Bir ülkenin geleceği bugün doğan, büyüyen nesillerle devam edecektir. Bugün daha çocuk bunlar dediğimiz yavrular, günügeldiğinde bu ülkenin geleceğine yön verecek kişiler olacaktır. O halde yetişen, büyüyen her bir birey bu ülke için aynı zamanda istikbal demektir. O halde anne-babalar olarak körpecik beyinlere olan bakışımızı daha dikkatli hale getirerek, doğru bildiğimiz yanlışları terk etmeli ve bir ülkenin geleceğini karanlıklara zindan etmemeliyiz. Peki nedir doğru bildiğimiz yanlışlar? Uzmanlara göre insan gelişimin büyük bir bölümü (yaklaşık yüzde 75’i) 0-6 yaş arasında sağlanmaktadır. Bunun yanında ise her çocuğun ailesinden veya çevresinden en çok negatif enerji aldığı dönem ise yine bu yaşlardır. “Sen küçüksün, sen adam olmazsın, sen yapamazsın” vs… bulunduğu çevreden sürekli benzer olumsuz mesajlarla beslenen her bir gelecek neferi “yapabilmeyi” öğrenmek yerine “yapamamayı” öğrenmek zorunda kalmaktadır. Bir insana kırk gün deli derseniz deli olur misali sürekli yapamamanın öğretildiği bir çocuk ise ilerleyen yıllarda başarıyı mumla aramaktadır. Ruhu başarıyla tatmin edilmemiş bireylerin yetiştiği atmosferde ise başarılılar, diğerleri tarafından sürekli tehdit unsuru olarak görülmektedir.
Çözüm nedir? Önce kendine, ailesine, çevresine ve ülkesine faydalı olacak şekilde bireyler yetiştirmektir. Bu noktada ise ebeveynlerin çocuk yetiştirmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Çocuk yetiştirmek ağaç yetiştirmekten daha önemlidir. Çünkü ağaç istediğiniz gibi olmazsa eğer; gerektiğinde kesip atabilirsiniz, ama evlat öyle değildir. Geri adım atamazsınız. Bu nedenle daha anne karnında iken eğitimlere başlayıp,0-6 yaş arasında da pozitif enerjilerle özgüven sağlanmalıdır. “Yapamazsın”larla bugün geldiğimiz nokta ortada. Şu an ortalama 30-35 yaş üstü nesil hep bu şekilde yetişmiştir. Özgüven kaybına uğrayan bir nesil heba edilmiştir. Bunların tam aksine ise günümüzde ise her şeye kolay ulaşabilen, hiçbir şeyin değerini bilmeyen bir nesil gümbür gümbür geldi, geliyor. Geçmişte kendi oyuncağını bile kendi yapan ve böyle olduğu için de hem becerileri gelişen hem de o basit oyuncakların kıymetini bilen bir nesilden, özel odası paha biçilemez oyuncaklarla dolmasına rağmen hiçbir şekilde tatmin olmayan, ruhu aç bir nesille karşı karşıyayız. Geçmişten çıkarılan derslerle özgüvenli bir nesil yetiştirelim derken; kontrol edilemez bir güce sahip olduğunu düşünen, özgüven patlaması yaşayan, gerçekteki vasa gücünden bihaber bir toplum ortaya çıkmaya başladı bile.
