7 Haziran tarihinde canlı bir radyo programında belirttiğim gibi Gezi Parkı olayları Türkiye’nin önünü kesme projesidir. Detaylar bu programda ana hatlarıyla belirtilmiştir. Türkiye bu park olayını kullanarak bazı önemli adımlar atması durumunda uçacaktır.
UÇUŞ PİSTİNDEKİ UÇAK NASIL HAVALANACAK?
Türkiye’nin son on yılda kat ettiği mesafe Kara Avrupa’sı açısından endişe vericidir. Son otuz yılda PKK terörizmiyle bu güç bilhassa Fransa ve Almanya ile Türkiye’yi idare ediyordu.
Türkiye’nin son on yılda kat ettiği mesafe Kara Avrupa’sı açısından endişe vericidir. Son otuz yılda PKK terörizmiyle bu güç bilhassa Fransa ve Almanya ile Türkiye’yi idare ediyordu.
ABD’nin desteğiyle bu gücün AB’nin elinden alınmasıyla AB kendini güçsüz hissetmektedir. Şu anda diş güçler Türkiye’de oluşmuş PKK sonrası vakumdan yararlanmak istemektedirler. Diğer taraftan İngiltere Kara Avrupa’sını yönlendiren fakat arka planda duran bir ülkedir. 2002 yılında halkımızın 3’te 1’inin fert başına düşen geliri 1.500 dolar ve altındayken bugün bu oran yüzde 2 civarındadır ve bu oran bazı iç ve diş kesimleri rahatsız etmektedir. Dış güçlerin Türkiye’nin fert başına gelirini 25-30 bin dolarlara çıkarması durumunda hükmetme gücü azalacaktır. Ekonomik güç demokratik ve hukuksal gücü etki altına alır. Dünyamızda hukuk barış dönemlerinde ekonomik güç tarafından yönlendirilir. Son üç haftada Türkiye bir patinaj yapmıştır. Bu patinaja sebep olanlar gerek gençler gerek siyasi partiler hiç olmazsa halkın menfaati için bu durumu demokratik haklar kamuflajı altında yürütmekten vazgeçmelidirler. Gezi Parkı ve eylemcilerini bu iktidar ekonomik olarak son on yılda yaratmıştır.
Üstelik iktidar siyasi görüş gözetmeksizin eğitimli kesimin artmasını ve ekonomik olarak güçlenmesini sağlamıştır. Amaç bu kesimin Türkiye içinde değil uluslararası ortamda gerek demokratik gerek ekonomik rekabete girmesidir. Halkımızın yüzde 40’ının oluşturduğu otuz yaş altı gurubun bu oyuna gelmemesi lazım. İşte bu otuz yaş altı nesil bugünkü ve gelecekteki idarelere destek olursa Türkiye’yi uçuşa geçirecektir.
Üstelik iktidar siyasi görüş gözetmeksizin eğitimli kesimin artmasını ve ekonomik olarak güçlenmesini sağlamıştır. Amaç bu kesimin Türkiye içinde değil uluslararası ortamda gerek demokratik gerek ekonomik rekabete girmesidir. Halkımızın yüzde 40’ının oluşturduğu otuz yaş altı gurubun bu oyuna gelmemesi lazım. İşte bu otuz yaş altı nesil bugünkü ve gelecekteki idarelere destek olursa Türkiye’yi uçuşa geçirecektir.
Bunun için yapılması gereken Ahmet'in Mehmet’le, Ayşe’nin Fatma’yla rekabetinden ziyade Ahmet'in Hans’la, Ayşe’nin Helga ile rekabet etmesi gerekmektedir.
SİVİL VESAYET
Maalesef 1923 yılından bu yana bazı sivil kesim askeri vesayeti kullanarak devletten zengin olmuşlardır. 10 yıl önceye baktığımız zaman Türkiye’nin en önemli holdingleri gelirlerini ihracattan değil Türk halkının sırtından elde etmekteydiler. Bu gelirlerin en önemli kaynakları da devlet veya onla ilintili sömürmenin ötesine geçememişlerdir. Son on yılda bu kesimlere, “Yurt dışı gelirlerine yönel” denildiği zaman başkaldırmaya başlamışlardır. Bunun en son örneği Gezi Parkı’yla karşımıza çıkmıştır. Bazı holdingler geçmişte askeri vesayeti kullanarak bu isteklerini her on yılda yerine getirirken bu defa çaresiz kalmışlardır. Yurt dışının desteğiyle bu sektörler demokrasi kisvesi altında hukuk dışı eylemlere girişmişlerdir. Su andaki idarenin hukuk çerçevesinde bu kesimlere derhal ve etkili bir şekilde müdahale etmesi gerekmektedir. Derhal derken önümüzdeki altı ay içerisinde ve etkili derken gelir kaynaklarının incelenmesinden bahsediyoruz. Bu adımlar atılmazsa bugün Gezi Parkı yarın başka parklar ve bahçeler çıkabilir.
İLERİ DEMOKRASİLERE ÖRNEK BİR İMTİHAN
Son üç haftadır iktidarın tavrı demokrasi beşiği Avrupa'ya örnek olmuştur. Hiç bir Avrupa ülkesi son yarım yüzyıldır kendi halkının özgürlüğünü kısıtlayan azınlığa bu toleransı göstermemiştir. Gerek askeri gerekse polis gücüyle müdahale ederek olayları bastırmışlardır. Bu iktidarın devamı gerek demokratik gerek ekonomik haklar kazanmamız için global olarak zorunluluktur. Bunu anlamazlıktan gelmemiz bu iktidardan ziyade kendimize zarar vermektir.
Maalesef 1923 yılından bu yana bazı sivil kesim askeri vesayeti kullanarak devletten zengin olmuşlardır. 10 yıl önceye baktığımız zaman Türkiye’nin en önemli holdingleri gelirlerini ihracattan değil Türk halkının sırtından elde etmekteydiler. Bu gelirlerin en önemli kaynakları da devlet veya onla ilintili sömürmenin ötesine geçememişlerdir. Son on yılda bu kesimlere, “Yurt dışı gelirlerine yönel” denildiği zaman başkaldırmaya başlamışlardır. Bunun en son örneği Gezi Parkı’yla karşımıza çıkmıştır. Bazı holdingler geçmişte askeri vesayeti kullanarak bu isteklerini her on yılda yerine getirirken bu defa çaresiz kalmışlardır. Yurt dışının desteğiyle bu sektörler demokrasi kisvesi altında hukuk dışı eylemlere girişmişlerdir. Su andaki idarenin hukuk çerçevesinde bu kesimlere derhal ve etkili bir şekilde müdahale etmesi gerekmektedir. Derhal derken önümüzdeki altı ay içerisinde ve etkili derken gelir kaynaklarının incelenmesinden bahsediyoruz. Bu adımlar atılmazsa bugün Gezi Parkı yarın başka parklar ve bahçeler çıkabilir.
İLERİ DEMOKRASİLERE ÖRNEK BİR İMTİHAN
Son üç haftadır iktidarın tavrı demokrasi beşiği Avrupa'ya örnek olmuştur. Hiç bir Avrupa ülkesi son yarım yüzyıldır kendi halkının özgürlüğünü kısıtlayan azınlığa bu toleransı göstermemiştir. Gerek askeri gerekse polis gücüyle müdahale ederek olayları bastırmışlardır. Bu iktidarın devamı gerek demokratik gerek ekonomik haklar kazanmamız için global olarak zorunluluktur. Bunu anlamazlıktan gelmemiz bu iktidardan ziyade kendimize zarar vermektir.