Bir hafta daha geçti ve 'Merkelland' ve ortaklarından karar ve çözüm gene çıkmadı. Önümüzdeki g ünlerde gene zirve var. Ne çıkar? Geçmiş geleceğin aynası ise, hiçbir şey çıkmaz! 


Bugün L.Ahamed adlı önemli bir finansçının yazdığı tarihe dayalı bir ikaz yazısını kısaltarak size aktaracağız. L.Ahamed 'The Lords of Finance: The Bankers Who  Broke the World' adlı müthiş kitabın yazarı. Başlayalım! 
'80 yıl önce Merkez Bankacılar global ekonomiyi büyük depresyona sokmuşlardı. Para politikasını yeterince hızlı bir şekilde gevşetememişlerdi. Altın standardı ortamında zaman zaman faizi düşürmek yerine faiz yükselterek dev işsizlik yaratmışlardı. Ve finans sistemine son fon aktarma mercii görevini yapmadıklarından da bankalar peş peşe iflas etmiş, batmıştı. 2008 yılında Lehman battığında büyük ülke Merkez Bankacıları 1930'lu yılların dersini iyi öğrenmiş olduklarından hata yapmamış ve başta ABD olmak üzere para politikası hızla gevşetilmişti. Ancak son birkaç aydır Avrupa kontrolden çıkmış bulunuyor ve global ekonomi de önemli ölçüde yavaşlamaya başladı. Dünyanın 1930'un hatalarını tekrar ediyor olabileceğinden korkuyorum. 
Bugünün dünyası 1930 yılından çok değişik. O zaman Merkez Bankaları kamu değil, özel kurumlardı ve çoklukla bankacılar tarafından yönetilirdi. Merkez Bankası'nı yönetenlerin çoğu ekonomi de bilmezdi. İngiliz Merkez Bankası'nı 1920-1944 arasında yöneten Montagu Norman parlamentoda bir politika adımını neden attığını sorduklarında 'Nedenler önemli değil, ben hissiyatım ile hareket ederim!' demişti. Bugün ise FED Başkanı Bernanke, Avrupa M.Bankası Başkanı Mario Draghi ve İngiliz M.Bankası Başkanı Merwyn King, hepsi çok bilgili ve tecrübeli, doktoralı iktisatçılar! Ama bugün standart para politikası dışına çıkmaya mecbur kaldıklarında onlar da teoriden çok hislerinle hareket etme zorunda kalıyorlar. Bugünün Merkez Bankacıları aynen 1930'ların Merkez Bankacıları gibi dev sorunlarla yalnız kaldılar.

Neler bunlar? 
Birincisi, bugünkü krizin uluslararası boyutları geçmişe oldukça benzer. Ama Almanya o zamanlar bugün Güney Avrupa'nın gariban  ülkelerinin içinde olduğu durumda idi. Versailles Anlaşması nedeniyle savaşı kazananlar tarafından yükselenen savaş tazminatları Almanya'yı borca boğmuştu. Banka sistemi nerede ise 1920'li yılların başındaki hiper enflasyon nedeniyle nerede ise sıfır sermaye sahibi idi. Bu nedenlerle de  dış borca mahkum olmuştu. Altın standardı nedeniyle de sabit kur sistemi içinde idi. Güven sorunu çıkmasın diye de döviz kuruna ilişemiyordu. Bu nedenle büyük depresyon geldiğinde tüm uluslararası sermaye piyasaları çöktü ve Almanya bu ortamda çok ağır kemer sıkma adımları atmaya mahkum oldu (bugün Austerity denen şey).

İlginçtir, o günlerde de aynen bugün gibi Avrupa'da durumu iyi olan bir ülke de  mevcuttu: Fransa! Avrupa'-nın çoğunluğu dev işsizlik altında ezilirken, Fransa düşük tek rakamlı işsizlik yaşamakta idi. Aynen bugünün Almanya'sı gibi. Bugünün Almanya'sı gibi de büyük cari denge fazlası vardı. Finansal açıdan da tüm Avrupa'nın lokomotifi durumunda idi, aynen bugünkü Almanya gibi. Ama Fransız yetkilileri aynen bugün Almanya'nın yaptığı gibi sorundaki ülkeler için fedakarlık yapmaya yanaşmadılar, genişlemeci, büyümeye dönük politikalar uygulamadılar. O günlerdeki Fransa politikaları tüm Avrupa'nın finans sitemini çökertti. 
Başta Almanlar olmak üzere Avrupalılar, bugün Avrupa Merkez Bankası var, IMF var, Avrupa kurtarma fonları var, durum farklı diyebilirler. Ama gerçek bir 'lender of last resort' , yani 'son nakit fon sağlayıcı' olmadığını görmemezlikten geliyorlar. 1930-1933 arasında ABD dört defa banka sistemine hücum yaşadı. Sadece 1913 yılında kurulmuş olan FED  her seferinde tedbirli ve yavaş davrandı ve bankaları acilen fonlamadı. Aynen bugünkü Avrupa Merkez Bankası gibi oldukça yeni idi. Özellikle de FED üyesi olan bankalar ile bölgesel ve FED üyesi olmayan bankalar arasında kavga çıktı. FED de kendi üyeleri dışındakilere, regülasyon mazeretini kullanarak destek vermedi. 

Bugün tersine ABD Hazinesi ve FED  derslerini iyi öğrenmiş olduklarından bürokrasiye takılmadılar ve muslukları sonuna kadar açtılar. Ve tamamen çöküşün (meltdown diyorlar) önünü kestiler. Para piyasaı fonları, ticari bonolar, yatırım bankaları garantileri, hemen her finanasal enstrümanın karşılığında likidite aktardılar. Birkaç trilyon dolarlık garantilerin yükünü omuzladılar. 
Önümüzde birkaç ay kalmış bulunuyor. Eğer Lehman sonrası ABD benzeri  bir sorun, bir finansal kaza veya ağır bir panik başlarsa ve Avrupa hızlı ve güçlü şekilde benzer bir para politikası yaklaşımı yapacak bir kurumsal yapı ortaya çıkaramazsa, ne olacak dersiniz?'
Bizce geçtiğimiz hafta sonu olduğu gibi, bu haftaki zirvede  de çözüm çıkmazsa, çözülme başlayacak. Avrupa Merkez Bankası piyasadan ülke bonoları almazsa, kurtarma fonları doğrudan bankalara sermaye olarak aktarılmazsa ve ortak euro bölgesi bonoları çıkarılmazsa, 1930 bir kere daha yaşanacak hale gelinebilir. Sadece Almanya ve Fransa'nın rolleri bu sefer değişik!