Lojistik, taşımacılığın yanı sıra depolama, gümrükleme, sigortalama, katma değerli hizmetler, talep ve stok yönetimi ve terminal hizmetleri faaliyetlerinin eşgüdümlü yapılmasını gerektiren entegre faaliyetler kümesidir. Türkiye İstatistik Kurumunca baz alınan NACE Rev.2’ye göre lojistik sektörü, H grubu altında “Ulaştırma ve Depolama” olarak tanımlanmaktadır.
“H” Grubu; 49 (karayolu taşımacılığı, demiryolu taşımacılığı, boru hattı taşımacılığı), 50 (suyolu taşımacılığı), 51 (havayolu taşımacılığı), 52 (taşımacılık için depolama ve destekleyici faaliyetler) ve 53 (posta ve kurye faaliyetleri) alt gruplarını kapsamaktadır. Yolcu ve boru taşımacılığı faaliyetleri de bu alt gruplar altında yer almaktadır. Türkiye; 83,6 milyon nüfusu, 783 bin 542 kilometre kare yüzölçümü, üç kıtanın kavşak konumunda olması ve üç tarafının denizlerle kaplı olması özellikleri ile bölgesinin lojistik üssü olmaya aday bir ülkedir.
2020 yılı itibarıyla Türkiye’nin GSYH’sı 5 trilyon 047 milyar TL’dir. Aynı yıl ulaştırma ve depolama sektörünün GSYH’sı ise 370 milyar TL’dir. Bu değerin içinde yolcu ve boru hattı taşımacılığı payı da bulunmaktadır. Diğer taraftan diğer sektörlerin kendi tesis ve araçları ile gerçekleştirdiği lojistik faaliyetler ulaştırma ve depolama sektörü içinde yer almamaktadır. Ulaştırma ve depolama sektörü gayri safi yurtiçi hasılasının-GSYH (GDP) toplam GSYH‘ye oranı 2020 yılı itibarıyla yüzde 7,34’dür (Tablo 1). 2019 yılı itibarıyla bu değer yüzde 8,58 idi. Bu düşüşün nedeni yük taşımacılığından ziyade pandemi kaynaklı yolcu hareketlerindeki düşüştür.
Dünyada stratejik bir sektör olarak görülen lojistik sektörü, gelişmiş ülkelerde gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 10-12’sini oluşturmaktadır (Yurdakul, 2020; s.183).
Bu çerçevede Türk lojistik sektör büyüklüğünün, yaklaşık 605 milyar TL (GSYH’nın yaklaşık yüzde 12’si) olduğu öngörülmektedir. Dolar bazında bu değer 65 milyar (605 milyar TL/9,2) dolardır. Bu miktarın yarısının lojistik sektörü, diğer yarısının diğer sektörlerdeki üretim/ticaret şirketleri tarafından kendi olanaklarıyla gerçekleştirildiği varsayılmaktadır.
GSYH’da TL bazında büyümeye karşılık dolar bazında küçülme sözkonusudur. Ulaştırma ve depolama sektörünün GSYH içindeki payının gelişimi Tablo 1’de görülmektedir. Ulaştırma ve depolama sektörü büyüme hızı toplam GSYH büyüme hızı ile paralellik göstermektedir. Doğal olarak ticari faaliyetler arttıkça lojistik faaliyetler de artmaktadır.
Ülkemizde yurtiçi günlük taşınan yük miktarı 2.000.000 ton olup bunun yüzde 89’u karayolu, yüzde 5’i demiryolu, yüzde 6’sı denizyolu ve çok küçük bir kısmı (yüzde 1’in altında) havayoluyla taşınmaktadır. Türkiye’de ağırlık olarak en çok taşınan ürün türleri yüzde 24 ile maden ve mineraller, yüzde 20 ile gıda ve yüzde 12 ile tarım, ormancılık ve balıkçılık ürünleridir. Ağır yük taşıtlarının yüzde 39’u şahsa/şoföre, yüzde 34’ü taşımacılık/lojistik firmasına, yüzde 26’sı yükü gönderen ve yüzde 1‘i yükü alan alıcıya aittir.
Ağır yük taşıtlarının yüzde 57’si TIR ve kamyon-römork, yüzde 18’i üç dingil 10 teker kamyon, yüzde 17’si dört dingil 12 teker kamyon, yüzde 4’ü iki dingil 6 teker kamyon ve yüzde 2’si üç dingil 8 teker kamyondur.
Tablo 2’de taşıma modlarına göre olan gelişme görülmektedir (UAB Ulaşan ve Erişen Türkiye 2003-2020). Tablodan görüldüğü üzere son yıllarda karayolu yük taşımacılığında taşınan yük miktarı artsa da artış oranında önemli oranlarda düşüş görülmektedir. Bu düşüşte pandeminin de etkileri bulunmaktadır. Demiryolu yük taşımacılığında taşınan yük miktarında da son yıllarda artış olduğu görülmektedir.
Pandeminin en çok etkilediği taşıma modu bilinen nedenler nedeniyle havayolu yük (kargo+posta+bagaj) taşımacılığı olmuştur. Limanlarda elleçlenen yük (ithalat-ihracat+kobotaj+transit) miktarında da düşüşler meydana gelmiştir. Bu düşüşlere karşılık e-ticaret lojistiğinde büyük oranlı artışlar olmuştur.
Türkiye Lojistik Master Planı (TLMP) ülkemiz lojistik sektörü için bir vizyon ve plan ortaya koymaktadır. Uluslararası Ana Ulaştırma Koridorlarını ülkemiz üzerinden birbirine bağlayan doğu-batı ve kuzey-güney akslı ulusal ana ulaştırma koridorları gereksinimini ortaya koymakta, lojistik merkezler için bilimsel bazlı kriterler ve lokasyonlar tanımlamaktadır. Bu durum sektörün önünü görmesini sağlayacak ve yatırımlarını bu yönde yapmasını sağlayacaktır. Böylece etkinlik ve verimlilik artırılmış olacaktır. 2022 yılının bir toparlanma yılı olması, aşılama faaliyetlerinin ve alınan önlemlerin başarısına bağlıdır. Bu çerçevede 2021 yılına göre yüzde 7’lik bir büyüme öngörülebilir. Ancak diğer taraftan en çok ticaretimizin olduğu Avrupa Birliği’nin yeni yayımladığı Yeşil Mutabakatının (Green Deal) dikkatle değerlendirilmesi ve sektöre etkilerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu çerçevece şirket/ ürün bazında yeşil performans indekslerinin oluşturulmasına, yeşil lojistik park ve koridorların planlanmasına gereksinim olacaktır.
KAYNAKLAR:
* Yurdakul, E.M., “Türkiye’de Lojistik Sektörü ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişkinin VAR Analizi ile İncelenmesi”, Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Cilt 20, Sayı 40, s.174- 185, ISSN: 2148-3043.
* TÜİK, 2020, “Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri”.
* UAB Strateji Geliştirme Başkanlığı, Ulaşan ve Erişen Türkiye, İstatistikleri-2003/2020, Ankara.