Emlak GYO bildiğiniz gibi halka açık bir şirket, hisse senetlerini yerli ve yabancı yatırımcılar elinde tutuyor ve halka açık olması nedeniyle Kurumlar Vergisinden muaf durumda. Bu şirketin Veliefendi’de 103 bin metrekare arsası önce ihale ile 553 milyon lira gelir getirmek üzere bir özel sektör yatırımcı grubuna verildi, sonra ihale iptal edilerek aynı arazi İstanbul Büyükşehir Belediye’sine şehir parkı yapılmak üzere 196 milyon TL’na satıldı, yani 357 milyon lira daha az gelir getiren bir seçenek uygulandı. Şirketin genel müdürü “İstanbul değer kazanacak uzun vadede biz karlı çıkacağız” şeklinde veciz bir açıklama yaptı.
Sakın yanlış anlaşılmasın İstanbul’un her karış toprağına bina dikilmesini savunanlardan değiliz, imar planları çerçevesinde şehrin elbette park ve yeşil alanlara ihtiyacı vardır. Ancak burası önceden park olarak planlanmış bir alan değil, olsaydı zaten yatırımcı gruplar için ihaleye çıkılamazdı. Öyleyse burada halka açık bir özel şirketin yerli ve yabancı yatırımcılarının tam 357 milyon lira zarara uğramasına yolaçan bir karar alınmıştır. Kararın siyasi olduğu çok belli, zira araziyi alan Büyükşehir Belediyesi ve burada bir şehir parkı yapılacak. Ortaya çıkacak parkın kamuya yararı tartışılmayacak kadar açık olsa da bu durum bireysel yatırımcıları olan bir borsa şirketinin siyasi karar alma mekanizmalarıyla yönetildiğini ve yatırımcılarının zarara uğramasına yolaçacak şekilde idare edildiği gerçeğini değiştirmiyor.
Yatırımcıların bu karardan dolayı şikayetçi olmamaları da bir ihtimal, zira Emlak GYO öyle bir şirket ki bir anlamda kamu gücüyle devlet arazilerini özel sektöre transfer eden, TOKİ iştiraki olması nedeniyle istediği imar düzenlemelerini sağlayarak hiç yoktan rant yaratabilen, bu nedenle de yerli yabancı yatırımcıların gözdesi bir şirket. Çünkü bu şirkete ortak olarak devletin arazi rantı yaratma gücüne ortak olmuş oluyorsunuz. Bugün İstanbul’da TOKİ ve iştirakleri dışında bu güce sahip başka bir yatırımcı yok. Özel sektörle zaten haksız rekabet yaratan böylesi bir gücün almış olduğu 357 milyon lira zarara yolaçan bir karara da itiraz edilmeyebilir, zira çok daha fazlasını bu mekanizmanın kazandırma gücü var. Ancak halka açık bir şirketi yönetmenin sorumlulukları vardır.
Sermaye Piyasası Kurulu’nun bu işlemi incelemeye alması ve hangi gerekçe ile 357 milyon lira daha az gelir getirecek bir tercihin yürürlüğe konduğunu sorgulaması gerekir. Bir şekilde özelleştirilmiş gibi gözüken Emlak GYO, THY gibi şirketler halen fiilen hükümete bağlı olarak yönetilmekteyken sanki profesyonel ve bağımsız yönetimleri varmış gibi davranmak en hafifinden yatırımcıları kandırmaktır. Halka açık bir şirketin genel müdürü kendisini hükümetin veya İstanbul Belediyesinin yerine koyarak elindeki parasal değeri siyasal bir tercihe uygun olarak kullanmamalıdır. Eğer bu karar mübah görülecek olursa şirketin yatırımcılarının çıkarının değil, hükümetin ve belediyenin çıkarının gözetildiği sonucu ortaya çıkar ki bu durum ileride Türk sermaye piyasalarında özelleştirilmiş şirketlerin rasyonel karar alma serbestilerinin sorgulanmasına yolaçacaktır. Emlak GYO yönetiminin aldığı kararın bağımsızlığının ve rasyonelliğinin sorgulanması sermaye piyasalarımızın da etkili işleyişi anlamında da bir gösterge olacaktır.