Aker, “AB genelinde ve üye ülkelerde düzensiz göçle mücadelede küresel iş birliğinin önemli olduğu vurgulanıyor ancak AB Göç ve İltica Anlaşması'nın sonuçlarının ve bu anlaşmanın ülkeler üzerindeki etkilerinin ne olacağı konusu belirsizliğini sürdürüyor” dedi.
AB İçişlerinden Sorumlu Komisyonunda gerçekleşen toplantıda, sığınma ve göç kuralları hakkında hazırlanan yasa olan Göç ve İltica Anlaşması üzerinde çalışmalar yapıldı. Toplantının önemli bir gündem maddesini oluşturan Göç ve İltica Anlaşması'nın Haziran 2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerine kadar tamamlanması istenirken, kriz yönetimi konusunda bazı anlaşmazlıklar yaşandı. Akademisyen Doç. Dr. Deniz Yetkin Aker, Avrupa Birliği (AB) içişleri bakanlarının iş birliği ve sınır kontrollerini güçlendirme konularında bir araya gelmelerini değerlendirdi. Aker, “Toplantı öncesi bakan ve vekiller ortak “Göç ve İltica Anlaşması” üzerinde uzlaşma sağlanacağı ihtimali üzerinde durmuş olsalar da, özellikle kriz yönetiminin nasıl olacağı (arama kurtarma botları arttırılması önerisi ve bunun düzensiz göçü çekici hale getireceği karşı argümanı) gibi bazı konular üzerinde anlaşamadılar. Ancak yine de ülkeler arasında iş birliğini güçlendirme ve sınır kontrollerini artırma konusunda uzlaştılar” dedi.
Aker konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Benzer şekilde, iş birliğine yönelik yaklaşım geçtiğimiz günlerde İtalya ile Türkiye arasında gerçekleşmişti. İtalyan Başbakanı Meloni, 20 Ocak 2024 Cumartesi akşamı İstanbul’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmüş, 22 Ocak 2024’te de İtalya’nın sağ koalisyon hükümetine yakın Il Giornale gazetesi, görüşmenin içeriklerinden olan göç konusuna odaklanarak, Libya’dan İtalya’ya düzensiz göç akışının durdurulmasına yönelik Türkiye-İtalya iş birliğini ve ayrıntıları bir istihbarat analisti ile hükümet kaynaklarına dayandırarak açıklamıştı. Libya üzerinden İtalya’ya gelen ve oradan da tüm AB’ye yayılabilecek göçmenlerin durdurulması için Türkiye’nin desteğini isteyen İtalya, yalnızca sahada (Akdeniz’de) etkili olunmasının faydasızlığının farkındadır. İtalya ve AB, köken ülkeden çıkışları da engellemek için Libya’yla da iş birliği içerisinde olmalıdır. İtalya’nın bunu da, Türkiye’nin Libya üzerindeki nüfuzunu kullanarak yapmak istemesi beklenir bir durumdur.”
Bir başka örneğin de “İtalya-Afrika: Ortak büyüme için bir köprü” adlı uluslararası zirve olduğunu belirten Aker, “29 Ocak’ta Roma’da İtalyan Başbakanı Meloni’nin ev sahipliğinde düzenlenen, çok sayıda Afrika ülkesinin devlet, hükümet liderleri ve bakanlarının yanı sıra Avrupa Birliği, Afrika Birliği ve başlıca uluslararası kuruluşların temsilcilerinin de katıldığı, siyasi ilişkileri güçlendirmek, halklar arası temaslar, ticaret-yatırım ilişkilerinin geliştirilmesi gibi iş birliklerini amaçlayan “İtalya-Afrika: Ortak büyüme için bir köprü” adlı uluslararası zirvedir. Bu zirvede de ekonomik iş birliğinden güvenlik ve göçe kadar pek çok alanda saygı ve güven temelinde ortak çalışma kararları alındığı bilgisi paylaşılmıştı. Şubat Ayı sonunda ise Bulgaristan- Türkiye sınırında Frontex görevli sayısının üç misli arttırılması kararı alındı. Bu kararla amaç AB’nin en hassas ve yoğun olan dış sınırının-Türkiye’yle diyaloğu da arttırarak- daha iyi korunması ve güvenlik seviyesinin yükselmesidir. Yine Türkiye’nin desteğine ve iş birliğine ihtiyaç duyulmuştur” şeklinde konuştu.
Sınır kontrollerinin sıkılaştırılması ve iş birlikleri konuşulurken düzensiz göçün hızla devam ettiğini ifade eden İstanbul Beykent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Deniz Yetkin Aker, “Türkiye’de sınır ve hedef şehirlerde de (Van, İstanbul gibi) düzensiz göçle ilgili yakalamalar sürüyor. Yayınlanan haberlere göre, Pazar günü Birleşik Krallık Dover’a 327 göçmen geldi. Bu göçmenler, Mart ayında gelen (bilinen) ilk kişilerdi ve düzensiz göçte günlük toplama bakıldığında, (358 kişiyle 17 Ocak’tan sonra) yılın en yüksek ikinci günüydü” dedi.
Aker konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Çıkarabileceğimiz en önemli sonuç, gerek AB genelinde gerekse üye, aday ve diğer ülkelerde düzensiz göçün önüne geçilebilmesi için işbirliğinin gerekliliğinin anlaşılmış olduğudur. Göçün kontrolünün küresel bir zemine taşınmakta olduğuna, iş birliklerinin çok uluslu ve AB gibi ulus ötesi kurum ve kuruluşları içerdiğine ve özellikle düzensiz göçü başlamadan durdurmak için kaynak ülkede eğitim, altyapı, ekonomi ve istihdam imkanları gibi iyileştirme politikalarının denenmesi amaçlandığına şahit oluyoruz. Ancak başta bahsettiğim AB Göç ve İltica Anlaşması’nın sonuçlandırılması sonrasında üye, aday ve sınır ülkelerde etkisinin ne olacağını, göç veren ülkelere yansımasının ne olacağını kestirmek henüz zor.”