Kent Lokantası açılışı, vatandaşların yoğun ilgisi nedeniyle halk buluşmasına dönüştü. Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen açılışta İmamoğlu’na; Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı, Şile Belediye Başkanı Özgür Kabadayı ve Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel eşlik etti. Kent Lokantaları’nın, toplumun geçim sıkıntısı çeken tüm katmanlarına hizmet etmek amacıyla kurulduğuna vurgu yapan İmamoğlu, “Bunu Türkiye'nin her yerinde insanlar istiyor ve birçok belediye, hatta sadece CHP’li belediyeler değil, başka belediyeler de farklı isimlerle böyle bir ihtiyacı karşılama yönünde adımlar atılıyor” dedi.

“İNSANLARIMIZA UMUT OLUYORUZ”

“Yoksulluğumuzdan, geçinememe sıkıntısında dolayı çok üzüntülüyüm, ama böyle bir dayanışmacı, yerel yöneticiliği ortaya koyulmasından dolayı mutluyum” diyen İmamoğlu, özetle şunları söyledi:

“Hepimizin başına musallat olan bu geçim sıkıntısı, açıkçası ekonominin varmış olduğu veriler, paramızın her zaman ve her daim değerini kaybettiği bir süreç, ekonomiyi bir türlü rayına oturtamamaları, özellikle insanlarımızın cebindeki para değer kaybederken ihtiyaç duydukları bütün temel ihtiyaçlara dair, mal ve hizmetlerin artışının en üst seviyede olması, bugün Türkiye'nin büyük bir sıkıntısı. Başlangıçta -hatırlayın- alay ettikleri bu hizmetin, aslında insanlarımıza iyi geldiğini… Bakın; bu zor günlerde, sadece hükümetin anlayışında belediyeler Türkiye'de yoğunlukta olsaydı, insanlarımızın sabrının bile taşacağının ve farklı tepkiler göstereceğinin altını çizelim. Aslında biz burada, insanlarımıza nefes aldırıyoruz. İnsanlarımıza umut oluyoruz. Umut olduğumuzun da farkındayız.”

“ÜLKENİN İKTİDARININ DEĞİŞMESİNİ İSTİYORUZ VE BİZ İKTİDARA HAZIRIZ”

“Bu, hayatlarını dara sokan ve başlarına musallat olan kötü ekonomi yönetiminin ve özellikle insanlarımızı sıkıntıya sokan bu ortamdan çıkış ümidi olduğunu, biz yerel yönetimde birinci parti olarak iktidar olduğumuz bu dönemde, beklentiyi önümüzdeki ışık dolu süreçte güzel bir mevziye koyarak, insanlarımıza diyoruz ki; ‘Bakın biz sizi hissediyoruz. Biz ihtiyaçlarınızı çözmek için uğraşıyoruz. Biz vatandaşımızı dinliyoruz. Onun için icraatçı hizmetlerimize devam ediyoruz. Kentsel dönüşümle son derece üstün mücadele veriyoruz. Aynı zamanda altyapıdan üstyapıya, metrolardan İstanbul'un atık su arıtmasından katı atık yönetimine kadar her hususa koşuyoruz. Ama daha da önemlisi bugünkü yakıcı sorun olan ekonomiyle mücadelede, vatandaşımızın yanında oluyoruz.’ İşte diyoruz ki; ‘Bugünden yarınları çok iyi hazırlayacak ve vatandaşıyla birlikte düşünen, vatandaşıyla dertlenen bir yönetim anlayışı olarak, biz, artık ülkenin iktidarının değişmesini istiyoruz ve biz iktidara hazırız. Milletimizle birlikte, milletimizi yönetme kabiliyetine sahibiz’ diyoruz. Aslında bu yönüyle bahsettiğim Kent Lokantası adımının, ‘küçük adım’ dedikleri yerde aslında ne kadar büyük bir adım olduğunu, insanlarımızın zihninde ve dilinde görebiliyoruz.”

Dilan, Engin ve Sezgin Polat İçin azmettirme davasında hapis istemi Dilan, Engin ve Sezgin Polat İçin azmettirme davasında hapis istemi

“KENT LOKANTALARI, BİRİNE YA DA BİRİLERİNE BİR RANT SAĞLAMA YERİ DEĞİLDİR”

