Ekonomik gidişatta sanki iyileşmeler var… Ödemeler dengesi, bütçe ve tasarruf açığı yıllardır ülkeye nefes aldırmadı ama 2024 yılından itibaren ekonominin baş sorunlarından “üçüz açık” yavaş da olsa kapanma yolunda ilerliyor. Zannediyorum enflasyon ateşini körükleyen bu meseleler yapısal reformların tam olarak devreye girmesiyle ortadan kalkacak. 2026 yılı ortalarında ekonomide olumlu bir tablo görebileceğine dâir öngörüler ağırlık kazanmaya başladı.

Ödemeler dengesi 2024 Haziran’ında 9 ay sonra aylık 407 milyon dolar fazla verdi. Önceki ay cari dengede 1,01 milyar dolar açık oluşmuştu. Yıllıklandırılmış cari dengede Haziran’da 24,8 milyar dolar açık gerçekleşti. Mayıs’ta bu rakam 24,5 milyar dolardı. Çekirdek denge olarak bildiğimiz altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı da Haziran’da 4,55 milyar dolar fazla verdi. Mayıs ayında 4,5 milyar dolar fazla veren net hata noksan kalemi Haziran’da 775 milyon dolar fazla vermesine karşılık yönünü aşağı çevirdi. Yıllık bazda cari dengede gözlenen 0,4 milyar dolarlık bozulmada temel belirleyiciler net birinci ve ikinci açıkta (1,1 milyar dolar) 0,5 milyar dolarlık ve dış ticaret açığında (-4,1 milyar dolar) 0,3 milyar dolarlık yükseliş oldu. Son 12 ayda 2023 yıl sonuna göre cari dengede gözlenen 20,2 milyar dolarlık iyileşmede temel belirleyici dış ticaret açığında (-66,4 milyar dolar) gözlenen 20,5 milyar dolarlık düşüş olarak kayıtlara geçti. Dolayısıyla yıllıklandırılmış cari dengedeki toparlanma eğiliminin açıklanacak Temmuz’da da süreceği tahmin ediliyor. İktisadi faaliyetin hızı, uluslar arası doğrudan yatırımlar, enerji fiyatlarının seyri ve turizm sektörünün performansı cari denge görünümü açısından önemli belirleyiciler olacağı gözleniyor. Bu arada Türkiye’ye uluslararası doğrudan yatırım (UDY) girişi bu yılın ilk 6 ayında 2023’ün aynı dönemine kıyasla küresel durgunluk sebebiyle yüzde 5 düşerek 4,7 milyar dolar oldu. Söz konusu yatırımları da arttırmak üçüz açıkları frenleyici etki yapacaktır.

MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ’NDE NİSPİ İYİLEŞME

Merkezi Yönetim Bütçesi’nde 2023 Mayıs ayında 118,9 milyar lira fazla verilirken 2024 yılı Mayıs ayında 219,4 milyar lira fazla oluşmuştu. 2024 yılı Ocak-Mayıs döneminde 471,9 milyar 903 lira açık verilmişti. 2024 Mayıs’ında faiz harcamaları 475,1 milyar lira olarak kayıtlara geçmişti. Merkezi Yönetim Bütçesi Haziran’da ise aylık 275,3 milyar lira, Ocak – Haziran döneminde 747 milyar lira açık vermişti. Faiz giderleri aylık yüzde 165,6 artışla 99,2 milyar liraya çıkmıştı. Faiz giderleri 6 aylık dilimde yüzde 108,7 artarak 574,4 milyar lirayı bulmuştu. Bütçede Temmuz’da 96,7 milyar lira, Ocak-Temmuz döneminde 843,9 milyar lira açık gerçekleşti. Faiz dışı fazla, geçen yıl Temmuz’da 86,2 milyar lira iken bu yılın aynı ayında 4,2 milyar lira açık hesaplandı. Temmuz’da faiz hariç bütçe giderleri, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 75,8 artarak 735 milyar 167 milyon liraya yükseldi. Faiz giderleri, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 145,4 artışla 92,5 milyar liraya Ocak-Temmuz döneminde faiz giderleri yüzde 113,1 artarak 666,9 milyar liraya ulaştı. Bakan Şimşek 2024 yılsonu bütçe açığının 2023 yılı bütçe açığından (1.375,0 milyar lira) 2024 resmi hedefinin 2.651,9 milyar lira olmasına rağmen daha iyi olabileceğini belirtiyor. Gözlenen o ki; yılbaşından bu yana elde edilen veriler, yıllık açık hedefl erine göre daha iyi bir görünüm sergiliyor olsa da, sıkı para ve maliye politikası tedbirleri nedeniyle ekonomik faaliyetlerdeki olası yavaşlama, önümüzdeki dönemde vergi gelirleri üzerinde bazı olumsuz baskılara yol açabilir. Ancak Mayıs ayında açıklanan tasarruf önlemleri ile Temmuz ayında yasalaşan yeni vergi paketi ve devamında alınan potansiyel gelir artırıcı tedbirler bütçe görünümünü destekleyebilir.

