TÜRKİYE TÜKETİMLE BÜYÜYEMEZ

Abone Ol

30 Ekim – 1 Kasım tarihleri arasında İzmir’de düzenlenen 5. İktisat Kongresi’ne katıldım. Dört binden fazla katılımcının iştirak ettiği kongrede küresel ekonomik yeniden yapılanma sürecinde Türkiye ekonomisi bütün yönleriyle tartışıldı. İktisat Kongresi’nin açılış oturumunda Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim, Türkiye’nin sağlık alanında dünyaya örnek olacak bir başarı sergilediğini adeta hayranlıkla ifade etti. Ne yazık ki sağlıkta devrim yapan bakan olarak tarihe geçen Prof. Dr. Recep Akdağ, görevini bu yılın başında yine bir doktor olan Mehmet Müezzinoğlu’na devretti. Bu arada Dr. Müezzinoğlu’nun özel hastane sahibi olan ilk sağlık bakanı olduğunu hatırlatalım. Kıymetini bilemediğimiz eski bakan Prof. Dr. Akdağ ise şu anda dünyanın bir numaralı üniversitesi Harvard’da ders veriyor. Açılış oturumunda en önemli konuşmayı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptı. Türkiye’nin büyümesi için olmazsa olmaz konuları dört başlıkta özetledi.
1- Demografi (nüfus),
2- Demokrasi,
3- Bilgi,
4- Barış (bölgesel huzur ve istikrar.)

Türkiye’nin genç nüfusu büyüme için itici güç durumunda. Çözüm Süreci ile iç barışı ve huzuru yakalayan Türkiye, bilgi toplumu olmayı başarabilirse bölgenin tartışmasız lideri haline gelecektir. Ne var ki Türkiye 10 yıl sonra dünyanın 10 büyük ekonomisi içinde yer almak istiyorsa tüketime dayalı büyüme yerine üretim, yatırım ve ihracata dayalı büyümeyi gerçekleştirmek zorundadır. Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü’nün (IMD) 2013 dünya rekabet yıllığına göre Türkiye, gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 70’ini hane halkı tüketimi ile sağlıyor. Katar, Lüksemburg ve Çin’in ilk üç sırayı paylaştığı 60 ülke arasında Türkiye olarak sondan 5’inci sıradayız. Yatırımların GSYH’ya katkısı yüzde 20.3’te kalırken, 60 ülke arasında Türkiye mal ihracatında 51’inci, hizmet ihracatında 41’inci sırada yer alıyor. Türkiye son 15 yılda Rekabet Gücü sıralamasında 35’inci sıradan, 38’inci sıraya geriledi.

ERDOĞAN, USTALIK DÖNEMİNDE BAŞARISINI SÜRDÜRMEKTE ZORLANIYOR
Türkiye, Erdoğan iktidarının ilk döneminde 2003- 2007 arasında hem büyüme hem de ihracatta rekor kırdı. Kürşat Tüzmen’in bakanlığı döneminde ihracat 36 milyar dolardan 132 milyar dolara yükseldi. Son beş yılda ise ihracat yerinde saydı dersek yanlış olmaz. Zira 2012’de 150 milyar doları zar zor aşabildik. İlk 5 yılda ihracat yüzde 300’den fazla artmışken son beş yılda sadece yüzde 20 artış sağlanabildi. Bugün Türkiye’de satılan her 100 otomobilden 78’i ithal ediliyor. Sanki çok zengin bir ülkeymişiz gibi cep telefonu ithalatına milyarlarca dolar ödüyoruz. Türk halkı kredi kartlarıyla kazancından fazlasını harcıyor ve borçlu yaşıyor. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmadığımız için tasarruf oranı artmıyor ve ithalata dayalı tüketimle cari açık yükseliyor. Türkiye, önümüzdeki on yılda net ihracatçı ülke haline gelemez ve bilgi toplumuna dönüşemezse dünyanın en büyük ekonomisi arasına girmek hayal olur. Başbakan Erdoğan, çıraklık döneminde sağladığı başarıyı ustalık döneminde sürdürmekte zorlanıyor. Hem dış politikada hem de iç politikada yaşanan hayal kırıklıkları Erdoğan’ı zor durumda bırakabilir. Türkiye’nin yeni bir başarı hikayesine ihtiyacı var…
{ "vars": { "account": "G-3HWH7J6WBF" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }