Dünyada 110’dan fazla ülkede 5 bin 700’den fazla oteli bulunan otelcilik grubu Accor, Türkiye operasyonlarının 2024 performansını açıkladı. Swîssotel The Bosphorus İstanbul’da gerçekleştirilen basın toplantısına Accor Premium, Orta Ölçekli ve Ekonomi segmentten sorumlu Orta Doğu, Afrika ve Türkiye COO’su Paul Stevens ve Accor Premium, Orta Ölçekli ve Ekonomi segmentten sorumlu Türkiye Başkan Yardımcısı Sinan Köseoğlu katıldı. Swîssotel, Handwritten, Mövenpick, Pullman, Mercure, Novotel, ibis, ibis Styles markaları altında 56 Premium, Orta Ölçekli ve Ekonomi oteli ile faaliyet gösteren Accor Türkiye, 2024 yılında oda gelirlerinde de geçtiğimiz seneye kıyasla yüzde 16 artış elde etti. Grup, sadakat programı ALL’un gelirlerini ise yüzde 54 artırdı.

“Pazardaki fırsatları değerlendirmeye kararlıyız”

Didem Aras’ın İlham Verici Kariyer Yolculuğu Didem Aras’ın İlham Verici Kariyer Yolculuğu

Küresel ölçekte büyüme fırsatlarını değerlendirmenin ve özellikle yükselen pazarlara odaklanmanın Accor için stratejik nokta olduğunu dile getiren Accor Premium, Orta Ölçekli ve Ekonomi segmentten sorumlu Orta Doğu, Afrika ve Türkiye COO’su Paul Stevens, “Türkiye dinamik ve hızla büyüyen bölgeler arasında öne çıkıyor. Accor dünya genelinde 40'tan fazla otel markasına sahip ve bu markalardan 16’sı şu anda Türkiye'de hizmet veriyor. Türkiye'nin turizm potansiyelini tanıyoruz ve bu pazardaki fırsatları değerlendirmeye kararlıyız. Türkiye'nin, Accor için önemli bir büyüme hedefi olduğunu düşünüyoruz ve bu nedenle büyüme projelerimizi Türkiye'nin dört bir yanına genişletiyoruz. Kısa süre önce Antalya'nın Tekirova bölgesinde Mövenpick Resort'ün tanıtılması gibi önemli adımlar attık. Ayrıca, Gaziantep gibi mevcutta varlığımızın bulunduğu şehirlerde de genişlemeye devam ediyoruz. Ayrıca, ibis ailesi markalarımızı Ordu gibi, Türkiye'nin yeni destinasyonlarında hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bu projelerimiz, Accor'un Türkiye'deki varlığını çeşitlendirme ve Türkiye'nin genel turizm potansiyelini destekleme taahhüdümüzün bir yansıması” şeklinde konuştu.

 

“Türkiye turizm pazarına yeni markalarımızı tanıtmak için çok heyecanlıyız”

Paul Stevens, sözlerini şöyle sürdürdü: “Büyüme stratejimiz Swissôtel, Mövenpick, Novotel ve ibis ailesi gibi mevcut markalarımızı genişletmeye odaklanırken, Türkiye'nin çeşitli ve canlı turizm merkezlerine uyum sağlayacak yeni markalarımızı tanıtmak için fırsatları da keşfetmeyi içeriyor. Ayrıca, portföyümüzü tamamlayan mevcut yerel otel markalarını yeniden markalama da dahil olmak üzere dönüşüm fırsatlarını aktif olarak değerlendiriyoruz. Markalı konutlar ve yaşam konseptlerini geliştirme odaklılığımız, Mövenpick Living İstanbul Saklıvadi gibi projelerle ve yakında açılacak olan Swissôtel Antalya Living ve Swissôtel Antalya Residences ile ortaya çıkıyor. Bu girişimler, Türkiye'deki farklı konaklama taleplerine cevap vererek, misafirlerimize yenilikçi yaşam çözümleri sunma konusundaki kararlılığımızı gösteriyor. Türkiye turizm pazarına yeni markalarımızı tanıtmak için çok heyecanlıyız. Pazarla ve ihtiyaçlarıyla iyi uyum sağlayan mevcut marka portföyümüzü Levni Istanbul Hotel Handwritten Collection gibi hizmete açtığımız yeni otellerle geliştirmeye odaklanırken, ibis Budget gibi farklı konseptlerdeki projelerimize devam ediyoruz. Bu yeni otellerimiz, farklı segmentlerde birçok alternatif sunarak seyahat severlerin çeşitli ihtiyaçlarını karşılayacak.”

 

“Pazardaki çeşitliliği artırmayı hedefliyoruz”

Accor Türkiye’nin performansını değerlendiren Accor Premium, Orta Ölçekli ve Ekonomi segmentten sorumlu Türkiye Başkan Yardımcısı Sinan Köseoğlu, “Misafir memnuniyetini ön planda tutarak sektördeki en iyi hizmeti sunma çabamızın karşılığını fazlasıyla alıyoruz. Swissotel Uludağ Bursa gibi otellerimizle turizm sektörünün önde gelen yatırımlarına imza atan bir markayız. Türkiye'de sürdürülebilir büyümeyi desteklemek ve turizm sektöründe güçlü bir konuma ulaşma vizyonumuz doğrultusunda mevcut markalarımızın yanı sıra yeni markalarımızı da Türkiye turizm sektörüyle tanıştırarak pazardaki çeşitliliği artırmayı hedefliyoruz. 2025 yılında ise aralarında Swissôtel ve Mövenpick gibi markaların da yer aldığı 10 yeni otel projesini misafirlerimizin hizmetine sunmayı hedefliyoruz. 2030 yılına kadar, imzası tamamlanmış 20 yeni otelin açılışını planlıyoruz. Mercure İzmir, ibis Budget Ordu, Mercure Gaziantep gibi heyecanla açılışını beklediğimiz yatırımların yanı sıra Ankara ve Antalya’da da yeni otellerimizle varlığımızı daha da geliştirmeyi ve Türkiye’de benzersiz deneyimler arayan gezginlerin değişen ihtiyaçlarını karşılamayı planlıyoruz.”

