Yöneticilik için birçok beceri lazım. Okuduğunuz her kitap ve makale devamlı bu becerilere yenilerini ekliyor. Yöneticinin bu zamanda adeta Süpermen olmasını bekliyoruz. Yönetici özellikleri arasında dinleme, en temel iletişim özelliklerin başında geliyor.

Söylenen söz kadar dinlemenin önemi de biliniyor. Sebebi belli. Dinlemezsen anlamazsın, anlamazsan doğru çözüm bulamazsın, sonuçta başarısız olursun. Bunlar genellikle ezbere bildiğimiz sözler.

Elbette her yönetici hangi düzeyde olursa olsun başarılı olmak ister. Ama dinler mi? Gerçekten ne söylendiğini anlamak için dinler mi yoksa dinliyormuş gibi mi yapar. Sizi dinlerken gözlerinizin içine bakıp aslında onun için öncelikli bambaşka konuları mı düşünür? Ya da dinlemeyi angarya olarak mı görür? Neden? Çünkü yöneticilerin dinlemesine gerek yoktur. Onlar her şeyi en iyi bilen kişilerdir.

Çünkü yönetici koltuğunda onlar oturmakta. Elbette gerçekler böyle değil. Peki dinlemenin önemi gerçekten biliniyor mu? Hadi bilindi diyelim. Uygulanabiliyor mu? Hakkıyla uygulanabiliyor mu? Yani yönetici, personeli/ekip arkadaşlarını, kurumuna gelen teklifleri, iş birliği önerilerini dinliyor mu? Hadi dinledi diyelim. Tam olarak ne söylenmek istediğini anlıyor mu? Bu çok zahmetli bir iş. Dinleme ve anlama konusunda epey sıkıntılar var.

DİNLEME BECERİNİZ BAŞARINIZI ETKİLER

“Bir kişi yöneticilik koltuğuna oturmuşsa bu meziyetleri vardır” diyorsunuz değil mi? Eh elbette olması gerek. Ama olmuyor. Her yönetici iyi bir dinleyici, yorumlayıcı, verimli sonuç çıkarmaya hevesli değil. Evet, yönetici belli bir bilgi, beceri ve özellikleri sayesinde o koltuğa gelir ama sonrası için ekibi dinlemeli.

Evet ekip. Eğer çalışanları “personeller” olarak görüp nitelendiriyorsa “ekip”, “biz bir ekibiz”, “ekibim” “ekip arkadaşlarım” diyemiyorsa dinleme de muhtemelen eksik olacaktır. Hani bildiğiniz kavramlar önyargılar, ön kabuller falan engelliyor işte.

Haa bir de “ben yöneticiyim, her şeyi bilirim, öyle dinlemeye falan zaman ayıramam” diyen modeldeki yöneticiler var. Bir koltuğa oturup üç beş iyileştirme yapıp tebrik alınca havaya girenler. Havaya girince kendilerince yaptıkları çalışmaları yeterli görünce sıra geliyor kendilerini parlatmaya. Özel çekilmiş poz poz fotoğraflar ile kendilerini hatırlatmaya çalışıyorlar. Bir de toplantı sırasında falan fotoğraflar var.

Hani “bak ben ekibimi dinliyorum” mesajları. Peki sahayı dinliyor musunuz? Sahadan ne kadar haberdarsınız? Hizmet alanları müşterileri dinliyor musunuz? Sahi kimi dinliyorsunuz? Kurmaylarınızı mı?

Kurmaylarınız duymak istediklerinizi söylüyorlarsa fildişi kulede herkes mutlu. Personelin geri kalanı, sahada olanı, size ulaşamayanı ne kadar mutlu ve müşteriler her gün poz poz fotoğraflarınızı görünce ne düşünüyorlar hakkınızda?

Boş verin canım, ne düşünürlerse düşünsünler. Siz her şeyin yolunda olduğunu düşünüyorsanız her şey yolundadır. Sizden iyi mi bilecekler? Onlar zaten sürekli olumsuz mırıldanan kişilerdir. Hem gece gündüz onlar için çalışıyorsunuz hem de memnun olmayıp mırıldanıyorlar. Müşteriler ve sahadaki personele vakit ayırmaya değer mi?

Sizin kıymetli vaktinizi almaya değecek ne söyleyebilirler? Evet, böyle düşünen yöneticiler de var. Ara yönetici, üst yönetici, tepe yönetici fark etmez. İyi dinleme karşınızdaki kişiye saygıdır, önemsemedir, işinizi iyi yapma çabasıdır.

Çarpan etkileri yüksektir. Hakkınızda olumlu algı oluşturur. Gelecekteki hatalarınız kolay tolere edilir. Gerçekten anlamak için dinliyorsanız tebrikler. Dinlemeniz gereken yerde, insanlar dertlerini, yorumlarını, katkılarını söylemeden hemen karşınızdakine ders vermeye, kendi bildiklerinizi anlatmaya üstünlük taslamaya çalışıyorsanız durum sıkıntılı.

Hakkınızda hiç de iyi düşünmeyecekler. Biliyorum sizin için hiç önemli değil. Ama biliniz ki doğru da değil. İyi bir dinleyici olmak yöneticilerin önemli meziyetleri arasındadır ve başarıda önemlidir. Sözün özü; İyi bir dinleyici misiniz? Başkalarını anlar, dinler ve verimli mi yönetirsiniz, yoksa sadece kendi kafanızdaki fikirleri mi dinlersiniz? Siz yöneticileri bu konuyu düşünmeye davet ediyorum.