Almanya’da Türkleri hedef alan Nazi terörünün arkasında Almanya Anayasayı Koruma Örgütü’nün (Alman İstihbarat Teşkilatı) olduğunun ortaya çıkmasının yankıları sürerken, şimdi de Nazi örgütünün çoğunluğu Türk’ten oluşan ölüm listesi gündeme bomba gibi düştü. 88 kişilik ölüm listesinde 68’i Almanya’da yaşayan üst düzey Türk vatandaşlardan oluşuyor. Ekovitrin, Nazilerin ölüm listesindeki yer alan Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) eski Direktörü ve Türk-Alman Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen ile konuştu.

NAZİ ÖRGÜTÜNÜN ÖLÜM LİSTESİ
* Sayın Prof. Dr. Faruk Şen sizinle Nazi terörünü derinlemesine konuşmak istiyoruz. Biliyorsunuz Almanya’da 2000 yılı sonrasında seri cinayetler işlendi. 8 tane Türk dönerci öldürüldü. Nazi terör örgütünün işlediği bu cinayetlerin arkasında Almanya Anayasayı Koruma Örgütü’nün , diğer deyimle “Alman Derin Devleti”nin olduğu ortaya çıktı. Almanya Anayasayı Koruma Örgütü (Alman İstihbarat Teşkilatı) destekli Nazi terörü Örgütü’nün bugünlerde Almanya’nın gündemine bomba gibi düşen bir ölüm listesi var. 88 kişiden oluşan bu ölüm listesinin 68’i Türklerden oluşuyor. Listede yer alan isimlerden biri de sizsiniz. Bu olayın perde arkası nedir?
Bu çok ilginç bir gelişme. “Alman Derin Devleti” tarafından Almanya’da işlenen 8 Türk serbest meslek sahibi ve bir Yunanlının öldürülmesi olayı tesadüfi bir sistemle çözüldü. Son banka soygunundan sonra 2 Nazi teröristin yakalanacaklarını anladıkları zaman intihar ettikleri söyleniyor. Fakat bu iki kişinin intihar etmediklerini Alman Derin Devleti tarafından öldürüldüğünden hareket ediyorum. İlginç tarafı bu 9 kişi ki; Yunanlı sadece Türk’e benzediği için öldürüldü. Enselerinden kurşun sıkılarak öldürüldüler ve bunların tek suçu Türk olmaktı. Bu herhalde Türklere verilen gözdağıydı. Ben o zaman eski görevimdeyken Alman İçişleri Bakanı Otto Schily’e bu konuda serzenişte bulunmuştum. Bunların Nazi cinayeti olabileceğini ve araştırılması gerektiğini söylemiştim. Otto Schily ve onun yakınında bulunan bazı Türk kökenli insanların kafasında “Hayır bu Türk mafyasının hesaplaşması işidir. Onun için öldürüldüler” düşüncesi vardı. Türk mafyası para sızdırmak istese küçük dükkanlarda çalışan insanları değil, daha paralı adamları öldürür. Şuan bunlar ortaya çıkıyor. Öldürülen insanların aileleri perişan oldu. Günde 200-300 Euro’luk ciro yapıp 100 Euro’luk kazanç elde eden insanlardı. Bunların herhangi bir mafyaya para verecek durumları da yoktu. Dünyanın hiçbir yerinde mafya kişileri para almak için öldürmez, bacaklarına kurşun sıkarak korkutur. Bu cinayetlerin içinde Almanya “Anayasayı Koruma Örgütü”nün de büyük ölçüde bulunduğu ortaya çıktı. Almanya Anayasayı Koruma Örgütü, Türkiye’deki Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) denk bir örgüttür. Bir federal düzeyde vardır, 16 tane de eyaletler düzeyinde vardır. Bunların içindeki bazı Nazi kalıntılarının bu teröristlerle ortak çalıştıkları hatta bazı cinayetleri de uzaktan izledikleri ortaya çıktı.

