İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya son noktayı koydu: “Ülkemizde bugün itibarıyla 4 milyon 437 bin düzenli göçmen var” İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya son noktayı koydu: “Ülkemizde bugün itibarıyla 4 milyon 437 bin düzenli göçmen var”

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, AK Parti İnsan Hakları Başkanlığı tarafından düzenlenen İnsan Hakları Eğitim Programı'nda bir sunum gerçekleştirdi. Doğru bilgiye erişmenin bir insan hakkı olduğunu vurgulayan Altun, bunun aksine küresel alandaki büyük konvansiyonel medya şirketlerinin ve sosyal medya platformlarının ideolojik bir yaklaşım içinde olduğuna dikkati çekti. Altun, adaletin en temel insan haklarından biri olduğunu ve adaletin olmadığı yerde insan hakkının da olmadığını söyleyerek, “Savaş açmamız gereken, mücadele etmemiz gereken, bu nedenle tam da bu adaletsizliktir. Ne yazık ki bugün küresel alanda cereyan eden bu krize adaletsizlik meselesine, adalet krizine eşlik eden bir başka kriz daha vardır. Bu da hakikat krizidir. Bu iki kriz hakikat krizi ve adalet krizi, insan haklarının önünde duran iki büyük düşmandır. Hakikatin en asli birleşeni belki de doğru bilgidir” şeklinde konuştu.

“Karşımızda bir dijital faşizm rejimi ve bu dijital faşizm rejimini ayakta tutmaya çalışan dijital diktatörler var”
Bu süreçte hakiki bilgiye erişmenin ve onu serbestçe dolaştırmanın bir insan hakkı olduğunun altını çizen Altun, “Bugün küresel alanda büyük konvansiyonel medya şirketleri de sosyal medya platformları da ideolojik bir yaklaşım içinde çok açık ve net bir şekilde söylememiz gerekirse Batılı sömürge düzenini ve adaletsiz, normsuz, uluslararası ilişkiler sistemini sürdürmeye, meşrulaştırmaya ve daha görülmez bilmeye çalışmaktadır. Karşımızda bir dijital faşizm rejimi ve bu dijital faşizm rejimini ayakta tutmaya çalışan dijital diktatörler var. Karşımızdakini çok iyi bilmeli ve tanımalıyız. Bunların en temel iktidar stratejisi ise gündelik hayatı, gündelik hayatlarımızı kolonileştirmek, gündelik hayatlarımızı sömürge altına almak vardır. Ve bu hedefe ulaşmak için bu yapılar yapay aşırı tüketim kültürünü özendirmeye çalışmakta, insanları uyuşturan bir dijital bağımlılık sistemini ayakta tutmak için çabalamakta, gizli sansür ve örtülü özendirme yöntemleriyle siyasal davranış değişiklikleri meydana getirmeye çalışmaktadırlar” açıklamasında bulundu.

“Medya şirketleri Batılı devletlerin yasalarına saygı duyarken, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına saygı duymuyorlar”
Altun, İngiltere'de yaşanan olayları da çok yakından takip ettiklerini belirterek, İngiltere Başbakanının bu olaylar üzerine dün sosyal medya platformlarına bir çağrı yaptığını ve iki büyük sosyal medya şirketine ve onu yönetenlere şiddet olaylarının internet ortamında körüklendiğini belirttiğini aktardı. Hukukun her yerde geçerli olmalı gerektiğini ifade eden Altun, “Herhangi bir şekilde internet ortamında suçun teşvik edilmesini doğru bulmuyoruz ve hukuk her yerde geçerli olmalıdır diyoruz. Esas itibarıyla bu şirketler, İngiltere Başbakanı böyle söylese de Batılı devletler için ayrı, Batılı olmayan devletler için ayrı bir tutum takınıyorlar. Sosyal medya şirketlerinin ilişkilerinde özenli davrandıkları Batılı devletler dahi bir regülasyon ihtiyacından bahsediyorlar. Bu şirketler çoğunlukla Amerikan, Alman, Fransız yasalarına saygı duyarken, örneğin Türkiye Cumhuriyeti yasalarına saygı duymuyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti egemen bir devlet olarak, bağımsız bir devlet olarak elbette bunu kabul etmez, edemez. Biz bunu her zaman söylüyoruz. Nasıl ki mavi vatanda, gök vatanda, uzay vatanda varlık gösteriyor, egemenlik haklarımıza sahip çıkıyorsak, aynı şekilde siber vatanda da haklarımıza, egemenliğimize sahip çıkmak zorundayız” dedi.

