Uluslararası Finans Enstitüsünün (IIF) 03 Nisan tarihinde yayınladığı raporda küresel ekonomide borcun gayri safi yurt içi hasılaya oranı ile ulaşılan rakamlar tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor.
2016senesinde küresel ekonomide borç miktarı 70 trilyon dolar artış ile 215 trilyon dolara ulaştı. Gelinen noktada GSYIH’nın yüzde 325’ine denk gelen bir borçluluk oranından bahsediyoruz. Bu rakam hane halkı, hükümet, finansal ve finansal olmayan şirketler olmak üzere tüm kalemleri içine alıyor. Gelişmiş ve gelişen ülkeler arasında borcun dağılımına baktığımızda aslan payının gelişmiş ülkelerde olduğunu görüyoruz. Gelişmiş ülkelerin borç miktarı 160 trilyon dolar ve bu miktar GSYIH’nın yüzde 390’ına tekabül ediyor. Hükümet borçlanması 2006 yılından bu yana hız kesmiş olmakla beraber yine de toplam içinde en yüksek pay bu kısımda görünüyor. Gelişen ülke piyasalarına gelindiğinde, borç miktarı 55 trilyon dolar ile GSYIH’nın yüzde 215’ine denk geliyor. Gelişen ülke piyasalarında son yıllarda hızla artan borç miktarı büyük ölçüde finans dışı kesimden kaynaklanıyor. Borcun ülkenin kendi para birimi ve ya yabancı para birimi cinsinden olması önemli bir ayrıntı iken GSYIH’nın yüzde 185’ine gelen kısmın yerel para birimi cinsinden olduğu görülüyor. Yabancı para cinsinden olan borçların GSYIH içindeki payı yüzde 30 ile sınırlı kalıyor. Bu iyi bir gelişme ve özellikle Amerikan Merkez Bankası’nın faiz artırımına gittiği bu dönemde gelişen ülke piyasaları için risk teşkil ediyor. Son yıllarda görülen artış ile gelişen ülkelerin yerel para cinsinden borç miktarı 2016 yılı sonunda 48,5 trilyon dolara ulaştı.
Hızlı yükseliş gelişen ülke piyasalarında tahvil ve bono piyasasının işlerliğinin de arttığını gösterirken, büyük ölçüde finans dışı kesimin piyasalarda yaptığı tahvil ihraçlarından kaynaklanıyor. Çin, Türkiye, Suudi Arabistan ve Şili son yıllarda borçluluk oranını en çok artıran ülkeler arasında yer alıyor. 2017 yılında gelişen ülkelerin 860 milyar doları tahvil 250 milyar doları sendikasyon kredisi olmak üzere 1,1 trilyon dolarlık vadesi gelen borcu bulunuyor. Dolar cinsi borç geri ödemelerinin toplam içerisindeki payı yüzde 20 olarak hesaplanmış.
Türkiye özelinde bakıldığında, geçtiğimiz yıllarda herkesin dikkatini çeken Özel Sektör Tahvil halka arzı furyasını hatırlarsınız. Piyasa büyümüş olabilir şirketlerin piyasadan borçlanmaya giderek finansman sağlaması çok iyi bir alternatif olabilir. Ancak bu piyasa Türkiye’nin ekonomik koşulları içerisinde ne kadar sağlıklı büyüdü ve ileride birtakım zorluklar ile karşılaşılırsa düzenlemeler yeterlimi irdelemek gerekiyor? Bu arada yabancı para cinsinden borçlanmada Türkiye 19 gelişen ülke piyasası arasında dördüncü sırada yer alıyor. Gelişen ülkelerde borcun büyük kısmı yerel para cinsinden ama biz yabancı para cinsinden borçlanmada da ön sıralardayız. IIF, 2016 son çeyrek karşılaştırmasında bütün ülkeleri ayrı ayrı incelemiş. Kırılımda borcun gayri safi yurt içi hasılaya oranında en fazla artış gösteren yüzde 62’den yüzde 68’e yükseliş ile özel sektör olarak görünüyor. Finans kesiminde borçluluk oranı 17,18’den 16.34’e, devletin borçluluk oranı 24,3’ten 24,03’e gerilemiş. Hane halkı 17,90’dan 18,79’a ve özel sektör yüzde 68,05’e yükselmiş. Bu rakamlardan anladığımız Türkiye’de özel sektörün borcunu çevirebilmesi için 2017 senesinde Türkiye’nin gelişen ülke sıfatına yakışır bir büyüme oranını yakalaması gerekiyor. Aksi takdirde yerel para imiş yabancı para imiş kendimizi kandırmayalım pek çok firma borcunu çevirme konusunda zorluk yaşayabilir