Arz ve talep dengesinin bozulmasıyla ekonomik kriz ortaya çıkıyor. Uluslar arası ekonomik kriz, ödemeler dengesi kalemleri kanalıyla ülkeleri etkiliyor.
Tanzimattan beri Türkiye'nin kendine özgü ekonomik krizi var. Döviz talebi, doviz arzını aştığı için, döviz fiyatlarındaki aşırı artış ekonomik kriz olarak algılanıyor. Sebebi ise "ticaret hadlerinin aleyhe isleyen" düzeninden kaynaklanıyor.
Türkiye cari açık veriyor. Cari açık veren ekonomide, döviz talebi arzın önünde gider. Yani dövız talebi, döviz arzından yüksektir. Talep fazlalığı kurların yükselmesi ile sonuçlanır.
Bu ekonomik yasanın tek bir istisnası vardır. Eğer ülkeye yabancı sermaye giriyor ise kural işlemez. Kritik nokta cari açığa tekabül eden döviz miktarı ile ölçülür. Cari açıktan çok sermaye girdiği zaman, kurlar düşer.
Türkiye gerçeğine bakalım.
Türkiye 15 yıldır cari açık veriyor. 2003-2017 yilları arasındaki toplam cari açık 694 milyar dolar. Bu yıllar arasındaki Türkiye'nin borç artışı ise daha az.
2003 yılında 144 milyar dolar olan Türkiyenin dış borcu, 2017 yılında 417 milyar dolara çıkmış. Cari acık toplamı 694 milyar dolar, aynı dönemde dış borçtaki artış ise 273 milyar dolar olmuş.
694-273=421 milyar dolar nerede?
Ödemeler dengesi prensibine göre; 421 milyar dolar doğrudan ve dolaylı sermaye olarak ülkeye girmiştir. Sermaye girişi sayesinde döviz arzı, talebe yaklaşmış ve dengeler kurulmuştur.
Meselesyi teste tabi tutalım;
Türkiye'nin kamu dış borcu 129 milyar dolar. 15 yıldan beri değişiklik yok. Özel sektör ise sürekli borçlanıyor. En önemli borç kalemi bankalar tarafından yapılıyor. Bankaların borcunda hakim faktör, konsorsiyum kredileridir. Bankaların 2017 yılı sonu itibariyle 170 milyar dolar dışarı borcu var.
Banka borcunda sorun yok. Uzun vadeli olarak uluslar arası para piyasalarından borçlanmışlar. Konsorsiyum kredileri sürekli yenileniyor. Konsoriyum kredilerini kapatmak amacıyla, bankalar piyasadan döviz talep etmiyor.
Sermaye piyasasında yabancı oyuncuların 80 milyar dolar parası mevcut. 40 milyar doları hisse senetlerinde, 40 milyar doları tahvil piyasasında dönüp duruyor. Geriye bakıldığı zaman, yabancıların sermaye piyasasındaki varlıklarında sürekli artış görülüyor. Yani, döviz arzı, talepten daha yüksek seyrediyor.
Geriye ekonomik üretim birimlerinin borcu kalıyor. Hesap kolay.
129 +170 +80= 379 Bu rakam, devlet ve bankaların borçları ile sermaye piyasasındaki yabancı paralarının toplamıdır.
417-379= 38 milyar dolar işletmelerin 2017 yılı sonu itibariyle mevcut borcudur.
2017 yılı cari açığı 37 milyar dolar civarında gerçekleşti. Özel işletmeler cari işlemler açığı civarında borçlu gözüküyor. 15 yıldan beri sürekli devam eden, işletmelere ait borcun sermayeye eklenmesi işlemi için 38 milyar dolar hazır bekliyor.
Düzenin işlerliği bozulmadıkça, cari açık sermaye girişi ile finanse edilecek ve borca bağlı ekonomik kriz ortaya çıkmayacaktır. Düzenin işleriliğinı sağlayacak tek prensip ise "sermaye mülkiyet güvenliğinin kurulması ve devam ettirilmesi" olduğunu hatırda tutmak lazım.
Türkiye bir an önce normalleşme sürecine girip, Hukuk Devleti ilkelerini tam olarak uyguladığı taktirde "ekonomik mucizelere" hazır bekliyor.
Soyle bir sor aklimiza gelirse;Banka borçlarına hazine kefil o nedenle banka ve hazine kefaletli borçların tamamı devlet borcudur. Dip psyasakatda böyle algilabmiyormu
Buna şöyle cevap verelim:
Bankaların, yurt dışı banka hesaplarında 25 milyar dolar nakit parası var. Bu para borçlarindan düşülur ise geriye 145 milyar dolar borç kaliyor. Bankalarda, 160 milyar dolar döviz tevdiat hesabı var. Sadece bu para borçlarıni kapatmaya yetiyor. Devlete gelince, Merkez Bankasında 117 milyar dolar nakit rezerv para var. Reel anlamda bu gün itibariyle devletin borcu 129-117=12 milyar dolara düşüyor. Iddia edildiği gibi Türkiye'nin borç sorunu yok.