Ülkemizde işsizlik oranlarının çok yüksek olması uygulamada işçilerin, işsiz kalma kaygısı yaşamalarına neden olmaktadır. Bu nedenle iş sözleşmesinin kurulması aşamasında ya da devamında, işçiler önlerine konan her türlü sözleşme ve belgeyi imzalamak zorunda kalmaktadırlar. Bazen, işçilerin imzaladıkları bu sözleşmelerin içeriği genel olarak işçilerin aleyhine hükümler içermektedir. Elbette ki, taraflarca imzalanan sözleşmeler tarafların özgür iradesine dayanılmalı, aldatma, yanılma veya korkutma gibi çeşitli irade sakatlıklarına yol açacak yöntemlere başvurulmamalıdır. İşçi de iradesinin bu yollarla fesada uğratıldığını iddia ettiği zaman bunu somut delillerle -her ne kadar ispatı zor olsa da- ispatlamalıdır.
Sözleşmelerin anlaşılır bir dille ve yalın anlatımla hazırlanması ve okunabilecek yazı büyüklüğünde olması kadar, sözleşmeyi imzalayacak olan işçinin niteliği, eğitimi ve yaptığı işin özelliği de önem taşımaktadır.
Yargıtay’a göre, “davacının sürekli .... çalıştığını, derginin yayın haklarının 01.01.2010 tarihinde davalıya devredildiğini, ibranamenin de devir öncesi devreden işveren tarafından hiçbir bedel ödenmeden temin edildiğini, davacının işsiz kalma korkusu ile imzaladığını ifade etmişse de, davacı, eğitimi ve yaptığı işin niteliği gereği imzaladığı ibranamenin sonuçlarını bilebilecek durumdadır. Devir öncesi dönem artık tasfiye edilmiş durumda olduğundan, mahkemece sadece davalı nezdindeki çalışma dönemi için dava konusu alacaklar değerlendirilerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir”[1].
Yargıtay’ın başka bir kararında da, “Davacının iş akdi davacı ve davalı işveren arasında düzenlenen ikale protokolü ile, davacı işçiye … TL. kıdem tazminatı ve … TL. ihbar tazminatının ödeneceği kararlaştırılarak sonlandırılmıştır. Davalı işyerinde, proje yönetmeni olarak çalışan ve mimar olan davacının atmış olduğu imzanın sonuçlarını bilebilecek yeterlilikte olduğu anlaşılmakta olup ikale sözleşmesinde ikale teklifinin çalışandan geldiğinin açıkça yazıldığı, davacının da bu metnin altını imzaladığı görülmektedir”[2].
Yargıtay’ın yukarıda belirtilen kararlarından anlaşılacağı üzere, yüksek mahkeme, sözleşmeye imza atan işçinin sözleşmenin sonuçlarını bilebilecek nitelikte ve yeterlilikte olması yeterli görmektedir. Bu kapsamda, işçinin işsiz kalma korkusunu ileri sürerek imza attığını beyan etmesine itibar edilemeyeceği, çünkü işçinin eğitimi ve yaptığı işin niteliği dikkate alındığında imzaladığı ibranamenin sonuçlarını bilebilecek durumda olduğu kabul görmektedir.
Sonuç olarak, ibranameyi imzalayan kişinin eğitim durumu ve yaptığı işin niteliği dikkate alındığında işsiz kalma korkusu ile ibranameyi imzaladığı yönündeki beyanına itibar edilemez. Çünkü işçi, eğitimi ve yaptığı işin niteliği gereği imzaladığı ibranamenin sonuçlarını bilebilecek durumdadır.
[1] Y22.HD.05.02.2015 T., E.2014/24994, K.2015/3286 Legalbank.
[2] Y22.HD.13.05.2019 T., E.2019/90, K.2019/10753 Legalbank.