Bölgedeki Misyon: DEAŞ’la Mücadele mi, Stratejik Hesaplar mı?

Finer, ABD askerlerinin Suriye’de bulunma nedenini “çok özel ve önemli bir görev” olarak tanımlarken, bu varlığın bir pazarlık unsuru olmadığını vurguladı. Ancak bu açıklama, ABD’nin bölgedeki gerçek amaçlarına dair yeni soruları gündeme getiriyor. DEAŞ tehdidinin büyük ölçüde zayıfladığı bir dönemde, ABD’nin Suriye’deki varlığını sürdürmesi eleştiriliyor.

Eleştiriler: “Süreklilik Kazanan Askeri İşgal”

ABD’nin Suriye’deki askeri varlığı, birçok uzman ve uluslararası aktör tarafından bölgenin istikrarsızlığını artıran bir unsur olarak değerlendiriliyor. Bu varlığın, sadece DEAŞ’la mücadeleden ziyade Suriye’nin doğal kaynaklarına erişim, stratejik bölgelerde kontrol sağlama ve bölgedeki diğer güçlere (Rusya, İran ve Türkiye) karşı denge unsuru olarak görüldüğü iddia ediliyor.

Uluslararası Hukuk ve Egemenlik Tartışmaları

ABD'nin Suriye'deki varlığı, uluslararası hukuk bağlamında tartışmalı bir pozisyona sahip. Suriye hükümeti, ABD askerlerinin izinsiz olarak ülkede bulunmasını “işgal” olarak nitelendiriyor. Bu durum, bölgesel ve küresel arenada tansiyonu yükseltmeye devam ediyor. ABD’nin Suriye’deki petrol yataklarının bulunduğu bölgelerdeki askeri faaliyetleri, kaynakların kontrolünü ele geçirme çabası olarak yorumlanıyor.

Fransa'da güvenoyu alamayan hükümet düştü Fransa'da güvenoyu alamayan hükümet düştü

Bölgesel ve Küresel Etkiler

ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını sürdürme kararı, bölgedeki güç dengelerini etkilemeye devam ediyor. Rusya ve İran, bu varlığı uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirirken, Türkiye, ABD’nin desteklediği bazı grupların kendi sınır güvenliğini tehdit ettiğini savunuyor. Bu durum, bölgesel işbirliği çabalarını sekteye uğratırken, Suriye halkının yaşadığı insani krizlerin çözümünü daha da zorlaştırıyor.

Çözüm Zorlaşıyor

ABD’nin Suriye’deki askeri varlığı, uzun vadede bölgenin istikrara kavuşmasını zorlaştıran bir faktör olarak öne çıkıyor. DEAŞ’ın büyük ölçüde yenilgiye uğratıldığı bir dönemde, ABD’nin askerî varlığını sürdürme gerekçeleri uluslararası kamuoyunda daha fazla sorgulanıyor. Bölgenin geleceği, uluslararası aktörlerin şeffaf bir işbirliği anlayışı geliştirmesine bağlı görünüyor.