88 KİŞİLİK ÖLÜM LİSTESİ
* Bunlara Biz Türkiye’deki yapılanma açısından baktığımızda Alman Derin Devleti’nin Ergenekon’u diyebilir miyiz?Türkiye’deki Ergenekon ile şu açıdan karşılaştırmak istemem. Almanya’nın ciddi bir derin devleti ve bu derin devletin arkasında ırkçılık var. Zira kendi vatandaşlarına yönelik bir olay yapmıyor. Bunu Müslümanlara, Türklere yapıyor ve bu ülkeden kaçmaları için yapıyor. Onun için Ergenekon’a benzetmek bence yanlış olur. Fakat Almanya’da ciddi bir derin devlet var ve bu derin devlet Türkiye’deki derin devletinin çok daha üstünde çalışmalar yapan, olayları yönlendiren bir kuruluştur. Bu canilerin bir de “Ölüm Listesi” olduğu ortaya çıktı. 2005 yılında hazırlanmış. 88 kişi var listede 68 tanesi Türk kökenli. 9’ u başka ülkelerden 11 i de Alman. Bu liste yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Almanya’nın en büyük ayıbı; bu liste 2008’den beri ellerinde ancak kimseye haber vermediler. Normal olarak ciddi bir hukuk devleti bu listede yer alan kişilere haber verir hatta koruma teklif eder. Koruma teklif edilemediği takdirde kendi kendini koru der. Belki ben koruma alabilirim ya da Alman Devleti “Biz sizi koruyamıyoruz kendi ülkenize dönün” der.

* Yani siz 2005 ten beri ölümle burun buruna yaşadığınızın farkında değilsiniz!..
Bunu çok yeni öğrendik. Ben istasyona gider misafirlerimi alırdım, havaalanına yalnız giderdim. Ben çoğu zaman arkadaşlarımla ya da eşimle dolaşırdım. Yanımdakileri de tehlikeye atmışım. Almanya’nın bu ayıbını nasıl karşılayacağım bilemiyorum. Almanya’nın ikinci ayıbı da var. Bu öldürülen 9 kişinin ailelerine Almanya nihayet tazminat verecek ancak, önerdiği tazminat gülünç bir tazminat. Aile başına 10 bin Euro veriyor. Alman Adalet Bakanı’nın aylık maaşı 22 bin Euro. Demek ki; öngörülen tazminat öldürülenler için Alman Adalet Bakanı’nın bir aylık maaşının yüzde 40ı. Biz TAVAK Vakfı olarak bu ailelere 500’er bin Euro ödenmesini öneriyoruz. Almanya’nın Anayasayı Koruma Örgütü’nün içindeki tüm Nazi kalıntılarının ayıklanması lazım. Zira ben bu Nazilerden korkmuyorum. Sokakta adam öldüren Nazilerden çok; Anayasayı Koruma Örgütü’nün yada Alman partilerin içindeki Nazilerden korkuyorum. Bunlar daha tehlikeli. Bu 88 kişilik listeyi Naziler hazırlamış olamaz.

“TÜRKİYE, ÖLÜM LİSTESİNİ ALMAN HÜKÜMETİNDEN İSTEMELİ”
* Bu cinayetleri işleyenler bu örgütün elemanları mı bizzat acaba?
Tetikçilere yön verenler, arkasında duranlar bu örgütün elemanları. Zira dört cinayette bu Anayasayı Koruma Örgütü’nün elemanları olayları uzaktan takip ediyorlar. Yani tüm Anayasayı Koruma Örgütü’nün hepsini suçlamak istemiyorum ama, bizde de bazen aykırı uçlar çıkıyor, bunu yapanlar Alman Derin Devleti’nin adamları. Bunlar ayıklanmadığı takdirde sokaktaki Nazilerden daha tehlikeli. Zira Alman Nasyonel Sosyalist Parti’nin 6750 üyesi, 60- 65 bin sempatizanı var. 82 milyonda böyle bir grubun olmasını normal karşılıyorum. Fakat Nazilerin 1948’den sonra Almanya’nın Federal Devleti kurulduktan sonra bu olaylardan temizlenmemesi çok ayıp. Avusturya’da bir ara ırkçıların oy oranı yüzde 28’e kadar çıkmıştı. Belçika’da, Fransa’da da var. Eğer bir ülkede böyle gelişirse bu diğer ülkeleri de geçebilir. Onun için Türk Dışişleri Bakanlığı’nın tedbir alması gerekir. Ahmet Davutoğlu’nun öldürülenlerin aileleriyle görüşmesi önemli. Fakat benim beklentim ayrı. Biliyorsunuz İçişleri Bakanlığımız yurt dışında diplomatlarımızı ve başkonsolosları korumak için 3’ er, 4’er polis yolluyor. Buradaki listeyi Türk Dışişleri Bakanlığı Almanya’dan istemeli ve Almanya’nın korumadığı 67 kişiye koruma yollaması lazım. En azından Alman Hükümetine önermesi lazım ki; oradaki insanlar hedef tahtası gibi dolaşmasınlar.

