Bundan sadece birkaç ay evvel herhangi bir eş , dost veya arkadaşlar ile konuşurken Corona virüsü, karatina ve sokağa çıkma yasağı deselerdi sanıyorum birçoğumuz güler geçerdik.Gelinen noktada dünyanı bütün kıtalarında , hergün artan vaka ve ölüm haberleri herşeyi biranda altüst etti.
Burada elimden geldiğince ekonomi anlamında bir perspektif ortaya koymaya çalışırken , öngörülemeyen ve yaşanması muhtemel birçok yeni senaryoya da ülkelerin ajandalarına aldıklarını tahmin ediyorum.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poors (S&P), Corona virüsü salgınının Asya Pasifik bölgesindeki ülkelerin milli gelirlerinde toplamda 211 milyar doların yok olabileceğini anlattı.Çin için 2020 yılı büyüme tahminini yüzde 5,7’den yüzde 4,8’e çeken kuruluş, salgın nedeniyle bu yıl Avustralya, Hong Kong, Singapur, Japonya, Güney Kore ve Taylan’ın ekonomik durgunluğa (resesyon) ya da durgunluğa yakın bir noktaya gireceğini öne sürdü.Bu Asya Pasifik ağırlıklı ülkelerde yaşanması beklenen olası durağanlık aslında güney yarım kürede ciddi ve öngörülemeyen hasarlara neden olabilecektir.
Tüketiciler daha az ev dışına çıkarak , alışveriş ekonomisine olan katkıları daha da azalacağı için zaten tatilde olan fabrikalarda üretim de durma noktasına geldiğinden enteresan bir sarmala girilmektedir.Uluslararası ticaret yapan şirketler devletlerin sınırlamaları nedeniyle hem seyahatlerini ertelemekteler,hem de ihracaat ve ihracaat hareketleri azaldığı için her sektörde talep ve arz denkleminde enteresan durumlar oluşmaya devam edecektir.
Corona virüs nedeniyle Asya Pasifik’te bunlar yaşanırken, ABD Merkez Bankası (FED) ve İngiltere Merkez Bankası'nın (BOE) olağanüstü faiz indirimine gitmesi bir resesyon yaşanmasının önüne geçmek için adım atılması gerektiğinin sinyalini verdi. Ancak Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) elinde neredeyse hiç yeni politika aracı kalmamış olması merkez bankası üzerinde de baskı yaratıyor. Bu kriz, göreve Kasım'da başlayan ve kendini para politikası konusunda "bilge" olarak tanımlayan ECB Başkanı Christine Lagarde içinde oldukça önemli bir sınav olacağa benziyor.
Dünyanın önde gelen kredi derecelendirme kuruluşu olan Standart and Poors (S&P) Salgının tahmin edilenden daha uzun sürmesi durumunda Asya Pasifik bölgesindeki ekonomik etkisinin daha da derin olacağını belirtirken; hane halkları, şirketler, bankalar ve hükümetler dahil herkesin salgının olumsuz sonuçlarından etkileneceğini vurguladı.
Milli gelirlerinin ortalama yüzde 10’u kadar turizm geliri olan ve Çinli turistlerin toplam içindeki payının yüksek olduğu Hong Kong, Singapur, Tayland ve Vietnam’ın salgından en sert etkilenecek ülkeler olduğuna dikkat çeken kuruluş, bu ülkelerin ayrıca, elektronik ve otomotiv sektörlerindeki tedarik zinciri sektörlerinin çok yüksek ekonomik sıkıntı ile karşı karşıya olduklarını belirtti.
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin (IATA) dün yaptığı açıklamaya göre, salgın nedeniyle bu yıl dünyada hava yollarının toplam gelirinin 113 milyar dolar azabileceği, bunun da 2008’deki küresel finansal kriz sonrası en yüksek rakam olacağı belirtilmektedir.
Bunun dışında dünya ekonomisinde beklenmedik gelişmeler oluyor. Petrol fiyatlarında 1991 yılından bu yana ilk kez bu kadar büyük gerileme yaşandı.Sene başında 66 dolar seviyesinde olan Brent petrolün varil fiyatı, hem corona hem de Suudi Arabistan ile Rusya’nın arz kesintisinde anlaşamaması sonrası dün 31 dolara kadar geriledi. Petrole paralel olarak doğalgaz fiyatları da spot piyasada geriledi.Yıllık 40 milyar dolarlık enerji ithalatı olan Türkiye için bu gelişme ilk bakışta olumlu. Nitekim toplam enerji ithalatının yanı sıra akaryakıt fiyatlarında da bu geceden itibaren yüklü indirim gelmesi bekleniyor.Enerji fiyatlarındaki düşüş, yıllık yüzde 12 seviyesinde olan enflasyon için de olumlu haber.
