Sınır Kapılarında Yoğunluk Artıyor
Türkiye'nin çeşitli illerinde, özellikle sınır bölgelerinde yoğunluk artmış durumda. Suriyelilerin geri dönüş süreci, bazen duygusal anlara, bazen de pratik zorluklara sahne oluyor. Birçok kişi, yıllardır uzak kaldıkları topraklarına geri dönmek için uzun bekleyişlerin ardından, yeni bir başlangıç yapmak için sınır kapılarında kuyruklar oluşturuyor. Türkiye'nin kapalı olan bazı sınır kapıları yeniden açılmaya başlarken, geçişler sırasında güvenlik önlemleri de artırılmış durumda.
Uluslararası Yardımlar ve Rehabilitasyon Çabaları
Suriye’ye dönüş, sadece Suriyeliler için değil, aynı zamanda uluslararası toplum için de büyük bir zorluk teşkil ediyor. Savaşın yarattığı yıkım, altyapı eksiklikleri, yerinden edilmiş nüfusun yeniden yerleştirilmesi ve günlük yaşamın normale dönmesi için büyük bir çaba sarf ediliyor. Birçok uluslararası yardım kuruluşu, Suriyelilerin geri dönüş sürecinde sağlık, barınma ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik projeler geliştiriyor.
Esad'ın Suriye'yi Yönetme Durumu Belirsiz
Esad rejiminin çökmesiyle birlikte, Suriye'deki siyasi durum da belirsizliğini koruyor. Esad’ın ülkeden kaçması, bazı bölgelerde güvenlik güçlerinin güç kaybetmesine neden olurken, boşlukta kalan yönetim alanlarında yerel direniş grupları ve farklı yönetim biçimleri ortaya çıkmaya başladı. Bu durum, geri dönüş yapan Suriyelilerin hangi bölgelere yerleşeceği ve güvenlik durumlarının nasıl olacağı konusunda soru işaretleri doğuruyor.
Geri Dönüşün Zorlukları ve Umutlar
Suriye'ye dönüş, sığınmacıların yaşamlarının en büyük adımlarından biri olmayı vaat etse de, birçok zorlukla birlikte geliyor. Evler yıkılmış, aileler dağılmış, ve şehirler harabe haline gelmişken, güvenlik ve temel ihtiyaçlar hala büyük bir sorun oluşturuyor. Ancak, buna rağmen, birçok Suriyeli, ülkelerindeki yeniden yapılanma sürecine katkıda bulunma umuduyla geri dönmeyi tercih ediyor.
Bakan Fidan: “Suriyelilerin güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin sağlanması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 9-13 Aralık tarihlerinde yurt dışında ve merkez teşkilatta görevli büyükelçilerin katılımıyla gerçekleştirilecek olan 15. Büyükelçiler Konferansı’nın açılışında konuştu.
Konferansın Türk devletine ve milletine hayırlı olmasını temenni eden Fidan, bu yılki konferansın temasını Türkiye’nin diplomasi hamleleri ve küresel yansımaları olarak belirlediklerini, bu çerçevede küresel ve bölgesel sınamalar karşısında yürütülen mili ve bağımsız dış politikanın etkilerini derinlemesine inceleyeceklerini aktardı.
Fidan, günümüzde iç içe geçmiş tehditler, birbirini besleyen çatışmalar, terörizm, düzensiz göç, yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı, iklim krizi ve siber tehditler gibi sorunlar karşısında uluslararası kuruluşların çözüm üretmede yetersiz kalması sonucu karmaşıklık ve belirsizliğin giderek arttığını vurguladı. Fidan, bu belirsizliğin ise kutuplaşmanın derinleşmesine ve büyük güçler arasında rekabetin artmasına neden olduğunu da sözlerine ekledi.
“İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan yönetişim sistemi bugünün sorunlarına çare olamıyor”
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan yönetişim sisteminin bugünün sorunlarına çare olamadığının altını çizen Fidan, “İsrail’in Gazze’de sürdürmekte olduğu ve bugüne de 44 binden fazla Filistinli kardeşimizin hayatına mal olan soykırıma, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) ‘dur’ diyememesi küresel yönetişim krizini ve Birleşmiş Milletlerin reform ihtiyacını açık şekilde ortaya koymaktadır. Diğer yandan, giderek Doğu-Batı Savaşı’na dönme riski artan Rusya Ukrayna Savaşı’nın barındırdığı geniş kapsamlı çatışma riski, son dönemde karşılıklı atılan adımlarla ne yazık ki daha da tırmanmıştır. Her iki çatışmada binlerce sivilin hayatını kaybetmesine dolaşmıştır. Ayrıca beraberinde küresel enflasyon, ekonomik durgunluk ve gıda güvenliği gibi sorunları da getirmiştir. Bu zorlu konjonktür Dışişleri Bakanlığımıza düşen sorumluluğu daha da arttırmaktadır” dedi.
“Dün Suriye’de yaşanan gelişmeler bizlere umut ışığı olmuştur"
Suriye’de yaşanan gelişmelerin umut ışığı olduğunu söyleyen Fidan, “Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere uluslararası aktörlerin Suriye halkına el uzatıp kapsayıcı bir yönetimin oluşturmasına destek vermesini bekliyoruz. Suriye’de kalıcı çözüm ile barış ve istikrarın ancak ulusal uzlaşıyla sağlanabileceğini en başından beri bildiğiniz gibi söylemekteydik ancak bütün gayretlerimize ve kendisine tanınan fırsatlara rağmen rejim halkıyla barışma yoluna gitmedi. Bilhassa rejimin Cumhurbaşkanımızın yaklaşan süreci öngörerek yaptığı çağrılara olumlu yanıt vermemesi ne kadar haklı olduğumuzu ortaya çıkaran gelişmelerin yaşanmasına sebep oldu” açıklamasında bulundu.
Gelinen noktada Suriye’de yeni bir dönem başladığını belirten ve artık ileriye odaklanılması gerektiğini söyleyen Fidan, bundan sonraki süreçte farklı etnik ve dini grupların kapsayıcı bir yönetim anlayışı ve barış içerisinde yaşadığı bir Suriye’yi arzu ettiklerini söyledi.
“Türkiye Suriye’nin istikrarının sağlanması için düşen her türlü sorumluluğu üstlenmeye devam edecektir”
Komşularıyla iyi ilişkileri sahip olacak, bölgesine barış ve istikrar katacak yeni bir Suriye görmek istediklerini ve bunun için gereken desteği vermeye hazır olduklarını belirterek, “Bu amaçla bölgesel aktörler başta olmak üzere tüm taraflarla gerekli diyaloğu ve eş güdümü sürdürmekteyiz. Türkiye bundan sonra da Suriye’nin toprak bütünlüğü, siyasi birliği, refah, güvenlik ve istikrarını sağlanması için üzerine düşen her türlü sorumluluğu üstlenmeye devam edecektir” ifadelerini kullandı.
“Suriyelilerin güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin sağlanması ve ülkenin yeniden imarının sağlanması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz”
Suriyelilerin güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin sağlanması ve ülkenin yeniden imarı için çalışmalarını sürdüreceklerini dile getiren Fidan, “Zor günlerinde Suriyeli kardeşlerine el uzatmış olan Türkiye, Şam’da açılan yeni sayfada da yanlarında olacaktır. Suriye halkının da bu altın fırsatı iyi değerlendireceğine inanıyoruz. DEAŞ ve PKK’nın mevcut durumdan fayda sağlamasının önlenmesi, Suriye’yi terörizm için güvenli liman olmaktan çıkartacaktır. Bunun için de her türlü çalışmamıza kararlılıkla devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Suriyelilerin herkes tarafından terk edildiği senaryoda Türkiye’nin yanlarında durduğunu belirten Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın göstermiş olduğu güçlü iradenin umudunu kaybeden Suriyeliler için umut ışığı olmaya devam ettiğini kaydetti.
