Son dönemlerde yurt içi ve küresel piyasalarda yaşanan gelişmeler nedeniyle piyasada volatilitenin arttığını görüyoruz. Politik risklerin azalması ve küresel piyasalarda yaşanan gelişmeler sonrası, hem kur tarafında hem de endekste volatilite artarken, yabancı yatırımcıların da sermaye girişleri devam ediyor.
Son dönemlerde yurt içi piyasalarda yaşanan gelişmelere ve küresel piyasaların yurt içi yansımalarına göz atalım… 
Rusya-Ukrayna gerginliğinin Kırım’dan sonra Doğu Ukrayna’ya da sıçraması yabancı yatırımcı gözünde güvenli liman arayışını güçlendirirken, Türkiye’de politik risklerin azalması TRY’nin yeniden güvenli liman özelliğine bürünmesine sebep oldu. USD/TRY’de 2,0950 seviyelerine varan geri çekilmeler yaşanırken, endekste aralık ayından bu yana göremediğimiz 74,200 seviyeleri test edildi.
Nisan ayının yoğun gündeminde kredi derecelendirme kuruluşlarının kararları vardı diğer yandan. Mart ayında 10 bankayı izlemeye alan Moody’s, bizi şaşırtmayarak Türkiye’nin notunun görünümünü durağandan negatife düşürdü. Fitch ise herhangi bir değişikliğe gitmedi. Piyasalar bu durumu kısa süre fiyatlarken, Moody’s in bu kararının arkasında son dönemlerde ön plana çıkan politik riskler vardı.
KÜRESEL PİYASALARDAKİ GELİŞMELER
ABD tarafında ise Yellen ilk toplantısına göre şahin görünümünden sıyrılıp daha güvercin açıklamalar yapmaya başladı. İlk toplantıda faiz artırım sinyali veren FED, son dönemlerde tahvil alımlarının kademeli olarak devam edeceğine ve faiz artırımı için işsizlik ve enflasyon hedeflerini takip edeceklerine dikkat çekiyor.
Son dönemlerde şüphesiz gündemi en çok Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişlemeye gidip gitmeyeceği kaplıyor. Hem yurt içi piyasalarda hem de küresel piyasalarda parasal genişleme rüzgarı eserken, hiç şüphesiz Avrupa Merkez Bankası’nın düşük enflasyonla mücadele etmek için parasal genişlemeye gitmesi en çok gelişmekte olan ülkelerin yüzünü güldürecek. Euro Bölgesi’nin toparlanması halinde yurt içi piyasaların da 2015 büyüme hedeflerine ulaşması daha kolay olacak gibi görünüyor.
BORSADA YÜKSELİŞ TRENDİ OLUŞTU
Hem küresel çapta yaşanan gelişmeler hem de politik risklerin azalması son dönemde yabancı yatırımcının TRY’ye olan ilgisini artırmış durumda. Ancak hâlâ kırılganlığımızın sona erdiğini söylemek doğru değil. Endekse baktığımızda, Mayıs 2013’ten ayından bu yana ön plana çıkan kayıpların azaltılarak yüzde 22’lere düşürüldüğünü ve yine mayıs ayında ön plana çıkan düşen trendin kırılarak mart ayı itibari ile yeni bir yükseliş trendinin oluştuğunu görüyoruz.
Burada yabancı yatırımcının etkisini de göz ardı etmemek gerek. Küresel anlamda son dönemlerde yaşanan gelişmeler ve Rusya-Ukrayna geriliminin artması, yabancı yatırımcının da TRY’ye olan ilgisinin artmasına sebep oldu. Haliyle Endekste 70.000’lerin üzerinde işlemler fiyatlanmaya devam ediyor. Önümüzdeki süreçlerde hem Avrupa tarafında yaşanacak gelişmeler hem de Rusya-Ukrayna gerilimi ile ilgili oluşabilecek durumlar, endeks ve TRY’nin seyri açısından belirleyici olacak.
AVRUPA’NIN PARASAL GENİŞLEMEYE GİTMESİ TL’Yİ GÜÇLENDİREBİLİR
Merkez Bankası nisan ayı içinde yaptığı toplantıda faiz indirimine gitmedi. Burada dikkat çeken nokta, enflasyon olarak ön plana çıkıyor. Faiz indirmek için enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme bekleyen Merkez Bankası sıkı duruşa devam etmeye kararlı. Son dönemlerde hem kurdaki yükseliş hem de BDDK’nın uygulamaları kredi büyüme hızlarını yavaşlatırken TL’nin de değer kaybetmesine sebep olmuştu. Enflasyonun da hala yüksek seviyelerde olması nedeniyle Merkez Bankası’nın politika faizini değiştirmemesi yerinde bir karar gibi duruyor.
Ancak Avrupa tarafında yaşanılacak olası bir parasal genişleme uygulaması Merkez Bankası’nın da faiz indirmek için elini güçlendirebilir. Şüphesiz Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişlemeye gitmesi gelişmekte olan ülkelere olan sermaye girişini arttıracak. Türkiye açısından baktığımızda, sermaye akışının hız kazanmasının en olumlu etkisi cari açık cephesinde görülebileceği gibi, cari açığın finansmanı kolaylaşacağından MB’nin faizleri düşürmek için eli güçlenecek. Haliyle bu durumda Türkiye’nin kısa vadeli ekonomik büyüme görünümü de pozitif yönde etkilenecek.