* Siz bu ölüm listesinde yer aldığınızı yeni öğrendim dediniz. 2005’de hazırlanmış olan bu listesinden Alman Hükümeti’nin bilgisi var mıydı sizce?
2008den beri hükümetin bildiğinden hareket ediyorum. Yalnız bu bir hükümetin suçu değil. Bu cinayetler 2000 yılında işlendiğinde Sosyal Demokratlar ve Yeşiller vardı. Onların da bu konuda büyük ölçüde suçlu olduğundan hareket edebiliriz.

“ÖLDÜRÜLENLER ALMAN OLSAYDI!..
* Schröder Başbakanken bu ölüm listesini biliyor muydu?
Muhakkak. Schröder bilemese bile Alman İçişleri Bakanı Otto Schli’nin ki; o Anayasayı Koruma Örgütlerini denetleyen bir kişidir. O bilmiyorsa demek ki; İçişleri Bakanlığı işini doğru yapmamış. Büyük bir skandal. Bir tedbir de almadılar. Ya da listede olanları uyarmadılar. Hükümetlerin istifasına yol açacak bir skandal Almanya için. En azından İçişleri Bakanı’nın istifa etmesi lazım. Eski İçişleri Bakanı’nın suçunu itiraf etmesi lazım. Onun da ötesinde Almanya Anayasa Koruma Örgütü’nün içindeki Nazi kalıntılarının tamamen temizlenmesi lazım. Olayı biraz ters çevirelim. Böyle bir olay Türkiye’de olsaydı Türkiye’deki faşist zihniyetteki insanlar yahut ırkçılar Türk derin devletinin göz yummasıyla Antalya ve İstanbul’da 8 tane Almanı enselerinden vurup öldürseydiler acaba Alman Hükümeti neler yapardı? Türkiye’nin nasıl tozunu attırırdı ve ulusal alanda Türkiye’yi nasıl güç durumda bırakırdı. Bunu düşündüğümüz zaman ben Türkiye’nin yaptıklarını az buluyorum. İçişleri Bakanı’nın listeyi isteyip sen korumuyorsan ben koruyorum demesi gerekirdi. Vergi verdiğim Alman Hükümeti beni korumuyorsa gönülden bağlı olduğum Türk Hükümetinin beni koruması gerekirdi. Bunu yapmamak Türkiye için de bir ayıptır. Şunu görüyorum ki; Türkiye bu konuda uluslararası platformda Avrupa Birliği’nde bir atılım yapmadı ve Avrupa Konseyi’ne bu olayı getirmedi. Zira orada hala 68 kişi tehlike içinde. 4 kişi hariç diğer 64 kişi ismini bilmiyor. Yarın öbür gün bu insanlar sokakta vurulup öldürülebilir.

“HEDEF TAHTASI HALİNE GELDİM!..”
* Almanya’da 2008 yılında Türk evlerine bir saldırı olmuştu. Bu saldırının üzerine siz sert bir tepki göstermiştiniz. Sizin Nazilerin ölüm listesinde yer almanızın bu konyla da bir bağlantısı olabilir mi?
Şubat 2008’de Naziler büyük bir evi yaktılar. Bu evde Gaziantepli bir ailenin 10 tane ferdi öldü. Almanya bu yangının elektrik kontağından çıktığını söyledi. O zaman ben bunun bir Nazi yangını olabileceğini söyledim. Sadece ben değil o zaman Almanya’da gazetecilik görevini sürdüren Kerem Çalışkan da bunu açıkladı. Almanya’nın Devlet Bakanı Maria Böhmer bunun yanlış olduğunu söyledi. Elektrik kontağından çıktı diyerek olayın üstünü kapadılar. Tam 3 yıl sonra Almanya’nın sağcı bir gazetesi bu evin Naziler tarafından yakıldığını ortaya çıkardı. Demek ki; biz o zaman haklıydık. Türkiye Araştırmalar Merkezi’nin Başkanıyken hedef tahtası haline gelmiştim. Alman Derin Devleti “siz bu işleri çok kurcalamayın” gibi tepki vermişti. Bu yangın büyük bir yangındı, suçluları hala ortaya çıkarılmadı. Nazilerin yaptığını Alman basını ortaya çıkardıktan sonra, Alman Devleti bu konunun da üstüne gitmesi gerekiyordu. Zira 2004 yılında Köln’de Türk dükkanlarının karşılıklı olarak yer aldığı bir caddede bisiklet üstünde bomba patlatıldı ve 22 Türk yaralandı. Almaya hiç tepki göstermedi. Bizim insanlarımızın suçluları bulunmadı. Onun da yine Nazi olayı olduğunu görüyoruz. Biz bu zamana kadar yanlış bir terminoloji kullandığımızı görüyoruz. Ben de dahil hep “Neo Naziler” dedik. Neo Nazi terimi yanlış. Çünkü Naziler 1933ten 1945e kadar faaliyet gösterdi. 45’ten sonra yeni devlet kuruldu ama, Nazi kalıntıları hala Almanya’da faaliyetlerini gösteriyorlar. Nazilere karşı hakikaten Türkiye’nin ve demokratik ülkelerin tepki göstermesi lazım.

