Henüz 10 yaşındayken bakırcılıkla tanışan Durmuş Dede, sabahın erken saatlerinden geceye kadar atölyesinde çalışarak, sahan, bardak ve hediyelik eşya gibi birçok ürünü emekle şekillendiriyor. Dede’nin el emeğiyle ortaya koyduğu bu ürünler, Kahramanmaraş’taki çeşitli dükkanlarda alıcı buluyor ve kentin kültürel mirasının bir parçası olarak yaşatılıyor.

Ancak Durmuş Dede, teknolojinin ilerlemesi ve seri üretimin yaygınlaşmasıyla birlikte mesleğin giderek unutulmaya yüz tuttuğuna dikkat çekiyor. Artık bakırcılıkla uğraşan usta sayısının yok denecek kadar azaldığını ifade eden Dede, "10 yıl sonra bu mesleği yapan kimse kalmaz," diyerek zanaatın geleceği konusunda endişelerini dile getiriyor.

“60 Senedir Ustayım”

Mesleğine duyduğu tutkuyu ve yıllara dayanan tecrübesini paylaşan Durmuş Dede, “10 yaşından beri çalışıyorum. Bakıra dair ne varsa yapıyoruz. Turistik ürünler de dahil, hediyelik eşyaların tamamını ellerimle üretiyorum. Bizden başka yapan da kalmadı zaten. Bu iş zor, emek ister. Herkes yapamaz, ustayım diyen bile her işi beceremez,” sözleriyle mesleğin inceliklerine dikkat çekiyor.

Kadın Gücü Çay Ocaklarına Taştı: Arife Keskin Alışılmış Kalıpları Yıkıyor Kadın Gücü Çay Ocaklarına Taştı: Arife Keskin Alışılmış Kalıpları Yıkıyor

Ürünlerini sadece Kahramanmaraş’taki müşterilere sunduğunu belirten Dede, dışarıya satış yapmadığını ve yerel esnafa destek vermeyi tercih ettiğini de vurguluyor.

Bir ömür adadığı mesleğiyle, geçmişin izlerini günümüze taşıyan Durmuş Dede, yalnızca bakıra değil, kentin kültürel dokusuna da şekil veriyor. Bakırcılığın son temsilcilerinden biri olarak, onun hikayesi hem nostaljik bir yolculuğu hem de yok olmaya yüz tutan bir zanaatın sessiz çığlığını barındırıyor.