Tüm dünyada ve Türkiye’de son yıllarda kadın girişimci sayısındaki artış dikkati çekmektedir. Ancak yine de bunun arzu edilen düzeyde olduğunu söylemek güçtür. Özellikle ülkemizde kadının toplumsal rolünün güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılıyor olsa da gerek siyaseten gerekse toplumsal olarak kadının yeterince temsil edilmediğini söylemek yerinde olacaktır. Ülkemizde kadın girişimcilerin özelliklerini, sorunlarını ortaya koyan çalışmalar bulunmakla birlikte; kadın girişimci sayısını artırmaya ve geliştirmeye yönelik araştırmalara ve projelere olan ihtiyaç da devam etmektedir.

Kadın girişimcilerin rolleri özellikle yerel kalkınma sürecinde kendini göstermelidir. Yerel kalkınma için yerel aktörlerin yeterince ekonomik hayatta yer alması gerekmektedir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yerel kalkınmada istenilen sonuçların alınamıyor olmasının başlıca nedenlerinden biri de kadın girişimcilerin ekonomik hayata yeterince giremiyor olmasıdır. Gelişmekte olan ülkelerde; eğitim düzeyinin düşüklüğü, toplumun önyargıları, cinsiyet eşitsizliği algılamasının güçlü olması gibi etkenlerin giderek kadınların aleyhine işlediği yönündeki gözlemler kadının yerel kalkınmadaki rolü ve işlevini gündeme getirmekte ve bunun da ancak kadının girişimciliğin artırılması ile mümkün olacağı haksız bir iddia olmayacaktır.

Girişimcilik, 2016-2018 işveren girişimlerin 2018 yılında doğum oranı yüzde 13,6 oldu. Yeni doğan işveren girişimlerin toplam işveren girişimlerine oranı yüzde 13,9’dan yüzde 13,6’ya düşerken, yeni doğan işveren girişimlerin yarattığı istihdamın doğduğu yıldaki toplam istihdama oranı yüzde 4,6’dan yüzde 4,9’a yükseldi. İşveren girişimlerde en yüksek doğum oranı 2018 yılında yüzde 30,8 ile toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı sektöründe gerçekleşti.

Bu sektörü sırasıyla, yüzde 13,2 ile imalat ve yüzde 12,7 ile ulaştırma ve depolama sektörleri takip etti. Hukuki durumlarına göre işveren girişimlerden 2018 yılında doğanlar arasında en yüksek oran yüzde 70,3 ile ferdi mülkiyet oldu. İşveren girişimlerden 2018 yılında yeni doğanların istihdamının yüzde 51,8’i ferdi mülkiyetlerde yaratıldı. Hukuki durumlarına göre, işveren girişimlerden 2016 yılında ölenler arasında en yüksek oran yüzde 74,7 ile ferdi mülkiyet oldu. 2016 yılında ölen işveren girişimlerde istihdam kaybının yüzde 62,3’ü ferdi mülkiyetlerde gerçekleşti. İşveren girişimlerden 2017 yılında yeni doğanların yüzde 82,1’i 2018 yılında hayatta kaldı İşveren girişimlerden 2017 yılında yeni doğup 2018 yılında hayatta kalanların yüzde 69,9’unu ferdi mülkiyetler oluşturdu.

Hayatta kalan ferdi mülkiyetlerin istihdamının hayatta kalan işveren girişimlerin istihdamına oranı yüzde 55,3 oldu. Sahibi kadın olan ferdi mülkiyet işveren girişimlerin oranı 2018 yılında yüzde 19,3 oldu. Hukuki durumu ferdi mülkiyet ve sahibi kadın olan işveren girişimlerin oranı yıllar itibariyle artma eğilimi gösterdi. Sahibi kadın olan ferdi mülkiyet işveren girişimlerin oranının en yüksek olduğu büyüklük grubu ise 1-4 çalışana sahip girişimler oldu. Toplam istihdam içinde 2018 yılında işveren olarak çalışanların payı yüzde 4,5 oldu. Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre Türkiye genelinde işveren olarak çalışanlar içinde kadınların oranı bir önceki yıla göre 0,1 puan azalış ile yüzde 8,7 olarak gerçekleşti. Tarım dışı sektörlerde işveren olarak çalışanların yaş gruplarına göre dağılımında, tarım dışı sektörde en yüksek pay yüzde 36,2 ile 35-44 yaş grubunda gerçekleşti.

Eğitim durumuna göre tarım dışı sektörlerde işveren olarak çalışanlar arasında ilkokul mezunlarının oranı yüzde 28,2, ilköğretim, ortaokul ve dengi meslek okul mezunlarının oranı yüzde 15,2 olarak gerçekleşti. Ayrıca tarım dışı sektörlerde çalışan işverenlerin yüzde 15,2’sini genel lise, yüzde 29,3’ünü ise yüksekokul veya fakülte mezunları oluşturdu. Önceki yıl ile karşılaştırıldığında tarım dışı sektörlerde çalışan işverenler arasında ilkokul mezunlarının payı 0,1 puan azalırken, yüksekokul veya fakülte mezunlarının payı 0,8 puan arttı.