Akdeniz ve Ege kıyılarındaki ayak izini genişletmeye odaklandı

Paul Stevens, “Accor olarak, Akdeniz ve Ege kıyılarındaki ayak izini genişletmeye odaklanarak Türkiye'nin premium resort pazarındaki büyüme fırsatlarını aktif olarak takip ediyoruz. Premium segmentteki markalarımızı bu bölgelere getirerek, yerel kültürü, çarpıcı doğal güzellikleri ve olağanüstü hizmeti harmanlayan üst düzey tatil köyü deneyimlerine yönelik artan talebi karşılamayı amaçlıyoruz. Bugüne kadar bu hedefe yönelik önemli adımlar attık. Premium markalarımızı Türkiye'nin doğal kıyı şeridinde tanıtmak için daha fazla fırsatı aktif olarak araştırıyoruz. Accor'un tatil köyü sektöründeki küresel uzmanlığından yararlanarak, Accor portföyünün üstün standartlarını korurken her bir lokasyonun benzersiz cazibesini vurgulayan yüksek kalitede, unutulmaz deneyimler sunmayı istiyoruz.”

“Türkiye’deki yatırımlarımızı da bu potansiyeli göz önüne alarak gerçekleştiriyoruz”

Türkiye turizm rakamları ve potansiyeli hakkında da değerlendirmelerde bulunan Paul Stevens “Türkiye, turizm sektöründe hâlâ en cazip ve en potansiyel ülkelerin başında geliyor. Yılın ilk 9 aylık verilerine göre; yaklaşık 50 milyon turist ve 5 milyar 609 milyon dolarlık toplam gelirle bu potansiyelini açıkça ortaya koymaya devam ediyor. Accor olarak, Türkiye’deki yatırımlarımızı da bu potansiyeli göz önüne alarak gerçekleştiriyoruz. Özellikle Türkiye ve Çin arasında imzalanan, turizm yatırımını, tanıtımını ve kültürel alışverişi desteklemeyi amaçlayan “Mutabakat Zaptı (MoU)” ile birlikte önümüzdeki dönemde de Çin’den gelecek turist sayısında önemli oranlarda artış olacağını öngörüyoruz. Global ayak izimizin verdiği güç ile bu pazarların talebine cevap verebilmek için aktif aksiyonlar alıyoruz” dedi. 

“Tüm otellerimiz Sürdürülebilir Turizm Sertifikası'nın 3. aşamasını almaya hazır”

Accor'un sürdürülebilirlik çalışmaları ve hedeflerine de değinen Sinan Köseoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Accor olarak, sürdürülebilirlik konusunda küresel düzeyde güçlü bir taahhütle hareket ediyoruz. Sürdürülebilirlik, yenilikçilik ve sorumlu misafirperverliğe öncülük etme konusundaki kararlılığımızdan ödün vermiyoruz. Tüm otellerimizde “Eko-etiketleri” zorunlu hale getirdik ve bu konuda iş birliği yaptığımız global partnerlerimizle birlikte çalışıyoruz. Accor olarak, 2030 yılını beklemeden, tüm otellerimizde “Sürdürülebilir Turizm Sertifikası”nın 3. aşamasını almaya hazırız. Öte yandan “Paris Anlaşması” gereğince, 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşmayı ve aynı zamanda sera gazı emisyonlarımızı mutlak olarak azaltmayı taahhüt ettik. Türkiye genelindeki otellerimizin % 80'inden fazlasında tek kullanımlık plastiklerin ortadan kaldırılmasıyla karbon salınımını  azalttık. Gıda atık ölçümünü de kullarak % 85'inin akreditasyon aldığı ve geri kalanının akreditasyon sürecinde olduğu otellerimizle Accor’un sektör için bir referans noktasına dönüştüğünü söyleyebiliriz.”

Çeşitlilik ve kapsayıcılık ilkelerinde konaklama ekosistemine öncü

Sinan Köseoğlu, “Tüm bunlara ek olarak cinsiyet ve fırsat eşitliği konusundaki kararlı politikamızı da sürdürüyoruz. Bu kapsamda Accor, Türkiye operasyonundaki tüm departmanlarımızı kadın yöneticilere de emanet ederek çeşitlilik ve kapsayıcılık ilkelerinde konaklama ekosistemine öncülük ediyoruz. Kadın liderlerimiz, Accor'un Türkiye operasyonlarında cinsiyet eşitliği ve çeşitliliğe verdiği öneminin de bir vurgusu. Ayrıca merkez ofis üst düzey yöneticilerimizin yüzde 58’inin kadın olması da sektördeki bilinçlenmeye katkıda bulunuyor” dedi.