Önceki nesillerde gerçekte gücü olan, başarabilecek olan bireyler yanlış yöntemlerle adeta katledildi ve bu kişiler yapabilecek gücünün hiçbir zaman farkına varamadılar. Erdal Demirkıran’ın ifadesi ile kartal gibi doğup, yıllarca tavuk gibi yaşayan cevherler kayboldu gitti. İçlerinden bazıları kabuğunu kırarak başarıya ulaşsalar da ortaya çıkan kaybın hesabını kimse veremez. Bugünlerde ise tam tersi bir durum ortaya çıkarak gerçekte kapasitesi, yeteneği olmasa bile her şeyi ben bilirim, ben yaparım edasıyla yaşayan; frensiz özgüven aracında seyahat eden yolculardan oluşan bir tablo karşımızda durmakta. Bilgi sahibi olmadan her konuda fikir sunan-daha doğrusu sunmaya çalışan, bencil bir nesille karşı karşıyayız. Paylaşımın dili bile değişti günümüzde. Eskiden paylaşım deyince elindekini başkasına vermek anlaşılırdı, günümüzde ise başkasının elindeki gasp etmenin adı oldu paylaşım. Atalarımız ne güzel söylemiş; “ağalık vermekle olur” diye. Her şeye sahip olmak duygusuyla yetişen yeni nesiller, sahip olmak adına toplumsal değerlere aykırı bir şekilde hareket ederek amacına ulaşmaya çalışmaktadırlar.
"Her şeye sahip olmak duygusuyla yetişen yeni nesiller, sahip olmak adına toplumsal değerlere aykırı bir şekilde hareket ederek amacına ulaşmaya çalışıyorlar."
Ebeveynler, yeni nesillere her şeyi hazır sunuyor
Tüm bunların yanında en sık rastlanan temel yanlışlardan biri de “biz görmedik, rahat etmedik çocuğumuz yaşasın” düşüncesiyle yetiştirilen yeni nesile karşı ebeveynlerin her şeyi hazırca sunmalarıdır. Aklınca çok iyi bir şey yaptığını düşünen anne ve babalar çocukların herhangi bir şeyi başarma ve başaramama duygularını yaşamalarına izin vermemektedirler. Bu nedenle bedava bir hayata alışan yeni nesil, bunun ömür boyu süreceğini düşünerek ilerleyen yıllarda depresyon gibi durumlarla sık sık karşılaşarak maalesef intiharlara kadar varan sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
O halde yapılması gereken kendi işini kendi (doğru da yanlış da olsa) kendine yapabilen, kendi hayatını kazanabilen, özgüvene sahip bireyler yetiştirmeye çalışarak, hayatta bedel ödenmeden bir şeyin elde edilemeyeceğini öğreterek bir nesil inşa etmektir. Ebeveynler kendi çocuklarına kıyamadıkları için tüm bunları yapmakta zorlanabilirler, o halde başka birilerinden bu konularda destek alarak çocuklar yetiştirilmelidir. Bir çiftçi de kendi ağacını rahat budayamaz, çünkü kendi ağacına kıyamaz. Ama ağaçlar da zaman zaman kesildikçe sonraki sezonlarda daha kaliteli meyve vermektedirler. Ebeveynlerde çocukları için gerektiğinde bir ağaç misali budama işini yapabilmelidirler. Aksi halde yıllar sonra verimsiz, bakımsız bir ağaca benzeyen, gölgesinde bile oturulmayan ağaçlardan oluşan bir nesille karşı karşıya kalabiliriz.
Çözüm nedir? Önce kendine, ailesine, çevresine ve ülkesine faydalı olacak şekilde bireyler yetiştirmektir. Bu noktada ise ebeveynlerin çocuk yetiştirmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Çocuk yetiştirmek ağaç yetiştirmekten daha önemlidir. Çünkü ağaç istediğiniz gibi olmazsa eğer; gerektiğinde kesip atabilirsiniz, ama evlat öyle değildir. Geri adım atamazsınız. Bu nedenle daha anne karnında iken eğitimlere başlayıp,0-6 yaş arasında da pozitif enerjilerle özgüven sağlanmalıdır. “Yapamazsın”larla bugün geldiğimiz nokta ortada. Şu an ortalama 30-35 yaş üstü nesil hep bu şekilde yetişmiştir. Özgüven kaybına uğrayan bir nesil heba edilmiştir. Bunların tam aksine ise günümüzde ise her şeye kolay ulaşabilen, hiçbir şeyin değerini bilmeyen bir nesil gümbür gümbür geldi, geliyor. Geçmişte kendi oyuncağını bile kendi yapan ve böyle olduğu için de hem becerileri gelişen hem de o basit oyuncakların kıymetini bilen bir nesilden, özel odası paha biçilemez oyuncaklarla dolmasına rağmen hiçbir şekilde tatmin olmayan, ruhu aç bir nesille karşı karşıyayız. Geçmişten çıkarılan derslerle özgüvenli bir nesil yetiştirelim derken; kontrol edilemez bir güce sahip olduğunu düşünen, özgüven patlaması yaşayan, gerçekteki vasa gücünden bihaber bir toplum ortaya çıkmaya başladı bile.
