Koronavirüsün olumsuz etkilerinin hissedildiği sektörlerin başında şüphesiz lojistik sektörü yer almaktadır. Tedarik zincirlerindeki aksaklıklar arz-talep dengesinin bozulmasına yol açtı. Bu durum şirketlerin ve ülkelerin tedarik kaynaklarını yeniden gözden geçirmeleri ile sonuçlandı.

Dünyanın üretim merkezi Çin’de üretimin neredeyse durması, Çin merkezli küresel arz-talep dengesi üzerinde daha önce benzeri görülmemiş bir baskıya yol açtı. Oluşan baskının uzun vadede Türkiye’nin jeopolitik konumunun, ticaret noktalarındaki geçiş merkezi olma özelliği ile beraber birçok fırsatı beraberinde getireceği düşünülebilir.

Diğer taraftan Çin’in dünyanın en kalabalık nüfusuyla çok önemli bir pazar olma durumu, salt üretim merkezi olarak ele alınan Çin’i haksızlığa uğratacaktır. Burada Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi ile alternatif üretim-tüketim dengesi sağlama hedefi, güzergâh üzerinde önemli konuma sahip Türkiye’yi lojistik merkez hedefinde öne çıkaracaktır.

NİTELİKLİ KURUM, EĞİTİM, ELEMAN VE İŞVEREN

Türkiye’de kalifiye eleman eksikliği sanayiciler tarafından her zaman dile getiriliyor. Lojistiğin geleceğin meslekleri arasında gösterilmeye başlandığı 2000’li yıllardan beri de, lojistikteki kalifiye eleman açığı seslendiriliyor. Anlaşılan 20 senede birbiri ardına açılan ön lisans, lisans ve ortaöğretim programları ile bu açık giderilememiş.

Ancak hem mezun öğrencilerin memnuniyetinin sağlanamamış olması, hem de işverenlerin kalifiye açığı bir şeylerin yanlış gittiğini göstermekte. Lojistik, nasıl üretimden tüketime bir zincir olarak düşünülüyorsa, lojistik eğitimi de lise-üniversite-staj-işe yerleştirme olarak kolektif şekilde düşünülmelidir.

Ulaştırma ve Haberleşme Şûrası geçtiğimiz Ekim’de toplandı. Birçok konular müzakere edildi. Benzer zirveler, kongreler sektör dinamikleri tarafından düzenleniyor. Ancak lojistik gibi sektörün paydaşlarının sürekli stratejik olarak dile getirdiği bir mesleğin en alt düzeyden-doktora seviyesine ele alınmaması şaşırtıcı.

Lise, üniversite, STK, dernek, şirket temsilcilerinden oluşan lojistik eğitimi şurası düzenli olarak toplanmalı, öncelikle lojistik eğitiminin SWOT ANALİZİ yapılmalıdır. Lojistik eğitim kurumunun verimliliği, eğitimcilerin niteliği ortaya dökülmelidir. Kurumun sektör ihtiyacına yönelik mi, yoksa kurumdaki kadroya, norma göre mi bölüm açıldığı incelenmelidir.

Lise-üniversite düzeyinde eğitim fırsatları, KOSGEB, Erasmus gibi hibe programlarının bir bütün olarak ele alınarak neler yapılacağı gözden geçirilmelidir. Marmaray, İstanbul Havalimanı, 3. Köprü ve Otoyolu, Çanakkale Köprü ve Otoyolu, Osmangazi Köprü ve İzmir-İstanbul Otoyolu, BTK demiryolu, diğer demiryolu projeleri, liman yatırımları gibi Türkiye lojistik ihtiyaçları için muazzam kaynak aktarıyor. Lojistik yatırımların uzun vade yatırımları olduğu düşünülürse, mega projelerin orta ve uzun vadede lojistik büyümeye ve ihracata dayalı büyümeye doğrudan katkı sağlayacağı yadsınamaz.

Nitelikli kurumlar, lojistik eğitimi almış ya da sektörel becerileri olan uzmanların süzgecinden geçmiş mezunların istihdamı ile yatırımlar taçlanacaktır.

Topyekün sektörel liyakat oluşacaktır. Zira lojistik hiçbir zaman bir anabilim dalının yan bahçesi ya da çiftliği olamaz. Yoksa herhangi bir yerde makam mevki sahibi olanların vitrin konuşmaları yüzünden gençler büyük umutlar ile bu bölümü tercih edip hayal kırıklığı yaşamaya devam edecektir. Gençlerin gelecekleri, hayalleri, çalınacaktır.