ÜÇÜZ AÇIK BİRBİRİNİ TETİKLİYOR

Hanehalkında tasarruf daha fazla rağbet görüyor. Tasarruf sahipliği açısından Türkiye yüzde 25’lik bir orana sahip. Yani her 4 kişiden biri tasarruf yapabiliyor. Tasarrufl ar açısından açıklara baktığımızda; özel kesimin tasarrufl arı yatırımlarından fazla ise özel kesimde tasarruf fazlası var anlamına geliyor. Şayet tersi olursa tasarruf açığından söz ediliyor. Kamu kesiminde gelirler giderlerden fazla olduğunda bütçe fazlası, tersi durumunda bütçe açığı ortaya çıkıyor. Böyle durumda dış kaynak kullanılarak bütçe açığı kapatılmaya çalışılıyor. Türkiye’deki tasarruf ve bütçe açığı sebebiyle yurtdışından sağlanan dövizler ile yurtdışına ödenen dövizler farkından cari dengede fazlalık veya açık oluşuyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in göreve gelmesinden bu yana atılan adımlarla cari açık ve bütçe açığında düşüşler gözleniyor olsa da “üçüz açık”ların devam ettiğini söylemek durumundayız. Bütçe dengesi ve cari dengenin aynı anda açık verdiği durum “ikiz açık”, ikiz açığa tasarruf yatırım açığının eşlik ettiği durumda ise “üçüz açık” tezahür ediyor. Bütçe açığı ile tasarruf açığının cari açığı direkt etkilediği gözlenirken cari açığın GSYH’ya oranının yüzde 5’i aştığı durumlar ise ülke ekonomileri için kriz ve kırılganlık göstergesi şeklinde algılanıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ikinci çeyrekte yıllık cari açığın milli gelire oranının yaklaşık yüzde 2,2›ye, üçüncü çeyrekte ise yüzde 2›nin altına gerilemesini öngördüklerini söylüyor ki, bu da şayet gerçekleşirse ekonomide iyi bir sayfanın açılacağına işaret ediyor. Ödemeler dengesi ile bütçe, “kırılganlıkla” ilgili net bilgi veriyor. Şayet yüksek ikiz açık veriliyorsa CDS’ler (credit default swap) S.O.S veriyor! Dövizde, tahvilde ve diğer piyasa enstrümanlarındaki harekette de CDS baskısı hissediliyor. Türkiye CDS’leri bugünlerde 270’lerde hareket ediyor. Yüksek ama yine de birkaç sene öncesine göre iyi durumda. CDS’ler 2022 Temmuz’unda 900’lü rakamları görmüştü.

ŞİMŞEK’İN YÖNETİM ÇARKI NASIL İŞLİYOR

Ekonomide tasarruf yatırım dengesi ve bütçe dengesi açık vererek cari açıkları genişletiyor. Genişleyen cari açık yüksek miktarda kısa vadeli sermaye akımlarıyla (portföy) finanse ediliyor ve bu durum ekonomi için büyük bir risk oluşturuyor. Cari açıktaki bu tehlikeli seyri aşağı çekmenin yolu bütçe açıkları ve tasarruf yatırım açıklarını kontrol altına almaktan geçiyor ki şimdi bu uygulama elden geldiği kadar icra edilmeye çalışılıyor. Bütçe açığını düşürücü politikalar cari açığın azalmasına sebep olmasına karşılık bütçenin sıkılaştırılmasına yönelik uygulamaların vergi artışları veya kamu yatırım ve cari harcamaların azaltılması cari açığın kapatılmasına katkı veriyor. Tabii bunlar geçici ve yetersiz uygulamalar. Asıl ihracatı teşvik edici, üretimde verimliliği artırıcı ve rekabet gücünü yükseltici hamleler cari açığı düşürmede etkili olacak. Cari açığın düşürülmesinde tasarruf açığının aşağı çekilmesi de önemli rol oynuyor. İç tasarrufl arı artırıcı tedbirler almak, iç tasarrufl ar ve dış tasarrufl arla yatırım yapmak cari dengede pozitif bir tabloyu ortaya çıkarırken özellikle faizden uzak durmak bütçe dengesini daha sağlıklı hâle getirdiği gibi cari dengeyi de güçlü bir şekilde destekliyor. Söz konusu kertede borçtan söz etmeden geçilemez… Genel olarak bakıldığında sorunların baş kaynağı borç ekonomisi… İş dünyası veya kamu, finans yetersizliği sebebiyle kredi ve borçlanma ile iş yaptığından sürekli açık veriyor. Çark dönsün diye yüksekten borçlanıyor, ucuzdan satıyor veya kur makasına takılıyor… Dolayısıyla borç ekonomisi terk edilmeden, “kurtuluşu yakaladık” demek zor.