Önceki nesillerde gerçekte gücü olan, başarabilecek olan bireyler yanlış yöntemlerle adeta katledildi ve bu kişiler yapabilecek gücünün hiçbir zaman farkına varamadılar. Erdal Demirkıran’ın ifadesi ile kartal gibi doğup, yıllarca tavuk gibi yaşayan cevherler kayboldu gitti. İçlerinden bazıları kabuğunu kırarak başarıya ulaşsalar da ortaya çıkan kaybın hesabını kimse veremez. Bugünlerde ise tam tersi bir durum ortaya çıkarak gerçekte kapasitesi, yeteneği olmasa bile her şeyi ben bilirim, ben yaparım edasıyla yaşayan; frensiz özgüven aracında seyahat eden yolculardan oluşan bir tablo karşımızda durmakta. Bilgi sahibi olmadan her konuda fikir sunan-daha doğrusu sunmaya çalışan, bencil bir nesille karşı karşıyayız. Paylaşımın dili bile değişti günümüzde. Eskiden paylaşım deyince elindekini başkasına vermek anlaşılırdı, günümüzde ise başkasının elindeki gasp etmenin adı oldu paylaşım. Atalarımız ne güzel söylemiş; “ağalık vermekle olur” diye. Her şeye sahip olmak duygusuyla yetişen yeni nesiller, sahip olmak adına toplumsal değerlere aykırı bir şekilde hareket ederek amacına ulaşmaya çalışmaktadırlar.
"Her şeye sahip olmak duygusuyla yetişen yeni nesiller, sahip olmak adına toplumsal değerlere aykırı bir şekilde hareket ederek amacına ulaşmaya çalışıyorlar."
Ebeveynler, yeni nesillere her şeyi hazır sunuyor
Tüm bunların yanında en sık rastlanan temel yanlışlardan biri de “biz görmedik, rahat etmedik çocuğumuz yaşasın” düşüncesiyle yetiştirilen yeni nesile karşı ebeveynlerin her şeyi hazırca sunmalarıdır. Aklınca çok iyi bir şey yaptığını düşünen anne ve babalar çocukların herhangi bir şeyi başarma ve başaramama duygularını yaşamalarına izin vermemektedirler. Bu nedenle bedava bir hayata alışan yeni nesil, bunun ömür boyu süreceğini düşünerek ilerleyen yıllarda depresyon gibi durumlarla sık sık karşılaşarak maalesef intiharlara kadar varan sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
O halde yapılması gereken kendi işini kendi (doğru da yanlış da olsa) kendine yapabilen, kendi hayatını kazanabilen, özgüvene sahip bireyler yetiştirmeye çalışarak, hayatta bedel ödenmeden bir şeyin elde edilemeyeceğini öğreterek bir nesil inşa etmektir. Ebeveynler kendi çocuklarına kıyamadıkları için tüm bunları yapmakta zorlanabilirler, o halde başka birilerinden bu konularda destek alarak çocuklar yetiştirilmelidir. Bir çiftçi de kendi ağacını rahat budayamaz, çünkü kendi ağacına kıyamaz. Ama ağaçlar da zaman zaman kesildikçe sonraki sezonlarda daha kaliteli meyve vermektedirler. Ebeveynlerde çocukları için gerektiğinde bir ağaç misali budama işini yapabilmelidirler. Aksi halde yıllar sonra verimsiz, bakımsız bir ağaca benzeyen, gölgesinde bile oturulmayan ağaçlardan oluşan bir nesille karşı karşıya kalabiliriz.