“Burada ortaya koyduğumuz iş, sadaka anlamı taşımıyor. Yani biz, ‘Lütufta bulunuyoruz’ demiyoruz. Vatandaşa diyoruz ki; ‘Siz, bizim başımızın tacısınız. Bugün ülkeyi yöneten bu aklın, bu sistemin sizi düşürdüğü durumu görüyoruz. Asaletli vatandaşlarımızın yanında oluyoruz. Ona, kent lokantalarında değerini hissettiriyoruz. Sunduğumuz hizmetin hiçbir partizan tarafı yoktur. Kapıdan içeri giren her yurttaşımız; sorgusuz, sualsiz o hizmetten faydalanır. Çünkü vatandaşımıza ait olan imkanların, yine vatandaşımıza döndürülmesinde adil bir sistem uygulanmaktadır. Burada partizanlığı söküp atan, vatandaşa ait olan her şeyin vatandaşa nasıl döndürüldüğünü, vatandaşa nasıl aktarılabileceğini gösteren çok asil bir yöntemdir. Onun için, kent lokantalarımızda asla partizanlık yoktur. Her vatandaşımız kapıdan içeri eşit girer, eşit çıkar. Bunları, bu iktidarın anlayışında göremezsiniz. O da şu: Bu açtığımız kent lokantaları, bir rant kapısı değildir. Kent lokantaları, birine ya da birilerine bir rant sağlama yeri değildir.”

“KAYYIM ANLAYIŞI, MEMLEKETİN HER İNSANININ SEÇME VE SEÇİLME HAKKINA BİR DARBEDİR”

“2024 Kasım ayına kadar, kent lokantalarımızdan girip, bir öğün yemek yiyen vatandaşımızın sayısı, tam 2,5 milyon insana ulaşmak üzere. Açtığımız ve açacağımız kent lokantalarında, bu sürecin acısını hafifletmeye çalışıyoruz. O gün geldiğinde, kent lokantaları işe yaramazsa ne olur? Vallahi öyle zengin bir toplum var olsun, varsın kent lokantaları işe yaramasın. O gün geldiğinde, ona başka bir misyon bulur. Orada başka bir hizmeti açarız. Yakında Esenyurt'ta bir kent lokantamızı açıyoruz. Hazır durumda. Esenyurt'un seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer Başkanımızın bizden özellikle isteğiydi. Onun için, çok yakın zamanda giderek, Esenyurt'ta, onun adına söz verdiğimiz o kent lokantasını hizmete açıyor olacağım. Buradan Ahmet Özer'in, ilçe belediyemizin, değerli profesör doktor hocamıza kayyım atanmasını buradan da kınıyorum. Tutuklanması hukuka aykırıdır, vicdana aykırıdır. Kayyım anlayışı, memleketin her insanının seçme ve seçilme hakkına bir darbedir. Buna asla müsaade etmeme adına hukuki, kanuni, yasal bütün mücadelemizi sonsuz bir şekilde vereceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.”

“HAKSIZLIĞIN VE HUKUKSUZLUĞUN YAPILDIĞI HER KONUDA…”

“‘Bu bana yapıldı karşı çıkıyorum, bir başkasına yapıldığında susuyorum’ anlayışı da değildir. Haksızlığın ve hukuksuzluğun yapıldığı her konuda, her hakkın savunusunda en ön safta koşmaya, mücadele etmeye, dayanıklı bir Türkiye Cumhuriyeti, adil bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti var olsun diye mücadele etmeye, burada, Üsküdar'da, Yavuz Türk Mahallesi'nde de bütün hemşerilerimizin huzurunda söz veriyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz, kadim milletimiz, bizim insanlarımız, bugünün Türkiye'sinde konuşulan bu sorunların hiçbirisini hak etmiyor. Ama ekonomik ama geçim sıkıntısı ama eğitimdeki sorunlar ama adalet sistemindeki problemler, eşitsizlikler… ‘Ben ne yaparsam yapayım, hak ettiğimi elde edemem, alamam’ düşüncesinin var olduğu bir ülkeyi hak etmiyor. Bu ülkenin en başta gençleri hak etmiyor. Yeni doğan bebekleri hak etmiyor. Çocuklarımız hak etmiyor. Onların, gelecekte paramızın değerini bulduğu, bu cennet vatanın hak ettiği yaşam kalitesinin oluştuğu, insanlarımızın işsizlikle boğuştuğu değil, yaratıcı fikirleriyle dünyanın en önde koşan milleti olduğunun ve tam da cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken eğitimden sanata, sanayiden kültüre, İstanbul'un dönüşümünden her hususta en güçlü şekliyle mücadele edeceğimize ve başarıya kavuşacağımıza inanıyorum.”

