ABD, Avrupa Birliği ve Beşar Esad ile Putin sayesinde Suriye'den 5 milyon mülteci Türkiye’ye sığındı.
Suriye’den Ürdün ve diğer komşu ülkelere sığınanlarla birlikte toplam 8-9 milyona yakın Suriyeli evinden yurdundan oldu. Milyonlarca insan “mülteci” olarak perişan bir şekilde yaşamaya çabalıyor.
Şuriye’de hala ABD’nin ve AB’nin taşeronları ile Lazikiye’ye yerleşen Rus Hava kuvvetleri, sivil halka zaman zaman bombalar yağdırmaya devam ediyor. BM Suriye’deki insanlık dışı savaş senaryolarını sonlandıramadı. Suriye silahlardan arındırılamadı.
Şimdi dünyada ikinci bir savaş arenası açıldı. 45 milyon insanın yaşadığı Ukrayna toprakları… Dünyanın güç dengelerinden biri Rusya, Ukrayna topraklarında eski-yeni ne kadar silahı varsa insanlar üzerinde deniyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu geçtiğimiz günlerde toplandı. 4 hayır oyuna karşı 141 evet oyu ile Rusya’nın derhal Ukrayna topraklarından çekilmesi içindi. Sonuç; BM Genel Kurulu’nun yaptırım kararı olmadığı için havada kaldı. Putin Ukrayna’yı vurmaya devam ediyor.
(BM) Birleşmiş Milletler Teşkilatı dün insancıl bir duyuru daha yayınladı.
Bu duyuruda; "Ukrayna'dan AB’ye en az 10 milyon mültecinin gitmesi bekleniyor" deniliyor.
“Mavi gözlü sarı saçlı mülteciler…”
Olaya böyle bakınca bir insanlık dramı olarak görünüyor.
Ama pratik uygulamada, Polonya sınırına giden Ukrayna’da öğrenci olarak kalan Afrikalılar ve diğer milletlerin pasaportlarını taşıyan kişilere geçiş izni kısıtlandı. Binlerce kişi sınırda perişan.
Avrupa’nın insanlık anlayışı böyle bir şey.
Daha önce de gördük. Avrupa’ya gitmeye çalışan mülteci çocuklarına bile çelme takan bir zihniyet!!!
Gelelim olayın vahametine
Ukrayna’da savaşın başlamasından sonra geçen 10 günde Romanya, Macaristan, Moldova ve Polonya sınır kapılarından bir milyona yakın kadın, çocuk, yaşlı ve genç Ukraynalı geçiş yaptı. Yanı “sarı saçlı ve mavi gözlü Ukraynalılar” Avrupa yollarındaydı…
Peki, bu mülteciler arasına sizce kaç bin KGB/FSB (Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Merkezi) ajanı geçmiştir. Her şeyi planlayan savaştan önce sadece Kiew’e 400 suikast ve bir o kadar sabotaj ajanı gönderen Putin bunu hesap etmemiş midir? Batı’nın öyle ya da böyle Ukrayna’ya yardım edeceğini tahmin edememiş midir? Ukrayna’dan yüz binlerce kişinin Avrupa’ya yürüyeceğini bildiği halde ilk hareketle birlikte o kafilelerin arasına sizce kaç ajan sızmıştır?
Önümüzdeki süreçte Avrupa ile Rusya arasında olması muhtemel restleşmelerde Putin, Rusya’yı ve kendini güvende hissedebilmesi için mültecilerle birlikte Avrupa'nın tüm şehirlerine yayılan bu ajanları harekete geçirmeyecek midir?
Böyle bir durumda Avrupa şehirlerinin güvenliği tam olarak nasıl sağlanacak?
Düşünün, Putin’in özel yetiştirilmiş “mavi gözlü sari saçlı” ajanları hangi şehirlerde etkili sabotaj işlerini başlatır?
Batı'yı ve NATO'yu kendisi için en büyük tehlike gören Putin, AB'nin terörle tanışması için neler yapmaz ki?
Paris’te, Berlin'de, Viyana'da, Londra'da, Roma'da, Amsterdam'da, Brüksel de, Strasburg’da, Zürih'te, Münih’te, Varşova' da Prag'da peş peşe Bombalar patlarsa AB yeni bir Suriye ya da yeni bir Ukrayna olur mu?
Hiç şüpheniz olmasın ki Putin bütün bunları mutlaka hesap etmiştir…
20 yılda büyük bir korku imparatorluğu kuran Putin, bu sayede yine Rus ordularını Berlin Duvarı’na dayamak istemez mi? Varşova, Prag, Letonya, Litvanya ve Moldova’yı şemsiyesi altına almak istemez mi?
Şu anda dünyanın en acımasız liderlerinden biri olarak gösterilen Putin, tüm dünyanın gözü önünde Ukrayna şehirlerini füze ve bombalarla vuruyor…
Çeçenistan da neler yaptı?
Tüm Çeçen liderlerini bir bir yok etmedi mi? Grozni’yi bombalamadı mı?
Ya Gürcistan, Abazya, Kafkaslar ve diğer bağımsızlık isteyen bölgelerde?
Suriye'de Rus uçakları Halep’te, İdlip'te, Şam'da Suriyelilerin üzerine misket bombaları yağdırmadı mı?
KGB ya da bugünkü adıyla FSB (Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Merkezi) ajanlarından şu ana kadar Polonya ve diğer sınır noktalarından geçen bir milyona yakın mültecileri arasında kaç kişi vardır? 100 mü, 1000 ajan mı, 5 bin kişilik bir ajan grubu mu?
