TÜRK SAVUNMA SANAYİ VE TURQUALITY TÜRKİYE’NİN SARSILMAZ MİLLİ GÜCÜ

SAHA EXPO ile yine zirve yapan Türk savunma sanayi, Türk Silahlı Kuvvetler’e (TSK) sağladığı katkı, ihracata ve kalifiye istihdama verdiği destekle yıldız gibi parlıyor. Markalaşma, inovasyon, döviz kazandırıcı sektörlerin baş mimarı Turquality çalışmaları da her geçen gün etkinliğini artırıyor. Ekovitrin, Kasım sayısında Türk savunma sanayini ve Turquality’yi dosya ve röportajlarla sayfalarına taşıdı.

20 Haziran 1998 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Savunma Sanayi Politikası ve Stratejisi Esasları gereğince Türk Savunma Sanayi Stratejisi’nin temelini; ülke güvenliğinin sağlanması için silahlı kuvvetlerin ihtiyaçlarının güvenli ve istikrarlı biçimde karşılanması, yüksek teknolojiye sahip harp silah ve vasıtalarının yurtiçinde üretilmesi, gerekli teknoloji tabanının oluşturularak üretim tesislerinin kurulması, kurulmuş bulunan ulusal savunma sanayi tesislerinin teşvik ve desteklemesi oluşturuyor.

Söz konusu strateji kapsamında TSK ve diğer kamu kurumlarının; modernizasyon, ürün ve hizmet ihtiyaçları dikkate alınarak şekillendirilen savunma sanayi stratejisi;  “Sürdürülebilir Savunma Sanayi İçin Teknoloji ve Alt Sistem Sahipliği”ni ilke olarak benimsiyor. Sektör bu strateji doğrultusunda gelişmesine ivme kazandırıyor. 

SAVUNMA SANAYİ SEKTÖRÜ YENİ AÇILIMLARA HAZIR

Bugün itibariyle yüzde 85’lik yerlilik oranıyla ithalatın boyunduruğundan kurtulmuş Türk savunma sanayinin 1923 – 1950, 1974 – 1998 arasında yaşadığı dönemler, sektörün geleceğine yönelik atılan ilk adımlar. ASELSAN uygulamaları ve ardından Türk savunma sanayi politika ve stratejisinin belirlendiği 20 Haziran 1998 yılından bu yana sektörün millileşmede süratle atağa geçtiği gözleniyor.

Ekovitrin, kara, deniz ve havadaki savunma sanayindeki gelişmeleri bugün ulaşılan savunma sanayi teknolojilerini SAHA EXPO kapsamında özel bir dosya şeklinde hazırladı. Dosyada bir ülkenin savunma gücünün,  ülkelerin teknolojik düzeyi ile doğru orantılı olduğu vurgulanıyor ve birçok kişinin bu stratejiyi anlamada güçlük çekse de, Türk savunma sanayi teknolojilerini seviyesini katlayarak gelecek yıllara yürüdüğü anlatılıyor.

Diğer taraftan Borsa İstanbul’da işlem gören savunma sanayi şirketlerinin yüksek performansı da gözlerden kaçmıyor.

DÜNYADA GLOBAL MARKA OLABİLMENİN YOLU

Turquality, dünyada Türk malı imajının oluşturulması ve yerleştirilmesi amacıyla oluşturulmuş devlet destekli markalaşma programı. Programının odağında, klasik ihracat desteklerinden farklı olarak salt ihracatı artırmak yerine firmaların markalaşma hedeflerine katkıda bulunmak yer alıyor. Dolayısıyla Turquality, Türk markalarının küresel pazarda güçlenmesini ve uluslararası alanda bilinirlik kazanmasını hedefleyen bir çalışma.

Ekovitrin sayfalarında söz konusu çalışmayı ele alırken, “Turquality, Türkiye’nin rekabet avantajını elinde bulundurduğu ve markalaşma potansiyeli olan ürün gruplarına sahip firmaların, üretimlerinden pazarlamaya, satışlarından satış sonrası hizmetlere kadar bütün süreçleri kapsayacak şekilde yönetsel bilgi birikimi, kurumsallaşma ve gelişimlerini sağlayarak markalı global bir oyuncu olabilmelerini sağlıyor” diyerek programın önemini ortaya koyuyor. Turquality’de lider isim ProGroup Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Salim Çam’ın röportajı çalışmaların anlaşılması açısından okuyucuya aktarılıyor.

Türkiye küresel ticaret coğrafyasında lojistiğin merkezi ve geçiş noktası. 2024 yılı itibariyle 100 milyar dolara ulaşan büyüklüğü ile dünya ile yarışan Türk lojistik sektörünün son durumunu temsilcileriyle dosya şeklinde sayfalarına alan Ekovitrin; İGA CEO Selahattin Bilgen’in ağzından Türkiye’nin son yıllardaki şaheser projelerinden İGA İstanbul’un 2030 hedefini açıkladı... Yine döviz kazandıran sektörlerden global Türk müteahhitlerinin başarılarını Çalık Holding Başkanı Ahmet Çalık nezdinde yeniden irdeledi.

EKOVİTRİN YAZARLARINDAN NOKTA VURUŞLAR

Ekovitrin yazarları nokta atışı yorumlarıyla Kasım sayısında olaylara yine ışık tuttular. Genel Yayın Yönetmeni Şeref Özata "Ekonomide Güzel Günler Olur mu?" başlıklı "Editör"  yazısıyla Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Güzel günler başlıyor” sözünü değerlendirdi. İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tarık Oğuzlu “Dirençli Orta Güç Türkiye” başlıklı makalesiyle günümüzde uluslararası ilişkilerin nasıl olması gerektiğine vurgu yaptı. Prof. Dr. Mehmet Tanyaş, “Türkiye Ekonomisi ve Lojistik Sektörü” başlıklı yazısıyla sektördeki dönüşüm ve değişimin devam edeceğini müjdeledi. Sedat Yılmaz“Savunma Sanayi Şirketleri Borsa’nın Ateşleyici Gücü” başlıklı makalesiyle sektördeki şirketlerin kazançlarını rakamlarla açıkladı. Kocaeli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Tümay Mercan “Kurumsal İletişimin Önemi Artık Anlaşıldı mı?" diyerek şirketlerin en önemli eksiklerinden biri olan PR konusuna değindi. Tuba Saraçoğlu yazısında “Yeşil Ekonomi ve Sürdürülebilirlikte Türkiye’nin 2025 Vizyonu”nu dile getirdi. Neslihan Maltepe de bugünün kadınını “Nene Hatun Torunları Kalıplara Sığmaz” başlığı altında kaleme aldı.

Aralık ayı sayısıyla çeyrek asrı yakalayacak Ekovitrin dergisi ikinci çeyreğe girerken “Türkiye Yüzyılı”na projektör olmaya devam edecek.