“Filistin’in devlet olarak tanınması için yoğun bir diplomasi mesaisi yaptık”
Diplomatik hamleleri yaparken sadece Türkiye’nin milli güvenliği ve huzuru için değil bölgenin huzuru ve refahı için de istediklerini söyleyen Fidan, “Benzer diplomatik yaklaşımımızı güneyde İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırıma karşı da ilk günden itibaren en güçlü şekilde ortaya koyduk. Bölgesel garantörlük teklifiyle sorunun iki devletli çözüm temelinde olması gerektiğini ilk günden itibaren vurgulayan yine Türkiye oldu. İsrail’e ticareti durdurduk. Filistin’in uluslararası alanda daha fazla devlet tarafından tanınmasını sağlayan ayrıca İsrail’e silah satışlarının durdurulması içerisinde bulunan uluslararası girişimlere bu hariciye öncülük etti. Uluslararası adalet limanındaki davalara müdahil olduk. Kurulmasına öncülük ettiğimiz İslam İşbirliği Teşkilatı Arap Ligi Filistin Temas Grubu üyeleriyle çeşitli ülkelerde defalarca üst üste girişimlerde bulunduk. Ateşkesin sağlanması, insani yardımların ulaştırılması ve Filistin’in devlet olarak tanınması için yoğun bir diplomasi mesaisi yaptık. Bu temasların etkisiyle bir yıl önce ateşkesi zikretmekten dahi çekinen birçok ülkenin bugün ateşkes ve iki devletli çözüm savunucusuna dönüştüklerini memnuniyetle görmekteyiz” dedi.
Filistinlilere yönelik desteği insani yardımlarla da ülke olarak gösterdiklerini ve göstermeye de devam edeceklerini dile getiren Fidan, Lübnan’daki ateşkesin kalıcı olması, Gazze’de de ateşkesin sağlanarak nihai çözüme gidilmesi için çalışmalara bütün gayretleriyle devam edeceklerini ve Filistin’e desteğin 1967 sınırları temelinde bir Filistin devleti kurulana dek devam edeceğini de söyledi.
Önemli bir diğer diplomasi hamlesinin Rusya Ukrayna Savaşı’nda da gösterdiklerini ve göstermeye devam edeceklerine dikkati çeken Fidan, “Savaşın sona erdirilmesine ve Karadeniz’de seyrüsefer emniyeti sağlanmasına yönelik çabalarımızı aralıksız sürdürmekteyiz. Taraflar nezdinde sahip olduğumuz güvenilir muhatap konumumuzdan istifadeyle son gelişmelerle ortaya çıkan tırmanma riskini bertaraf etmek üzere gerekli temasları sürdürmekteyiz” dedi.
Fidan, bölgede refah ve barışın temini için her coğrafyada ilişkileri geliştirme gayretlerine aralıksız devam ettiklerine değinerek, “Komşumuz Irak’la güvenlik başlığı olmak üzere muhtelif alanlardaki iş birliğimizi derinleştirmemiz, İran’la ikili ve bölgesel ilişkileri ilerletmemiz, Güney Kafkasya’da barış ve istikrarı sağlamaya yönelik girişimlerimiz ve Yunanistan’la ilişkilerimizi pozitif gündem çerçevesinde geliştirmemiz bunların sadece birkaç başlangıcı örneğidir” diye konuştu.
“Avrupa Birliği ile tam üyelik perspektifinden ilişkilerimizi ilerletme niyetimiz bakidir”
Avrupa Birliği’yle ilişkilerin tam üyelik perspektifinden ilişkilerimizi ilerletme niyetlerinin baki olduğunun altını çizen Fidan, “Sürecin dar siyasi hedeflere akamete uğratılmasının herkesten evvel Avrupa Birliği için stratejik kayba yol açtığını her platformda dikkate getirmekteyiz. Türkiye ayrıca NATO içindeki stratejik konumunu muhafaza etmeye devam edecektir. Ülkemiz güçlü ordusu ve her geçen gün gelişen savunma sanayi ekosistemiyle ittifakın imkan ve kabiliyetleriyle caydırıcılığına anlamlı katkılarda bulunmaktadır. Müttefiklerimizden de PKK, FETÖ, DHKP-C gibi terör örgütleriyle mücadelede yanımızda olmalarını beklemekteyiz” ifadelerine yer verdi.
