Dünya, ekonomik krizin pençesinden bir türlü kurtulamıyor. Avrupa, ard arda patlak veren mali sarsıntılarla çalkalanıyor. Mali kriz kıskacı altında kıvranan ülkeler, Avrupa Merkez Bankası’nın önünde sıraya girmiş, Yunanistan gibi kurtarılmayı bekliyor. Atlantiğin öbür tarafında bunlar olurken,  seçim arafesinde ki ABD ise, hem siyasi hem de ekonomik açıdan çok daha zor bir dönemece giriyor. Başkan Obama küresel sistemin lokomatifi konumuda ki dev ekonominin ısınan motorlarını bir türlü soğutamıyor. Borçlar her geçen gün katlanarak artıyor. Çözüm çabaları, gittikçe keskinleşen siyasi kutuplaşmaların kurbanı oluyor. Siyasi müdahale geçiktikçe işler daha da kötüye gidiyor.

MALİ UÇURAMA DOĞRU
Başkan Obama ile Senato arasında bir türlü bitmek bilmeyen ve tam bir kısır döngüye dönüşen sert çekişmeler, Amerika’yı, ikinci kez vuracak dev bir kriz dalgasının ağzına doğru sürüklüyor. Harcamalar ve kesintiler konusunda yönetim kendi arasında anlaşamazsa, ülkeyi -financial cliff- mali bir uçurum tehlikesi bekliyor. Uzmanlar, geçen yıl Ağustos ayında Amerikan Kongresi’ndeki Demokratlarla Cumhuriyetçiler, arasında varılan bir anlaşmayı, krizi tetikleyecek en önmeli neden olarak gösteriyor.  Anlaşma, 1 Ocak 2013’te otomatik harcama kesintileri olarak tanımlanan  bir önlem paketini uygulamaya sokacak. Bununla 1 trılyon 200 milyar  Dolarlık bir kesinti hedeflenecek. Ancak yürürlüğe girecek bu yeni değişikliklerin ilki, eski Başkan George Bush döneminden kalma vergi indirimlerine 31 Aralıkta son verilmesi.  Yani yılbaşından itibaren hem zengin hem de orta ve dar gelirli mükellefler devlete daha fazla vergi ödemeye başlayacak. Konut kredisi faizi gibi vergi ödemelerinden düşülebilen bazı özel kalemler de aşamalı olarak kalkacak. Bu yeni uygulama, zaten mali krizin yarattığı şoku ve yaşamlarında yol açtığı değişiklikleri algılamakta ve kabullenmekte zorluk çeken orta ve dar gelirli Amerikalıların üzerine, 300 milyar dolarlık yeni bir vergi yükü bindirecek.  Yürürlüğe girmesi beklenen bir diğer değişiklik ise geçen yılki bütçe krizi sonrasında geçerlilik kazanan devlet harcamalarında da 1 Ocak 2013 itibariyle otomatik kesintilerin başlatılması. Uzmanlar iki unsurun Amerikan ekonomisini olumsuz yönde etkileyeceğine dikkat çekerek, ülkeyi mali bir uçurumun beklediğini söylüyorlar.

İKİNCİ BİR DERİN DURGUNLUK
Başta Bağımsız Kongre Bütçe Dairesi olmak üzere, birçok kurum ve aralarına Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke ile IMF Başkanı Christine Lagarde’ın yeraldığı birçok yetkili bu iki değişikliğin yürürlüğe girmesi halinde ekonomik iyileşme bekleyen Amerika’nın tam aksine 2013’de ikinci bir –resesyona- derin bir durgunluğa gireceği görüşünde. Kongre Bütçe Dairesi CBO  ise Ağustos’un son haftasında,  tüm bu endişeleri teyid eden, yaklaşmakta olan felakete dikkat çeken ve tüm kesimleri korkutan bir rapor yayınladı. Yeni yılla birlikte yürülüğe girecek uygulamanın bütçe açığını azaltırken yılın ilk yarısında ekonominin %3 civarında küçülmesine yol açacağı uyarısında bulundu. Aynı raporda buna bağlı olarak işsizliğin %9 lara kadar fırlayabileceğine yönelik tahmin ise tam bir kabus senaryosu olarak nitelendirildi.

Washington’daki bazı çevreler gerçek ve kalıcı bir çözüme ulaşmak için Amerika’nın bu kabusu yaşaması gerektiğinı savunuyor. Bazıları ise bunun bedelinin çok ağır olacağı görüşünde. Urban Institute adlı düşünce kuruluşunun uzmanlarından Rudolp Penner’in bu karamsar tabloyla ilgili değerlndirmesi oldukça ürkütücü: "Benim en büyük korkum bu, eğer otomatik kesintilerin başlamasına ve Bush dönemi vergi indirimlerinin sona ermesine izin verirsek, yani mali uçuruma gidersek, bu durumdan çıkmak için Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında başlayacak görüşmeler haftalarca ya da aylarca sürebilir. Bu süreçte siyasi belirsizlik nedeniyle uğrayacağımız zarar çok daha fazla olacaktır, çünkü bu süre içinde işletmeler plan ve projelerini askıya alacak, yeni eleman almayacaklardır. Finans piyasalarının nasıl bir tepki göstereceğini ise tahmin bile edemiyorum." Senato Bütçe Komisyonu üyelerinden Senatör Pat Toomey ara formülü ise Bush dönemindeki vergi indirimlerini bir yıl daha uzatmak ve bu süre içerisinde vergi sisteminde temel reformlar yapmak. Ancak hem Kasım ayındaki Başkanlık seçimleri hem de Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasındaki ideolojik farklılıklar Kongre’nin Ocak ayı öncesinde uzlaşmaya varmasını neredeyse imkansız kılıyor. Seçim kampanyalarına gömülen Amerikalı siyasi erk tüm bu uyarılara karşı adeta kulaklarını tıkayarak sessiz kalmayı yeğliyor. Çünkü hiç kimsenin gözü iki ay sonra yapılacak seçimlerden başka bir şey görmüyor. Amerikalı seçmenin ise ekonomi konusunda kafası oldukça karışık. Bu yüzden ne Suriye krizi, ne de İran’ın nükleer programları seçmenin hiç mi hiç umrunda değil. Bu arada anlaşılan o ki,  siyasi sitem, 31 Aralık gününe kadar yaklaşmakta olan krizi bertaraf edecek uygulanabilir bir çözüm üretemezse,  mali uçurumun eşiğinde gün sayan Amerikan ekonomisinin yeni bir bunalıma sürüklenmesi kaçınılmaz olacak.