Hangi yönetici ve lider tanımına baksanız hepsinde “uzağı görebilme, çarpan etkileri fark edebilme”yi ön plana alır. Bu uzağı görme konusunun içine yönetsel konular, rekabet, riskler, aklınıza ne gelirse koyabilirsiniz.

Yönetici bunları fark ettiği oranda kendisi ve işletmeleri hep birkaç adım önde olur. Diğerleri bir süre piyasa durumuna göre idare edip yok olmasa da çok başarılı olamaz. Belki de bu sebepten firmalarımız istedikleri düzeye çıkamıyorlar. Artık yöneticilik her konuda başarılı olmayı kapsıyor. Gerçek bu.

Sorum ise şu:

■ Yöneticinin çarpan etki algısı kendi başarısını ve işletme başarısını hatta sektörünü ne kadar etkiler?

■ -Başkalarının fark etmediği bir riski fark etmek veya başkalarının fark ettiği riski araştırmak, görüşlere değer vermek, başkalarının önemsemediği bir konuyu araştırıp çarpan etkilerini düşünmek her yöneticinin harcı mıdır?

FUARDA VAHİM BİR OLAY

Geçenlerde bir organizasyonda yaşadığım olay bana bunu düşündürdü ve sizlerle bu durumu çok kısaca da olsa paylaşmak istedim. Bir turizm fuarında kaydımı yaptırıp, ziyaret edip tam çıkış yaparken fuar görevlisi olduğunu söyleyen biri “Buraya nasıl girdiniz? Bu fuar profesyonellere ve paydaşlara yönelik, giremezsiniz. Hemen yaka kartınız verin ve bir daha bu fuara gelmeyin… Benim fuarlarıma gelmeyin” diyerek tuhaf bir davranışta bulundu. Ben kendimi anlatmaya çalışıyorum ama dinlemiyor. Durumu anlamaya çalışıp soğukkanlı davranıp ayrıldım. Ertesi gün fuar yönetimini araştırmaya başladım. Fuarın satış yöneticisine konuyu anlattım. Ekiplerinde tarifime uygun kişinin olmadığını belirtti. Peki bu kişi kimdi? Tımarhaneden kaçan biri mi? Tarih ve saat bilgisi ile kamera kayıtlarını incelemelerini önerdim. “Bir ara bakarız” dediler. Zaten fuar da bittiği için önemsemediler. Şimdi soruyorum siz olsanız ne yapardınız? Fuarların paydaşları kimlerdir sorusunu ve işin bireysel “şok” kısmını bir tarafa bırakıp yönetsel kısmına bakıyorum.

YÖNETİMDE HER DETAY ÖNEMLİ

Turizm, fuarcılık ve yönetim açısından bakıldığında ne turizme, ne fuarcılığa ne de yönetime ve yöneticiliğe ne İstanbul’a ne başka bir şehre ne de profesyonelliğe yakışmayacak bir durum. Fuar yönetimi “Bu kişi ekibimize dahil değil” diyerek işin içinden sıyrıldı. Kamera kayıtlarına da uygun zamanlarında bakacaklarmış! Yani onlar için dışarıya yansıyan bir olay olmadıkça konu önemli değil. Bu durum yabancı bir kadın veya erkek misafir/ ziyaretçi ile yaşansaydı bakış açısı ne olurdu? Orada sakinliğimi korumayıp sert davransaydım ne olurdu? Herhalde konu farklı noktalara giderdi. Bu kişi ekipten olmasa bile oraya nasıl girdi ve o davranışı yaptı? Kamera kayıtları neden önemsenmedi? Ya da önemsendi bana bir şey söylenmedi. Bu da şeffaflığa aykırı. Kısacası konu benim için bir muamma olarak kaldı. Yöneticinin görevi konuyu ciddiye almak, fuarı sabotaj durumu varsa ortaya çıkarmak, bir daha olmaması için önlem almak. Fuarında biri eşkıyalık yapacak ve sen bunu önemsiz bir durum olarak görüp incelemeye almayacaksın…

Yani güvenlik konusunu hafife alıp, gelecekte daha büyük olaylara davetiye çıkaracaksın!.. Güvenlik konusunda bir zaaf olduğu belli. Bu tür konular ciddi riskler için bir başlangıç. Anlayana. Üzücü bir durum! Muhtemelen yaşadığım konuyu “birinin benimle dalga geçmesi” olarak değerlendirdiler. Oysa birkaç kişi daha bu durumdaydı ve tuhaf bir durum vardı. Böyle bir durumda yöneticinin, etkinliğin genelde iyi geçmesi sarhoşluğu içinde olması kabul edilebilir mi? Unutmayın küçük bir delik gemiyi batırabilir. Sözün özü: Yönetim için her detay önemli olmalı. İhmallerin çarpan etkisinin maliyeti yüksektir. Yöneticin çarpan etki algısı bu sebeple önemli.