Sıcak para uyuşturucuya benzer. Aldıkça rahatlarsınız, uyuşursunuz. Alamadığınızda dengeniz bozulur. Uyuşturucudan kurtulmanın tek yolu iyi ve uzun bir tedavi görmektir. Aksi takdirde, size verdiği kötülüğü bile bile rahatlayabilmek için uyuşturucuyu ararsınız. Bıraksanız dahi tekrar başlarsınız. Türkiye'nin sıcak para deneyimlerinde de hep benzer şeyler oldu. Kovmak istedik. TL değer kaybetti. Ekonomik büyüme duraksadı. Bunu önlemek için faiz artırımı dahil sıkı para politikasına yöneldik. Sıcak para tekrar geldi. Karşılaştığımız sorunları kısa dönem için olsa da yok etti.

NASREDDİN HOCA'NIN EŞEĞİNİ TEKRAR BULMASI GİBİ
Son olarak Merkez Bankası geçen yıl faizleri son noktasına kadar düşürdü. Bu hareketin bir amacı da sıcak parayı kaçırmaktı.
Nitekim uluslararası konjonktürün de olumsuzlaşmasıyla birlikte eylül ayından itibaren kısa vadeli dış fonlar Türkiye'den çıkıp gittiler. Getirileri düşük olunca da tekrar gelmek istemediler.
Ne var ki aralık ayında giderek bozulan dış dünya konjonktürü ve azalan risk iştahı TL'nin dolar karşısında 1.90'ı aşması gibi kimsenin istemediği bir sonucu da beraberinde getirdi.
Merkez Bankası bu baskıya daha fazla dayanamadı. Doğrusunu yaparak faizlerin yüzde 12'lere çıkmasına izin veren "koridor" uygulamasına başladı. TL'nin değer yitirişini ancak böyle kontrol altına alabildi.
Ocak ayının ortalarında ise TL'nin imdadına dış piyasalarda artan risk iştahı yetişti.
Özellikle Avrupa Merkez Bankası'nın yüzde 1 faizle verdiği likiditenin geçen haftaki İtalya ve Fransa'nın yeni tahvil ihalelerinde talebin artmasını ve faizlerin düşürülmesini sağlaması yanında, bazı özel kuruluşların bilanço verilerinin iyi çıkması piyasalarda bir anda olumlu havanın esmesine neden oldu.
Ayrıca Yunanistan'ın borç görüşmelerindeki olumlu ilerlemeler ve Asya'dan gelen iyi haberler havayı bir anda değiştirdi.
Risk iştahında gözlenen bu hızlı değişim kuşkusuz Türkiye'ye de yansıdı. Sıcak para bizim piyasalardaki yüksek faiz ortamını görünce gelmeye başladı. Bunun sonucu TL değer kazandı.
Defalarca seyrettiğimiz sıcak para filmi yeniden vizyona girdi. Sıcak paranın uyuşturucu etkisi ise herkesi memnun etti. Yüzleri güldürdü.

BÖYLE SÜRECEK Mİ?
Kanımca bu hava bir süre daha devam edecek. Treni kaçırdığını düşünenler Türkiye'ye gelmeye çalışacaklar.
Özellikle bu haftaki Hazine'nin tahvil ihaleleri yüksek kazançlar için bulunmaz bir nimet.
Hele yüzde 5.75 ile piyasaya 30 milyar TL sağlayan Merkez Bankası gibi bir kuruluş da var oldukça iştahlar daha da kabaracak gibi.
Kanımca bu havayı ancak iki olumsuz gelişme bozabilir.
Birincisi, Yunanistan'ın borç görüşmeleri. İkincisi, kötü çıkabilecek şirket bilançoları.
Bunların gerçekleşme olasılığının kısa dönemde güç olduğunu düşünüyorum. Yunanistan olayı bu hafta çözülebilir. Özel sektörün de çoğu, beklenenden iyi sonuçlarla risk iştahının artışına katkıda bulunabilir.
Türkiye de bunların yardımıyla daha fazla sıcak parayı çekebilir. Faizler daha da düşer, TL değer kazanır.
Ekonomideki kırılganlıklar tedavi edilmeyince, sıcak para işte böylesi bir güç haline gelebiliyor.

***

Yener Dinçmen'e veda
İlkelerine bağlı, dürüstlüğün timsali ve "gerçek Hazine'ci" Yener Dinçmen'i kaybettik. İnandıklarından hiçbir ödün vermeden başı dimdik yaşadı. Acılarını hep içine gömdü. 
Güle güle Yener Abi.