Fidan, 2002’de Afrika’yla 4,3 milyar dolar seviyesinde olan ticaretin bugün 40 milyar doları aştığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
“Tabiatıyla Latin Amerika ve Asya-Pasifik ülkeleriyle ticari münasebetlerimiz de gelişmekte. Dolayısıyla çalışmalarımızın hem ülkemiz hem de muhataplarımız bakımından oluşturduğu refah artırıcı sonuçlarını memnuniyetle görüyoruz.”
Bakan Fidan, Türkiye’nin Avrupa, Orta Doğu ve Asya’yı bağlayan konumu gereği pek çok bağlantısallık projesinin de doğal ortağı konumunda olduğunu vurgulayarak, “Avrupa ile Asya arasında enerji, mal ve hizmetlerin transferi bakımından büyük önem taşıyan Hazar geçişli orta koridora ve bununla bağlantılı projelere stratejik önem atfetmekteyiz” açıklamasında bulundu.
Ayrıca Bakan Fidan, Türkiye’nin barışta kararlı, bölgesinde güçlü ve dünyada saygın bir dış politika yürütmeye devam edeceğini de sözlerine ekledi.
Suriye halkının geri dönüş süreci, sadece bir göçmen hareketi değil, aynı zamanda bir umudun yeniden doğuşu olarak görülüyor. Yıkımın, acıların ve savaşın ardından gelen bu dönüş, sadece Suriye için değil, tüm bölge için yeni bir dönemin başlangıcını simgeliyor. Ancak, bu dönüşün kalıcı bir barışa ve istikrara dönüşüp dönüşmeyeceği, zamanla netleşecektir.
Suriye'de muhaliflerin rejim güçlerini yenilgiye uğratarak kontrolü ele geçirmesi, Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin memlekete dönüş heyecanını arttırdı. Uzun yıllardır vatan hasreti çeken Suriyeliler, özlemini duydukları topraklara geri dönmeye devam ediyor.
Son gelişmelerin ardından Türkiye’de yaşayan birçok Halepli, yanlarına alabildikleri eşyalarıyla Öncüpınar Sınır Kapısı'na geldi. Resmi işlemlerini tamamlayan Suriyeliler, Türkiye’ye teşekkür ederek ve el sallayarak Halep’e doğru yola çıktı.
"Türklerle kardeş gibi olduk, onlara çok teşekkür ediyorum"
Yıllar sonra ülkesine dönen Taha Ariri,”Yaklaşık olarak 10 yıldır Türkiye'deyim çok güzel günlerimiz geçti ve Türklerle kardeş gibi olduk onlara çok teşekkür ediyorum. Esad'ın Suriye'ye terk etmesinin ardından Halep'e ailemle geçiş yapıyoruz. Türk kardeşlerimize çok teşekkür ederim. Çünkü bizim zor günlerimizde bize el uzattılar ve her zaman yanımızda oldular'' dedi.
''Türklerden Allah razı olsun, bizlere çok güzel baktılar''
Suriye'deki savaştan dolayı Türkiye'ye geldiklerini ve şimdi ise memleketlerine dönüş yaptıkları için çok mutlu olduklarını söyleyen Ali Hariri, ''Suriye'de savaş olduğu için mecbur kalarak Türkiye'ye gelmek zorunda kaldık. Türklerden Allah razı olsun. Bizim zor günlerimizde bize el uzattılar ve kapılarını açtılar. Türkiye'de 10 yıldan fazla kalarak güzel vakit geçirdik. Ailemize baktık, çocuklarımızı büyüttük ve şimdi memleketimize dönüş yapıyoruz. Halep'teki evimiz yıkıldı ama çalışarak tekrar evimizi yapacağız ve hayata tutunarak yaşamımıza devam edeceğiz'' diye konuştu.