“Sosyal medya platformlarından beklentilerimiz çok açıktır; Türk kurumlarıyla işbirliği yapın”
Sosyal medya şirketlerinin Türk kurumlarıyla işbirliği içerisinde hareket etmesi gerektiğini dile getiren Altun, “Sosyal medya platformlarından beklentilerimiz çok açıktır. Hukukumuza, egemen haklarımıza, vatandaşlarımızın ifade özgürlüğüne saygı duyuyorum. Terörizme, örgütlü suçlara, yasal olmayan faaliyetlere zemin hazırlamayın. Türk yargısıyla, emniyetiyle, kurumlarıyla iş birliği yapın. Devletimiz bu mücadeleyi kamu çıkarı için, vatandaşının hak ve özgürlükleri için vermektedir. Elbette devletimiz bu mücadeleyi verirken popülizm namına somut verilerle bağdaşmayan yorumlar yaparak, açıkça yalan söyleyerek bizleri hedef alanları da vicdanın hesabına bırakıyoruz” dedi.

Anayasa Mahkemesi BTK ve İnstagram kararı
Altun, internet sitelerinde ve sosyal medya mecralarında bulunan gerçek dışı haberlerle mücadele için Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesinde Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kurduklarını kaydetti. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi çerçevesinde yapılan bir manipülasyona da değinen Altun, şunları söyledi:
“Anayasa Mahkemesi, 14 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ndeki -ki 14 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın kuruluş kararnamesidir- bazı kararları iptal etti. Ve bu kararlar Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle değil, kanunla düzenlenmelidir ve 9 ay süre verildi. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı üzerine derhal iki dezenformasyon tedavüle sokuldu. Birincisi Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın Bilgi Teknolojileri Kurumu'nun Instagram'a erişim engeli karar alması sonrasında Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı aldığı yalanı devreye sokuldu. Bir kere Anayasa Mahkemesi'nin ilgili kararı gece BTK'nın Instagram kararı öncesi alındı ve Resmi Gazete'de yayınlanmış. Apaçık burada anaktenizm var ve maddi olarak da somut olarak gösterebilecek bir gerçek var. Eğer ki Anayasa Mahkemesi sözüm ona böyle bir karar alacaktıysa, o zaman bu kararı Instagram'a erişim engeli kararı alan BTK için alması gerekirdi. Oysa birdenbire Anayasa Mahkemesi'nin bir hafta önceki toplantıda aldığı ve yasal prosedürlerden geçerek ancak cuma günü Resmi Gazete'de yayınladığı ve duyurduğu karar birdenbire birbiriyle ilişkiliymiş gibi gösterildi. Bu apaçık bir yalandı.”

“İsrail'in dünyadan gizlemeye çalıştığı soykırımı biz Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz üzerinden dünyaya gösterdik”
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin çalışmalarıyla gurur duyduklarını ifade eden Altun, “İsrail'in bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleştirdiği ve yine bütün küresel medya şirketlerini arkasına alarak dünyadan gizlemeye çalıştığı soykırımı biz Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz üzerinden defalarca bütün dünyaya gösterdik. Büyük uluslararası medya şirketleri dahi bizim verilerle, görüntülerle ispat ettiğimiz İsrail'in yalanlarını deşifre etmemizle onlar da yayınlamak zorunda kaldı. Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz kurulduğu günden bu yana binlerce hakikati ortaya çıkardı ve çalışmalarına bu yaklaşımla devam edecek” ifadelerine yer verdi.

“Yerli ve milli sosyal medya platformlarını üretmemiz gerekiyor”
Altun, gerek konvansiyonel medyada gerekse de dijital medyada varlık göstermenin çok önemli olduğunu kaydederek, dijital medya alanında üretim yapılması gerektiğine dikkati çekti. Altun, “Ben müsaadenizle burada konvansiyonel medya şirketlerinin sahiplerine seslenmek istiyorum. Gelin yeni medyaya, dijital medyaya çok daha fazla yatırım yapın. Sadece içerik üretiminden bahsetmiyorum. Yerli, milli sosyal medya platformlarının inşasından bahsediyorum. Karşımızdaki sosyal medya platformları özel şirket hüviyetinde olan kurumlardır. Ve bunlar bu alana yatırım yaptıktan sonra kendilerine geniş bir alan buldular. Bugün itibarıyla küresel alanda ne yazık ki adaletsizliği ve hakikat krizini derinleştiriyorlar. Buna karşı bizim yerli ve milli sosyal medya platformlarını üretmemiz gerekiyor ve bu noktada özel sektörümüze gerçekten çok ciddi bir rol düşüyor” diye konuştu.