DEDETAŞ: “KENT LOKANTALARI AÇILIŞLARINA DEVAM EDECEĞİZ”

Kent lokantalarını “marka proje” olarak niteleyen Dedetaş da “Gönül ister ki, hiç böyle lokantalara ihtiyacımız olmasın. Herkes, insani şartlarda, canı istediği yerde yemeğini yiyebilsin. Bunun için de kalıcı politikalar üretmek zorundayız. Partimizin büyükleri, siyasilerimiz, bizler de görev alan yöneticiler olarak, ekonomik sorunların akökten çözümüne ilişkin politikalar üretmekle yükümlüyüz. Bunların üzerinde çalışıyoruz. Ama yakıcı kent yoksulluğuna karşı, şu anda atmamız gereken önemli bir adımdı bu. Dolayısıyla, bundan sonra da diğer mahallelerimizde de kent lokantaları açılışlarına devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. İmamoğlu, Dedetaş ve beraberlerindeki heyet, konuşmaların ardından, vatandaşların yoğun ilgisi altında kent lokantasının açılışını gerçekleştirdi.

GAZETECİLER ADALET BAKANI TUNÇ’UN SÖZLERİNİ SORDU

İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yemek dağıtımı sırasında yanıtladı. İmamoğlu, “Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, dün bir açıklama yaptı. ‘Ahmak davası’yla ilgili, ‘Reddi hakim yaptıkları hakimin, başka bir sebeple Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından başka bir yere tayini, sanki davanın hakimini sürdüler gibi değerlendirmek, abesle iştigaldir’ dedi. Ve hemen arkasından, ‘Bu arkadaş, sağa sola sataşacağına, İstanbul'un sorunlarıyla ilgilensin’ diye bir açıklaması oldu. Bununla ilgili verecek bir cevabınız var mı” sorusuna şu yanıtı verdi:

“86 MİLYON İNSANI DUYMAYAN BİR İNSAN, BİR YÖNETİCİ BİÇİMİ OLUŞTURDULAR”

“Aslında cevaba değer bir yorum değil ama bu vasat tarifini, vasatlığını kendisine hatırlatarak cevap vermek istiyorum. Çünkü, düşünebiliyor muşunuz, ‘İstanbul'un işiyle ilgilensin’ dediği kişi, dünya çerçevesinde saçma sapan bir dava yüzünden siyaset yasağıyla karşı karşıya ve feryat ediyor. Yani İstanbul'a görev yapamaması için; gayri hukuki, gayri yasal, dünyada olmayan bir yöntemle sürdürülen bir dava sürecine dair feryadını dile getiriyor. Bunu bile algılayamıyor. Niye biliyor musunuz? Vatandaşı duyma duyuları kapalı bunların. Bakın; burada neye soyunmuş? Hala o davanın savcılığına soyunmuş. Halbuki bir bakan şunu demeli: ‘Bu ne demek istiyor?’ Orada bir hakime, benim avukatlarım, ‘reddi hakim’ demiş olabilir. Bu seni ne ilgilendir, Sonuçta demiş, ama reddedilmiş. Ama sonradan giden hakim, feryat ediyor. Onu duysana. Diyor ki, ‘Beni zorladılar. Ceza vermem konusunda zorladılar.’ Bunu sağır sultan bile duydu, Adalet Bakanı duymadı. Çünkü o kulaklarını, gözlerini bir kişiye çevirmiş. Başka kimseye duymuyor. 86 milyon insanı duymayan bir insan, bir yönetici biçimi oluşturdular.”

MİLLİ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN’İ ELEŞTİRDİ: “BUNLARIN GÖZÜ AKLI, VİCDANI, MİLLETE ÇÖZÜM BULMAKTA DEĞİL”

“Bunun adı Adalet Bakanı'dır, Milli Eğitim Bakanı'dır ya da bakanlardır. Mesela; Milli Eğitim Bakanı'ndan ne bekliyoruz biz? İyi bir eğitim sistemi, sorunların çözümü. Vatandaş neye dönüyor? Yok efendim yalana, hurafeye, camilerin kapısı kapanmış da işte başörtülü kadınlara şu yapılmış da bu yapılmış… Vasatlık. Kötü bir vasatlık. Allah, bunların zulmünden bu memleketi korusun. Bunların gözü aklı, vicdanı, millete çözüm bulmakta değil. Bak Ekrem İmamoğlu, arkadaşlarıyla vatandaşa çare arıyor. Kent lokantası açıyor. Sen, adalete çözüm bulma yerine ya da ‘Bu konu nedir, şunu bir HSK'ya önereyim, bir çağırsınlar kardeşim, şu hakimi bir dinlesinler’ deme yerine, Ekrem İmamoğlu'na laf yetiştiriyorlar. Çünkü başarısızlar. Başarısız oldukları için, vasatlıklarıyla laf üretiyorlar. Ama vasatlık… O kadar net yani. Bu vasatlıktan, bu memleket, inşallah bir an önce kurtulsun.”