemedi. Recep Tayyip Erdoğan’ı tarif ederken, “İnançlarıyla muhafazakâr, icraatlarıyla devrimci bir lider…” derdi. Onun gözünde Recep Tayyip Erdoğan, kendi abdestinden emin olan, inanan, inandığını samimi olarak yaşayan bir karakter ve aynı zamanda tabuları yıkan, icraatlarıyla herkesi şaşırtan muhafazakâr bir devrimci kimliği taşıyordu.
Erol Olçok da Recep Tayyip Erdoğan gibi muhafazakâr devrimci bir karaktere sahipti. Liderlik vasfı olan birisiydi. Muhafazakâr ve devrimci kimliklerini bir kalbe sığdırdı. Muhafazakârların köşesine çekilen kitleler olmadığını gösterdi.
Abdullah’ı bağrına basmıştı
Türk tarihinde her yazılan destanın öne çıkan kahramanları vardır… Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip de hiç şüphesiz tarihe adlarını yazdıran iki kahramandır. Şehit Erol, benim 17 yıllık komşumdu. Halen ikâmet ettiğimiz Altunizade Hilal Konakları’na 17 Ağustos 1999 depreminden bir gün önce taşınmıştık. 18. bloğun bahçe katında biz, yanı başımızdaki 17. bloğun bahçe katında ise Erol Olçok ve ailesi yaşıyordu.
Hiç unutmuyorum, Pazartesi gününü Salı’ya bağlayan gece saat 03.02’de deprem oldu. Deprem paniğiyle kendimi dışarıya bahçeye attım. Erol Olçok da o tarihte henüz iki aylık bebek olan Abdullah Tayyip’i kucağına almış dışarı çıkmıştı. Şehit Erol, beni fark etmemişti. Bebeğini, Abdullah’ı kollarıyla sımsıkı sarıp sarmalamıştı. Babalık duygusuyla oğlunu koruyordu… Bir filmin kareleri gibi gözlerimin önüne geliyor, o anı hiç unutamıyorum…
Bir kutlu gecede şehit oldular
Erol Olçok 1999 depreminde bağrına basıp da korumaya çalıştığı, henüz 17’sine yeni adım atmış yavrusu Abdullah Tayyip ile bir kutlu gecede şehit düştüler.
Erol Olçok da oğlu Abdullah Tayyip de vatan ve bayrak uğruna kurşunların üzerine yürüyen kahramanlar ve milletimizin aziz şehitleridir. Onlar; 15 Temmuz gecesi Türkiye’nin üzerine bir kâbus gibi çöken darbe teşebbüsüne karşı göğüslerini siper ettiler. Baba ve oğul vatan ve bayrak uğruna birlikte şehadet şerbetini içtiler. Allah onlara, her kulun erişemeyeceği yüce bir makâmı bahşetti.
Erol kardeşim, şehidim, yiğidim sana imreniyorum… Oğlun Abdullah Tayyip ile Hakk’a yürüyüşünüz ne şanlıydı… Tıpkı Hz. Hamza gibi…