DEİK’in düzenlediği “Dünya Türk Girişimciler Kurultayı”na 2200 yurtdışı temsilcisi, Türkiye’nin önde gelen bazı oda başkanları ve temsilcileri ile iş dünyasının önemli isimleri katıldı. Gündemde ağırlıklı olarak ‘diaspora’ kavramı ortaya çıktı. Bilindiği üzere diaspora, göçmenlerin ve onların çocuklarının yurtdışında oluşturduğu, kendi ülkeleriyle bağı olan ancak bulundukları ülkelerde de kökleşen topluluklara verilen isim.

Ülkemizde yurtdışı denildiği zaman akla ilk Almanya geliyor. Yurtdışı’nda yaşayan yaklaşık 6 milyon Türk kökenli vatandaşımızın 3 milyonu Almanya’da. Çoğunluğun Almanya’da olması, Avrupa Birliği (AB)’nin en güçlü ve belirleyici üyesi olan bir ülkede, Türk diasporasının da belirleyici bir güç oluşturması, Türkiye için çok olumlu bir durum.

Aralarında yerel ve federal düzeyde çalışmaları olan 3 milyon Türk kökenli vatandaşın; 80 bine yakını iş adamı ve bunların 400 bine yakın çalışanı var. Yine onlarca başarılı sanatçı ve sporcu örnekleri de giderek çoğalıyor. Alman milli takımında oynayan çok başarılı futbolcularımız bulunuyor. Almanya başta olmak üzere Hollanda’da ve Fransa‘da Türk kökenli insanlar geldikleri önemli noktalarla ve kurdukları sivil toplum örgütleriyle başlattıkları lobi faaliyetleriyle kendilerini hissettirmeye başlıyor ve bu şekilde Türk diasporası, bulundukları bölgede Türkiye’yi savunabilecek düzeye geliyor.

BAŞARILI VE BAŞARISIZ ÖRNEKLER İÇ İÇE

Tabi bu çoğunluğun, olumsuz yönleri de var. AB ülkelerinde yaşayan Türk diasporasının birçoğu kırsal kesimden gittiği için 2. ve 3. neslin eğitim ve kariyer sorunu var. Çok sayıda dikkat çeken başarılı örneklerin yanında iş bulamayan, devlete yük olan başarısız örnekler de mevcut. Topluma entegre olamayan, toplum refahından pay alamayan ve ülkede sorun haline gelen ciddi bir kitle var. Bunu göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu çoğunluk genellikle gettolara sıkışmış halde yaşıyor ve o ülkenin vatandaşları tarafında ciddi bir ön yardı oluşmasına neden oluyor, dolayısıyla o ülkenin vatandaşları, bu nüfusun entegre olmalarına negatif yargıyla yaklaşıyorlar. Çok önemsenmeyen bu problem, Türkiye olarak AB’ye girişimizdeki en büyük engel. Ön yargılar, Alman toplumunun alt tabakasında biraz da haksız olarak çok konuşuluyor ve politik arenalarda istismar edilebiliyor. Bazı siyasetçiler de bu durumdan istifade etmeye çalışıyorlar.

Bu negatif durumu pozitife çevirmemiz için; Türk diasporası olarak yurtdışında gençlerimize iyi eğitim aldırmalı ve mesleki eğitimler konusunda teşvik etmeliyiz. Ancak bu şekilde Avrupa toplumunun Türkiye’ye bakış açısını değiştirebilir ve Avrupa’daki Türk toplumunun imajını düzeltebiliriz. Bana göre yapılması gereken en önemli çalışma bu olmalı. Devletimizin, Avrupa’daki sivil toplum kuruluşlarıyla ve hatta Almanya, Fransa gibi Türk diasporasının çoğunlukta olduğu devletlerle el ele verip, sorunları çözmesi gerekir. Önümüzdeki yıllarda Avrupa’daki Türklerin en önemli görevi bu olmalı. Kurulan dernekler lokal düzeyde kalmamalı, Avrupa’daki standartlara uygun olarak çalışmalarını sürdürmeliler. Bunun yanı sıra, Avrupa’daki kurumlarla iş birliği yapmalıyız; derneklerle, odalarla, birliklerle ortak çalışmalar içinde olmalıyız. Eğitim ve entegrasyon konusuna katkıda bulunmalıyız.

EĞİTİM VE ENTEGRASYONA ODAKLANMALIYIZ

Geçtiğimiz yıllarda ATİAD VE TD-IHK’nın kurucu üyesi ve uzun süre başkanlığını yaptım. Bu birlikler hala başarılı bir şekilde lobi faaliyetlerine devam ediyorlar. Ama şu an stratejik olarak, Almanya’da yaşayan Türk kökenli öğrenci ve akademisyenlerin kurduğu TD- Plattform’a Danışma Kurulu Başkanı olarak destek veriyorum. TD-Plattform kendi kendine örgütlenen bir birlik. Danışma Kurulu’nda Alman ve Türk iş dünyasının önde gelen isimleri de yer alıyor. Örgüt, Federal Almanya düzeyinde çalışıyor. Şirket gezileri düzenleyerek eğitim ve gençlere iş imkanları yaratmak için çalışmalar yapıyor. İncelemeler yapıyor ve bu şekilde, Almanya’da yaşayan Türk kökenli öğrenci ve akademisyenlere geniş bir networking ağı sunuyor. Bu çalışmalarıyla TD-Plattform Alman kamuoyuna, gayret içinde olan ve başarılı bir gençlik örgütü olduğu imajını veriyor. TD-Plattform entegrasyon konusunda alkışlanan çalışmalar yapıyor. Gençlerimizi eğitime teşvik eden örnekleri, Türk kökenli gençlere gösteriyor, onlarla bir araya getiriyor. Yaşlanan Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu uzman kadroların ve genç yöneticilerin yetişmesine de büyük katkı sağlıyor. Zannediyorum bu örnekleri çoğaltırsak, diğer sivil toplum örgütlerini ve iki ülkenin siyasilerini bir araya getiren çalışmalar yaparsak, özellikle Almanya’daki Türk diasporası AB’ye girmemiz için çok büyük itici güç olacak.

DÜNYA TÜRK GİRİŞİMCİLERİ KURULTAYI MOTİVASYON SAĞLIYOR

Almanya haricinde Fransa, Hollanda, Avusturya ve hatta İskandinav ülkelerinde Türklerin önündeki en büyük engel yukarıda belirttiğim konular. Bu nedenleri ortadan kaldırırsak, yaşlanan Avrupa nüfusunun ihtiyacını gideren ve o ülkelerin ekonomisini dik tutan bir olgunun altını beslemiş oluruz. Bu gençler, iki ülke arasında köprü olarak Türkiye- Avrupa arasında siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkiler açısından önemli rol oynayacaklardır. İleride bunların arasından çıkacak politikacılar Avrupa barışı, dünya barışı, bölgenin istikrarı ve ekonomik büyüme için önemli rol üstleneceklerdir.

Bu anlamda bana göre Dünya Türk Girişimciler Kurultayı, bu bilinci yerleştirmek ve katılımcılara ihtiyaçları olan özgüveni vermek açısından ciddi bir motivasyondur. O ülkelerde çalışmalarımızı devam ettirirsek, bu kurultay gibi örneklerin amacına ulaşacağını düşünüyorum. Umarım bundan sonraki kurultaylarda, AB ülkelerinin standartlarında yaşayan Türk diasporasına ve oradaki siyasetçilere de söz vererek, oluşturulacak iki yönlü bilgi alışverişiyle, çok daha sağlam kültürel, ekonomik ve barış köprüleri kurulacaktır.