BİR DAHA KRİZ YILLARINA DÖNMEYELİM

Geçen yıllara bakıldığında ekonomi düşük enfl asyon zamanlarında da yüksek cari açık verdiği malumumuz. Fakat kriz dönemlerinden çıkışlarda cari işlemler fazlası verildiği unutulmamalı. Yani demek istediğim Türkiye cari işlemler fazlası verdiği zaman sanki krizlerden, kırılganlıklardan kurtulma aşamasına geçiyor. 1994, devamında 2001 ve 2018 yıllarındaki ekonomik krizlerden çıkışlarda hep cari fazla rakamları tablolara yansıdı. Dolayısıyla 2024 yılı olarak rakamların söylediği; ekonomide bir dengelenmenin ortaya çıktığı izlenimi var. Bu durumu döviz kurundaki stabilizasyondan da fark edebiliyoruz. Mamafih, söz konusu olumlu tabloyu sadece krizlerden çıkışlarda değil, aynı zamanda ekonomide iyileşmeyi süreklilik hâline getirebilirsek, ekonomide birçok sorunu halletmiş olacağız. Yapılacak iş şu: Para politikasını reel sektör üzerine kurgulayıp cari açığı düşürürken yerli kaynakları harekete geçirip hem sanayi üretimini, hem de reel büyümeyi yukarıya çekmek gerekiyor.

FAİZLE OYNAYANIN ELİ DEĞİL PARASI YANAR

Mahfi Eğilmez üstadımız şöyle diyor: “Ateşle oynarsan elin, faizle oynarsan paran yanar. Kumda oynamanın tehlikesi yoktur. Oysa hep söylediğim şey şuydu: Faiz tek başına bir ekonomiyi batırabilir ama tek başına bir ekonomiyi çıkaramaz. Yanında mutlaka yapısal reformlar da yapılmalı. Harcamaları artırıyoruz, enfl asyonun düşmesini bekliyoruz. Dış borçlanmayı artırıyoruz, faizlerin düşmesini bekliyoruz. Riskleri artırıyoruz, kurun düşmesini bekliyoruz. Sonra da dünyanın bizi anlamasını bekliyoruz. İlginç insanlarız…” Ekonominin stagfl asyona gittiği yolunda iddialar olsa da büyümenin devam ettiği, işsizliğin tek haneli rakamlarda gezindiği, enfl asyonun ise zirveden giderek aşağı geldiği bir ortamda böyle bir savın gerçekleşmesi şimdilik mümkün görünmese de kırılganlığın her an yeni bir tehlikeyi ortaya çıkarabileceği mümkün. “Modeli değiştiriyoruz… Bundan sonra borçlanma kısmen rafa kalkmıştır. Faiz alışverişi bitmiştir… Bütçe dengesi öz gelirle sağlanacak. Bütçede gelirden 1 lira bile fazla harcama yapılmayacak… Toplam ihracat geliri kadar ithalat yapılacak… Kura, enfl asyona, faize ve açıklara asla taviz verilmeyecek” denirse, tünelin ucundaki ışığı gördük, demektir. Enerji ve finansal kaynak sorunlarını çözmüş, yüksek enfl asyonu önlemede maliye ve para politikalarını dengelemiş, ekonomik açıklarını ortadan kaldırmış, fiyat istikrarında ve kur dalgalanmalarında şoklardan etkilenmeyen, büyümede ve istihdamda sağlıklı bir trend yakalamış müreff eh Türkiye; hepimizin en büyük ideali değil mi?