ABD merkez bankası 15 Mart akşamı apar topar toplanarak faizleri 0-0,25 aralığına çekme kararı aldı. Türkiye’de 2018’de başlayan ekonomik krizde, ABD Merkez Bankası’nın (FED) 2015’te başlayan faiz artışlarının sürmesi ve bankanın bilançosunu daraltması da etkili olmuştu. Brüt dış borç stokunun milli gelirinin yüzde 60’ına ulaşması ve finans dışı özel sektörün döviz açığının 220 milyar doların üzerine çıkması nedeniyle doların faizindeki artışı Türkiye için kabus anlamına gelmişti.
Ticaret savaşları nedeniyle küresel ekonomide durgunluk olabileceği endişesiyle 2019’da faiz artışları yerine faiz indirimlerine giden FED’in, bu defa da corona virüsü endişeleriyle olağanüstü faiz indirimine gitmesi, faizlerin yüzde 0-0,25 seviyelerine çekilmesi ve yeni bir parasal genişleme sinyali, Türkiye gibi yüksek döviz borcu olan ve yurt dışından gelecek sıcak para akımlarına bağımlı ekonomiler için ilk bakışta olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
FED’in faiz indirimleri ve parasal genişlemeye gitmesi, ilk bakışta olumlu gibi görünse de, tablo bu kadar basit değil. Küresel resesyon endişeleri ve corona virüsü paniğiyle, tüm dünyada yatırımcılar riskli varlıklardan “güvenli limanlara” doğru kaçıyor. Sonuç olarak, Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, 2020’nin Ocak-Şubat döneminde yabancılar, hisse senedi ve tahvil piyasasından nette 3,4 milyar dolarlık çıkışa imza attı.Son yıllarda zaten azalmakta olan ve 2019’da nette (yabancıların Türkiye’deki yatırımları eksi Türklerin yurt dışı yatırımları) 5,5 milyar dolara gerileyen Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımlar, küresel piyasaların alt üst olduğu bir dönemde daha da azalabilece gibi görünmektedir.Geçen yıl 4,8 milyar dolar olan yabancıların Türkiye’deki gayrimenkul alımları da, petrol fiyatlarındaki büyük düşüşün Orta Doğu ülkelerinde geliri azaltmasından olumsuz etkilenebilir.
Ülkemizin Turizm ve İhracat açısından Corona virüsün etkisinin olumsuz olacağını bekliyoruz.Corona salgınından dünyada en çok etkilenen sektörlerin başında gelen turizm, Türkiye için hayati önemde. Nitekim, 2019’da Türkiye, turizmden 30 milyar dolar gelir elde etti ve kriz yılında çok önemli bir gelir kalemi oluşturdu.Turizmdeki düşüş, dünyada en çok noktaya uçuşu bulunan hava yolu şirketi Türk Hava Yolları (THY) açısından da olumsuz gelişme.Küresel ekonomide corona kaynaklı yavaşlaması da Türkiye’nin ihracatını olumsuz etkilemesi bekleniyor.Petrol fiyatlarındaki düşüş, Türkiye’nin 2019’da 18 milyar dolar olan yurt dışı müteahhitlik hizmetlerini de etkileyebilir. Çünkü, yurt dışından en çok müteahhitlik ihalesi alınan ülkeler, Rusya, Katar ve Kuveyt gibi petrol ve doğalgaz gibi enerji ihracatına bağımlı ülkeler olduğundan bizim açımızdan risk teşki,l etmektedir.
Bu tip panik havası esen durumlarda gelişmekte olan ekonomilere sahip ülkelerin para birimlerinde satışlar yaşanılması kaçınılmazdır.Türkiye açısından bir diğer riskin Avrupa'nın bu süreçte resesyona girmesi ve sonucundan da ihracatın oldukça olumsuz etkilenme olasılığını da unutmamak gerekir.Çünkü ihracatımızın en büyük pazarı hepimizin malumu Avrupa kıtası ülkeleridir.
Netice itibarıyle Corana öngörülemeyen birçok değişkeni içinde barındıran çok bilinmeyenli bir denklemdir. Sakin kalıp ama tedbiri kesinlikle elden bırakmadan hepimiz aklı selim ile kendi süreçlerimizi yönetmeliyiz.