2003-2013 yılları arasında Türkiye’nin tartışmasız lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Çin ve diğer gelişmekte olan ülkeler yüzde 8-10’larda gelişirken Türkiye ancak bunun yarısı kadar gelişmiştir. Bunun nedeni ise ilk beş yıldaki muhalif anayasal kuruluşların ve cumhurbaşkanının engellemeleri ve daha sonraki beş yılda ise gerek dünya ekonomik krizi gerekse de liderliğin yeni ‘kan değişimini’ yapamamasındandır.

SON 5 YILDA ZENGİNLEŞME YERİNDE SAYIYOR
Adaletli kalkınma terimi dünyada bilhassa alt yüzde 20’lik iki gurubu daha fazla ilgilendirmektedir. Yani halkın en alt gelir gurubunu teşkil eden yüzde 40’ı adil bir düzen için önemlidir. Kimdir bu gurup? Bunların en basta gelenleri ise kırsal kesim halkı, esnaf, tüccar ve tarım uğraşanları gelmektedir. Son yıllarda kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasıyla bu yüzde 40’lık kesim daha da sıkıntı çeker hale gelmiştir. Bu kesimin faizsiz kredilendirilmesiyle uğraşı alanlarının geliştirilmesi sağlanmalıdır. 
Faiz ödemelerini ise idarenin yurt dışı transfer gelirlerinden karşılamasıdır. Şu anda bu kesimin milli geliri uç bin dolar civarındadır. Bunun 2018 e kadar sekiz bin dolara çıkarılması gerekmektedir. Bu da ancak Anglosakson sermayesi haricindeki sermaye girişiyle mümkündür. Başka bir deyimle fakir fukaranın, garip gurebanın zenginleşmesi ancak Türkiye idaresinin ‘taze kan’ değişimiyle uluslararası rekabeti iyi bilen kadro ile idare edilmesinden geçmektedir. Şu andaki bu idare yapabileceğinin en iyisini yapmıştır. Daha iyisini yapabilir mi? Son beş yılda Türkiye on bin dolarda yerinde saydığına göre…

DAHA İYİ BİR İDARE NASIL OLUR?
Bu idarenin son on yılda milli geliri üç kat arttırması büyük bir başarıdır. Önümüzdeki on yılda bu gelirin üç kat artması bugünkü idareyle iyimserlik olur. Ancak önümüzdeki on yıl içinde otuz bin dolar milli gelirli Türkiye aklın ve bilimin önderliğinde aşağıdaki tedbirler alınarak sağlanabilir. Bunlar ticaretin önünün açılması ve bilimin devlet kurumlarından özel teşebbüse devredilmesiyle mümkündür. Bu konudaki su andaki uygulamalar kozmetiktir. Ayrıca uluslararası ticaret yapan yerli kesimlere sermayelerini Türkiye’de tutmak şartıyla yüzde bir vergi ve devlet garantili kredi teşvikleri verilmelidir. 
Ticaret kesiminin gelişimini sağlamak hani "Türkiye, Doğu ve Batı arasında köprüdür" dememizin gereğini yapmaktır. Diğer taraftan teknolojik ürün üretimi son on yılda pek fazla gelişememiştir. Zira ihracatımızın ortalama kilogram fiyatı bir buçuk dolar civarındadır. Bu oran ileri ülkelerde en az üç katıdır. Bunu asmamız araştırma ve geliştirmeye ayıracağımız payın en az şu andaki milli gelirin yüzde 2’si olmasından geçmektedir. Yani yılda 15-20 milyar dolarlık bir payın üniversitelere ve özel kurumlara aktarılması gerekmektedir. 

BÜYÜK TÜRKİYE, 5-6 MİLYAR DOLARLIK ARAŞTIRMA FONUYLA SAĞLANAMAZ
Eski komünist ülkelerde olduğu gibi bu belirli devlet kurumlarına aktarılarak yürümez, yürümediği de son beş yılda görülmüştür. Büyük Türkiye, 5-6 milyar dolarlık araştırma fonuyla sağlanamaz. Bu fon için en önemli gelir Anglosakson sermayesi haricindeki dünya sermayesinin Türkiye’ye girişinin önünün açılmasıyla sağlanır. Son on yılda anlaşılamayan nedenlerle bu sermaye güvenilir bir liderin idarede olmasına rağmen ülkeye yeteri kadar girememiştir. Bununda en önemli nedenlerinden biri liderin koşusuna ayak uyduramayan kadrolardır. Siz istediğiniz kadar değerli bir lidere sahip olun onun frekansına uyan hatta onu yükselten kadro olmadığı sürece önümüzdeki beş yılda da yerimizde sayabiliriz. 
Yapılması gereken son on yılın tecrübesine sahip olan ve daha da ötesi bu tecrübeyi uluslararası rekabette son yıllarda uyguladığı dış politikalarla da ispat eden, kendi halkı menfaatine kullanmayı hedef edinmiş Sayın Erdoğan'a halkımızın oylarıyla daha fazla destek vererek daha iyi bir Erdoğan yaratmasıdır.