Lojistik ülkemizde gelişmektedir. Son 20 yılda kat ettiğimiz yol gurur vericidir. Taşımacılıktan başlayan bir sektör; uluslararası her türde taşımayı, antrepo işletmeciliğini, milli depolamayı, dağıtımı, kargo hizmetlerini, katma değerli işlemleri aynı bünye içinde birleştirmiş ve tedarik zinciri içinde, üretim dışındaki tüm hizmetleri verecek hale gelmiştir. Artık üretici şirketler de büyüyen ölçekleriyle, her hizmeti farklı adreslerden almak yerine, tümünü tek adresten alma kararını vermektedir. Geçmişte taşeron veya müteahhit diye nitelendirilen taşıma, depolama, forwarderlik hizmetlerini veren kuruluşlar; hizmetleri bünyeleri içine almışlar ve tüm taşıma yöntemlerini de birleştirerek, üretici kuruluşlara tüm dünyada hizmet verebilir hale gelmişlerdir. Depo kapasiteleriyle, araç parklarıyla, yazılımlarıyla, tecrübeli, çalışanlarıyla, yabancı bağlantıları ile bir dünya şirketi olmaya başlamışlardır.
Önceleri üretici şirketlerin denetiminde olan tedarik zincir içindeki mal, hizmet ve bilgi akışı artık lojistik şirketler tarafından yönetilebilmektedir. Bu amaçla lojistik adını kullanan şirketler, üretici şirketler ile stratejik iş birliği anlaşması çerçevesinde tüm tedarik zincirlerini yönetmeye talip olmaktadır.
Yıllarca lojistiği öğretmeye çalıştık, konferanslar, seminerler, kongreler, zirveler düzenledik, okullarda öğrencilere seminerler verdik, dergiler çıkarttık, okullarda dersler açıldı, ders verdik, yeni yazılımlara yatırımlar yaptık. Bunların tamamı sadece taşımacılık ve depoculuk yapmak için değildi. Geleceğe yatırım yaptık. Amacımız üretici şirketlerin toplam tedarik zincirlerine hizmet etmek ve yönetmekti. Artık hazırız bu çalışmaya.
Bundan sonra yapacağımız; lojistik şirketlerimizde süreç yönetim bilgisinin, süreç analizinin, iyileştirmenin, farklılaştırmanın ve bunu sağlayacak yalın tedarik zincirinin, JIT sistemlerinin, milk-run siteminin, kritik performans göstergelerinin kurumsal bilgi haline gelmesidir. Yapılacak şey şirketlerimiz içinde bunu sağlayacak departmanların, insan kaynaklarının oluşturulması olacaktır. Artık çalıştığımız şirketlere, siz sadece üretin, biz gerisini hallederiz diyebilmektir. Bu hedefin şirketlere sağlayacağı avantajları anlatabilmektir.
Üretim şirketlerimiz durumun farkındadır. Küresel hale gelen rekabette başarı sağlamanın, şirketlerin uzun dönem stratejilerinin belirlenip uygulanması ile sağlanacağını bilmektedirler. Herkesin yaptığı taşıma ve depolama operasyonlarını elimizin altına alıp, çalıştığımız şirketlere stratejik iş birlikleri önerebilmektir. Sektörde birçok lojistik şirketin buna hazır olduğunu biliyorum. Mevcut eğitim sistemi bizlere operasyonlarda değerlendirebileceğimiz insan kaynaklarını geliştirmemiz yönünde destek olacak ölçektedir. Yapılacak şey üniversitelerimizin endüstri mühendisliği ve işletme bölümlerinde okuyan arkadaşlarımızın eğitim planlarına depolama, taşımacılık gibi dersleri almalarıdır. Her iki konuda sektör liderlerimizin part-time öğretim üyesi olarak gençlerimizi yetiştirmeleri, beklentilerimizi gençlerle paylaşması ve lojistik sektöründe edindikleri tecrübe çalışmalarını paylaşmak olacaktır. Yapılacak bir başka çalışma da bu geçiş sürecinin doğru yer ve zamanda netleşmesi olacaktır.
Müşterilerinin tedarik zincirlerini yönetme yetisini kazanmış ve hizmeti vermeye devam eden tüm arkadaşlarımızın artık kendilerini depocu veya kamyoncu olarak görmemesidir. Bizler lojistik süreç içindeki gelişmemizi tamamlayıp tedarik zinciri süreci içinde sahaya çıkmalıyız. Buna hazırız. Korkmayalım, hata yapmayalım ve üretici şirketlerinin stratejik ortağı olarak yer alalım.