GÖÇÜN 50. YILI
* Sizin Başkanı olduğunuz TAVAK Vakfı göçün 50. yıl dönümünde bir kitap çalışması hazırladı. Biraz bu kitap çalışmasından bahseder misiniz?
Göçün 50. yılı için ilk defa Türkiye ve Almanya da kitap hazırlandı. Ayrıca bu Almanya’nın bir ayıbı. Göçün 50. yılında bir kitap yayınlama gereği bile duymadı. Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay benim önerim üstüne 344 sayfalık bir prestij kitabı hazırlattı. Burada Almanya’ya Türklerin ilk gidişinden, sağlık sorunlarına, Almanya’daki Türk ekonomisinden sanatçılarımıza, kültür hayatımıza kadar bir çok konuyu ele aldık. Kitabın hazırlanmasında 22 kişinin emeği geçti. Kitap 5 eylülde çıktı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Almanya ziyaretinde önemli kişilere bu kitabı hediye etti. Kitabın bir de Almancasını hazırlamak istiyoruz. Başka bir hedefimiz de kitabı belgesel haline getirmek. Kültür Bakanlığımızın bu projeye de sahip çıkacağına inanıyorum. Sadece belgesel yapmak yetmez aynı zamanda televizyonlarda da yayınlanması lazım. Benim Avrupa Birliği sınırları içinde 5 milyon 8 yüz bin kişi insanım yaşıyor. Tüm dünyada 6,5 milyon Türk var. Türk nüfusunun yüzde 8’i yurt dışında yaşıyor. Yüzde 8ine teşekkür açısından böyle bir kitabın çıkmasını sağlayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a gerçekten teşekkür ediyorum.

* Türk iş gücünün Almanya’ya göçünün 50. yılı kutlanırken, bu sefer tam tersine bir gelişme yaşanıyor. Avrupa’daki nitelikli beyinler Türkiye’ye göçüyor. Nasıl bir gelişme bu sizce?
Ben de Türkiye’ye kesin dönüş yaptım. Bir yıl oldu. İstanbul’da yaşıyorum. Silivri Gümüşyaka’da bir Avrupa üniversitesi kuruyoruz. Almanca ve İngilizce eğitim verecek onun için buraya taşındım. Burada artık iş hayatında belirli işlere gidiyorum ama bir ayağımda Almanya’da. Almanya’da Türk kökenli göçmenlerin sayısı 3 milyona ulaşmıştı. Fakat 2002den sonra Almanya ve Avrupa Birliği ülkelerinde ortaya çıkan İslamafobi, Türkofobi’ye dönüştü. Irkçılık ve ekonomik kriz insanlarımızı Türkiye’ye dönmeye yönlendirdi. 2009-2010 yılları arasında 190 bin genç Türk ülkemize geri döndü. Bunlar belirli bir kapitali topladıktan sonra avukat, doktor olarak Türkiye’de hayatlarını sürdürüyorlar. Bu konuda ciddi bir araştırma yok ama Türkiye’ye dönenler bence oldukça mutlu.

* Bu gelişme Almanya ve Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Almanya’yı negatif etkileyecek. Gerçekten kaliteli iş gücünün Türkiye’ye dönmesi Almanya için bir kayıp Türkiye için bir kazanç. Türkiye bu insanlardan yararlanabilir. Almanya’da eğitim almış ve ciddi çalışmalar yapan insanlar burada başarılı olacaktır. Bunu doktorlarda, avukatlarda ve diğer branşlarda görüyoruz.