Bir düşünün… Yarın Avrupa Şehirlerinin halini!
Ukrayna'nın bu hale gelmesinde de ABD ve AB'nin payı var mı yok mu?
Ukrayna’yı NATO’ya alacağız dediler. Oyaladılar… oyaladılar…
Ukrayna'yı AB'ye alacağız dediler. AB 'ye almadıkları gibi Rusya’nın güvenlik duvarlarını zorlayarak Putin'i savaş tuzağına çekilmedi mi?
ABD Başkanı Biden, durumun en kritik olduğu günlerde bile “Ukrayna’ya asker göndermeyeceğiz” demedi mi? Bütün bu açıklamaları gören Putin artık Ukrayna’nın yalnız kaldığından emindi. Bütün yapılan açıklamalar hep sözde kalıyordu çünkü…
Sonrası malum….
Şimdi sonuç ne olur sizce?
Avrupa Putin’i sıkıştırdıkça Putin daha da saldırgan hale gelecek ve peş peşe yanlış kararlar almaya mı başlayacak? Bu durum Rusya’nın sonu olur mu? Hep birlikte bekleyip göreceğiz.
Burada dikkat çekmek istediğim birkaç tarihi gün var.
24 Aralık 1979…Kızıl Ordu Afganistan’a girdi.
Bu tarih dünyanın ikinci süper gücü Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a işgal başlattığı tarihtir. Kızıl Ordu içinde Müslüman, Kazak, Özbek, Tatar, Çeçen, Dağıstan, Yakut, Tacik, Kırgız ve Azerbaycanlıların da olduğu büyük güçtü. Afganistan direnişçileri bu büyük güce Afgan topraklarını dar etti. SSCB’nin Afganistan’da büyük kayıplar vermesi ve bir başarı gösterememesi üzerine Sovyetler Birliği’nde bazı kıpırdamalar başladı. 1985’ten sonra başlayan bu siyasi çalkalanmalarla birlikte bazı özerk cumhuriyetler bağımsızlık söylemlerini artırdılar.
15 Şubat 1989 Kızıl Ordu Afganistan’da mağlup oldu ve çekildi
Artık Sovyetler Birliği dağılma sürecine girmişti… Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov bir karar aldı ve iç karışıklıklar sürerken Rus askerlerini Afganistan’dan 15 Şubat 1989 da geri çekti.
Afganistan mağlubiyeti Sovyetler Birliğinde o kadar ağır bir travma olmuştu ki, ekonomik çöküntü ve bazı ülkelerin bağımsızlık çabaları o kadar çok hızla gelişti ki durdurulamaz bir boyuta girdi. Bir çok Özerk bölge Bağımsızlık ilan etti. Ancak Rus ordusu bağımsızlık harekâtını bastırmak için sadece Bakü’yü hedef seçti. Ermenistan’a asker göndermedi. Kazakistan’a da Kiev’e de. Sadece Azerbaycan’a bağımsızlık ilanını durdurmak için asker gönderdi. Sovyet askerleri 19 Ocak 1990’da 26 bin kişilik bir ordu ile Bakü ye 5 yönden giriş yaptı. SSCB’nin Kızıl Ordusu ile Bakü de kanlı bir bağımsızlık çatışması yaşandı. Azerbaycan milli ordusu kazandı. SSCB’nin Kızıl Ordusu Afganistan’dan sonra Bakü de de kaybetti. Bakü Azatlık meydanında bu çatışmada çok sayıda Azerbaycanlı şehit oldu. Kızıl Ordu’nun 20 Ocak 1990 da Bakü de yaptığı kanlı katliamda 147 sivil öldürüldü.1000’e yakın sivil yaralandı. Bu katliam Azerbaycanlıların SSCB’ye olan güvenini tamamen yok etti ve Azerbaycan’a bağımsızlık yolu açıldı. (Not 1984 ile 1990 yılları arasında birkaç defa Moskova ya giderek gelişmeleri yerinde izlemiştim.)
Sovyetler Birliğine bağlı topraklarda olaylar öyle bir boyuta geldi ki; Son Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov 25 Aralık 1991 yılında istifa etti.
26 Aralık 1991 SSCB dağıldı.
SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan eden devletler, Rusya Federasyonu, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Özbekistan, Gürcistan, Letonya, Litvanya, Moldova, Ermenistan, Kırgızistan, Tacikistan birer birer bağımsız devlet olup BM ye üye oldular… (Tacikistan hariç bu ülkelerin çoğuna 1990 yılından bu yana defalarca gittim. Tüm gelişmeleri yerinde inceleme ikanım oldu)
Peki, son 30 yılda iyice toparlanan Putin ile tekrar güç zirvesine çıkan Rusya‘nın çözülmesi ne kadar sürer.
Bir tahmin, 24 Şubat 2022 tarihinde asker sivil hedef gözetmeden Ukrayna topraklarını havadan ve karadan bombalamaya başladı.
Rusya şimdi Ukrayna bataklığında !!!!
Rusya’nın hem büyük can kayıpları var hem de bugüne kadar 100 milyar dolardan fazla bir askeri –ekonomik kayıpları olduğu söyleniyor.
Afganistan batağına saplanan SSCB nasıl dağılmışsa, şimdi de Ukrayna batağındaki Rusya’nın bir daha toparlanması mümkün olamayabilir. Çünkü dünyadan izole edilen ilk ülke olmanın arifesinde bulunuyor.
O zaman bir şunu sormadan geçemiyorum;
2025 yılına kadar Rusya Federasyonu kaç parçaya bölünür?