Geçtiğimiz yıl bugünlerde dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinin, önümüzdeki 10 yıl dünya ekonomisinin tüm dengelerini alt üst edeceğini kimse tahmin edemezdi. Zaten 2008 ekonomik krizi ile yerinden oynayan taşların toparlanması tam olarak tamamlanamamışken, bu salgında şiddetli savrulma ile her şey sıfırlandı demek abartı olmaz.
Bu ‘’sıfırlandı denklemi’’ kimi sektörleri yerle bir ederken kimi sektörlerde ise tahminlerin ötesinde büyümeler ortaya çıkardı.
Aşının; birden fazla sayıda/alternatif sunucu imkanlarla kısa sürede geliştirilmesi kesinlikle güzel bir gelişmedir, asıl takip edilmesi gereken işin “lojistik ağırlıklı” açılımları; tedarik ve aşılama programının yönetimi tarafındaki gelişmelerdir.
Dünya Bankası tarafından yayınlanan son raporda; “yakın dönemdeki görünümün belirsizliğine atıf yapılarak, vakaların artmaya devam etmesi ve aşı dağıtımında muhtemel aksamaların yaşanması durumunda küresel ekonomik büyümenin yüzde 1,6 ile sınırlanması” riskine dikkat çekiliyor. Buna karşın, “salgının kontrol altına alınması ve aşılama sürecinin hızlanması gerçekleşirse, söz konusu büyüme manşetinin yüzde 5’e ulaşmasının öngörüldüğü” ayrıca vurgulanıyor.
Tam bu noktada aslında 2021 ekonomisinde bu belirsizliğin iyi yönetilip yönetilmediği belirleyici bir unsur olacaktır. 2020 başında yüzde 2.5 düzeyinde tahmin edilen 2020-2029 dönemsel büyümesi; sene sonunda 2.1’e düşürülmüş, son olarak yeni yılın ilk haftasındaki rapor ile 1.9 oranına; aşağı yönlü revize edilmiştir.
Gelişmekte olan ekonomilerde 2020’de yaşanılan yüzde 2.6’lık daralmanın ardından bu sene yüzde 5’lik ortalama büyüme öngörülmektedir. Bu kapsamda Çin; geçen sene için yüzde 2’lik büyüme ve yüzde 7.9’luk 2021 projeksiyonu ile dünyadan net bir ayrışma sergilemektedir.
ABD ekonomisinin 2020 yılında kaydedilen yüzde 3.6’lık daralmayı takiben bu sene yüzde 3.5 büyüme sağlayacağı; Euro bölgesinde yüzde 7.6’lık daralmaya karşın 2021 yılının, yüzde 3.6 büyüme ile tamamlayacağı öngörülerine ilaveten, geçen sene yüzde 5.3 daralan Japonya ekonomisinin içinde bulunduğumuz yılı ancak yüzde 2.5 oranında bir manşet ile sonlandırdığı kaydediliyor.
Küresel toparlanmanın ülke ve bölge bazında farklı bir seyir izleyeceği gerçeğine; Dünya Bankası tespitleri çerçevesinde bir kere daha vurgu yapıldığını görüyoruz. Amerikan halkı, önümüzdeki süreçte, önceki başkan Trump’ın dahil olduğu (Beyaz/Anglo-SaksonKökenli/Protestan) hakim yapılanmasının dışında “çeşitlendirilmiş/ayrımcılığa karşı” kodlarıyla tanımlanan liberal yaklaşımlar eliyle Biden ve ekibi tarafından yönetilecek. Biden çok hassas dengelerinin yer aldığı bir noktada yönetim sergilerken her attığı adımın Trump’tan kalan algı erozyonları ile eleştirilmesi çok fazla olacak gibi duruyor.
ABD Senato sunda sağlanan at başı Demokratlar üstünlüğüne rağmen 75 milyon oyla desteklenmiş Trumpçı platform dikkate alındığında, Joe Biden’ın yılların tecrübesi ile bu sürecin altından kalkacağı muhtemel. Toplumsal ayrışma ve çatışmanın derinleştiği bir ortamda,”onarıcı-birleştirici mesajların” ne kadar etkili olacağını görmek için zamana ihtiyacımız var, icraatlarına hızlı başlangıç yapması zaten bekleniliyordu. İşin kritik kısmı, ‘’İlk 100 Gün” söylemi ile yakın gelecek için “yüz milyon aşılama” hedefini ortaya koyan yeni liderin, sözkonusu vaatlerini gerçekleştirme performansı bu noktada çok önemlidir.
Dünya ekonomik sisteminin halen en büyüğü ve “hakim rezerv paranın sahibi” olan Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanacak tüm gelişmeler, doğrudan global etkiye sahiptir; hatta reel-politik dinamiklerinin oluşumunda en ağırlıklı rolü oynamaya devam edeceği çok net bir gerçektir. Diğer taraftan Çin’e 2021 yılı perspektifi açısından daha derin bakılması noktasında fayda görüyorum. Dünya Bankası’nın güncel projeksiyonlarında yıl içinde yüzde 7.2’lik muhtemel büyüme potansiyeli ile tüm klasmanlarda ekonomik büyüme şampiyonu olacağı öngörülüyor.
Başkan Xi Jinping’in lansmanını yaptığı yeni ekonomik açılımda; iç ve dış pazarın birlikte katkıda bulunduğu “dual büyüme yaklaşımı”nın takip edileceği anlaşılmaktadır. Hızla büyüyen Çin, başta emtia fiyatları olmak üzere tüm sektörlerin ve katma değer temelli aktivitelerin geleceğinde tayin edici ekonomik aktörlerin en önde gelenlerinden biri olacaktır. Çin’in, başta pandemi etkisiyle sekteye uğrayan “Tek Yol-Tek Kuşak Projesi” olmak üzere çözmesi gereken çok sayıda sorun ve riskle uğraşmak durumunda kalacağı aşikar. Bilhassa finansman sağladığı ülkelerle borç-alacak sürecini nasıl yöneteceği yakından izlenecektir.
Üstelik, eko-politik dinamikler göz önüne alındığında, Amerika Birleşik Devletleri’nde parlamento baskını ile yeni zirve yapan kutuplaşma ile meydana gelen gelişmelerinin, her düzeyde Çin’in aralarında bulunduğu iddialı ülkeler bakımından avantaj sağlayan/yol açan jeo-politik iklimi kuvvetlendirdiğini vurgulamak durumundayız. ABD’nin yürüttüğü son 15 yıla dayalı stratejinin kendisi ne ‘’yumuşak karın’’ oluşturduğu bu konjönktürel iklimde Çin’in bir nebze daha kendisine politik manevra kabiliyeti sağladığını göreceğiz. Dolayısıyla Joe Biden ve Xi Jinping çekişmesinin sadece 2021 değil, önümüzdeki 10 yıllık dönemde pandemi ile sıfırlanan sistemin genetik kodu olacağı kanaatindeyim. Güzel bir ay olması dileklerimle.